Advertisement
FİNANSAL TEKNOLOJİ ABONE OL

DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş, çağdaşlaşma ve çağın gereklerini yakalamanın ancak teknolojiyle mümkün olduğunu belirterek, "Bizim burada geri kalmamız asla düşünülemez." dedi.

DenizBank, finansal hizmet sektörünün bankacılık yönetimi alanında önde gelen kurumlarından Bank Administration Institute (BAI) tarafından düzenlenen Bankacılık İnovasyonu Ödülleri 2016'da, "Dünyanın En İnovatif Bankası" ödülüne layık görüldü.

DenizBank, bu ödül ile, merkezi ABD'de bulunan BAI'nın 6 yıldır düzenlediği ve dünyanın her yerinden 540'a yakın finans kurumunun binden fazla projeyle katıldığı organizasyonda, 2014'te elde ettiği başarıyı yinelemiş oldu.

Avrupa Finansal Yönetim Birliği (EFMA) Ödülleri'nde geçen yıl "Küresel Çapta İnovasyona Önderlik Eden Kurum" unvanını elde eden DenizBank, böylece son 3 yılda global arenada 3'üncü kez büyük ödüle layık görüldü.

DenizBank, BAI'nın Bankacılık İnovasyonu Ödülleri 2016'da ayrıca, "Hızlı Kredi" ve "Pratik Menü" uygulamasıyla "Ürün ve Hizmet İnovasyonu" kategorisinde, "İnternet Bankacılığından E-Devlet'e Direkt Giriş" uygulamasıyla da "Sosyal ve Toplumsal Alanda İnovasyon" ile "Bankacılıkta Yıkıcı İnovasyon" kategorilerinde finale kalma başarısı gösterdi.

Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş, küresel bankacılık sektörünün inovasyon arenası olarak nitelendirilen BAI Ödülleri'nde Türkiye'yi temsil etmek ve 2014'te kazandıkları "Dünyanın En İnovatif Bankası" ödülünü tekrarlamanın, banka için tarihi bir başarı anlamını taşıdığını ifade etti.

Ateş, 3 yıldır üst üste Amerika ve Avrupa'da "Dünyanın En Yenilikçisi" unvanını kazanmanın büyük bir onur olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:

"DenizBank olarak, bankacılık faaliyetlerimizi her dönemde dijitale göre dizayn ederek ve gemimizin dümenini çok uzun zaman önce bu dünyaya çevirerek uluslararası alanda benzersiz başarılar elde eden bir marka olmayı başardık. Bunun sonucunda dünya çapındaki inovasyon ödüllerine adeta ambargo koyduk. Futbol deyimiyle ifade edersek, hat-trick yaptık. Bu açıdan bakıldığında kendimizi bir bankadan çok, teknoloji marifeti ile insanların hayatını kolaylaştıran bir kurum olarak görüyoruz. Başarı hikayemizi yazmaya, sektörümüzü gururlandırmaya devam ediyoruz."

- "Intertech'i satma gibi bir düşüncemiz yok"

Hakan Ateş, teknoloji ve yenilikçiliğin kritik ve hayati bir role sahip olduğunu vurgulayarak, "Çağdaşlaşma ve çağın gereklerini yakalamak ancak ve ancak teknolojiyle mümkün. Bizim burada geri kalmamız asla düşünülemez. Zaten çağdaş uygarlıklar düzeyine erişmenin de başka bir yolu yok. Biz artık bir teknoloji şirketi olduğumuzu görüyoruz. Teknolojiden ayrıldığımız ölçüde yok olma gibi bir riskimiz var." dedi.

Ateş, DenizBank olarak, internet tabanlı bankacılık sistemini kullandıklarını ve iştirakleri Intertech şirketi aracılığıyla 23'ü yerli, 20'si yabancı 43 finansal kuruma kendi teknolojilerini sattıklarını anlattı.

Türkiye’de teknolojisini satan tek banka olduklarını belirten Ateş, "Bu sistemi rekabet içinde bulunduğumuz bankalara da satıyoruz ve bunu bir rekabet unsuru olarak değil, ekosistem yaratmak olarak görüyoruz. Şu anda bizim sistemimizi kullanan 43 banka var. İnşallah, çok uluslu büyük bir banka da yolda... İsmini anlaşmayı imzalayınca açıklayacağız." şeklinde konuştu.

Ateş, Intertech'te 150'si outsource (taşeron), 850'si tam zamanlı bin yazılımcının çalıştığını belirterek, şöyle devam etti:

"Şu anda Intertech'i satma gibi bir düşüncemiz yok ama ileride olmayacak diye bir şey de yok. Bugün bu şirketi kaldırın Silikon Vadisi'ne koyun, multimilyar dolarlar seviyesine ulaşacağını düşünüyorum. Bunu neden yapmıyoruz? Ben zamanı gelsin diye bekliyorum. Türkiye'de şimdiye kadar, DenizBank dışında teknolojisini paylaşan ikinci bir şirket yok. Herkes kendine yapıyor. Türklerin öyle bir davranış biçimi var. 'Her şey benim olsun, küçük olsun' diye düşünülüyor. Halbuki teknoloji de dahil her şeyi paylaşabilmek lazım. Biz bu yolu tercih ettik."

- "Milli cüzdan hayalinin peşinden koşuyoruz"

DenizBank Genel Müdürü Ateş, "milli cüzdan" diye bir hayalin peşinden koştuklarını, bu konuda Turkcell, Vodafone ve Türk Telekom üst yöneticileriyle görüştüğünü söyledi. Konuya ilişkin PTT ve İBB gibi kuruluşlarla da temasta olunduğunu bildiren Ateş, şunları kaydetti:

"Diyoruz ki 'Teknolojimizi bedava verelim'. Karşılığında da, sistemin parçası olmak dışında, herhangi bir şey talep etmiyoruz. Sadece bu sistemi bir processor (işlemci) işletsin ve bu sistem Türkiye'nin sistemi olsun. Çünkü şimdi yabancı ödeme sistemleri giriyor. Kredi kartlarında, diğer ödeme cüzdanlarında 'Kim nereden ne almış, ne ödüyor?' gibi tüm bilgilerin kaydı var. Bu nedenle Türkiye olarak bizim bunu yapmamız lazım. Korelilerin 'Kakao' diye yaptıkları milli cüzdanı, bizim Türkiye'de hayata geçirmemiz lazım. Bu gecikiyor. Bu konuda en üst düzeyde yetkililere bilgi verdim, mektup yazdım. Bir an önce bu konuda hareket edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Teknolojimiz var, sadece bunu yapmamız lazım.

Bu cüzdanla insanlar maça da gidecek, alışverişini de yapacak, otobüsüne de binecek, sinemasına da gidecek, para transferini de yapacak. Hatta nüfusumuzun yüzde 42'sinin banka hesabı yok, bu banka hesabı olmayanlar da ATM'den para yükleyip para transferi yapabilecek. Herkesin cep telefonunda bütün bu işlemlerin hepsini yapabileceği bir uygulama olsun. İdealimiz bu... Bizim vereceğimiz şey teknoloji, yani yazılım olacak. Bunun karşılığında hiçbir talebimiz yok. Beş kuruş kazanmayacağız. Türkiye'nin milli sistemi olsun, biz teknolojimizi vermeye hazırız."

- "Büyük şehirlerde şubeleşmek yerine, ATM'ler üzerinden yayılmaya çalışıyoruz"

Hakan Ateş, teknolojinin çok hızlı geliştiğine, teknolojiyle hareket eden ve etmeyen ülkeler arasında bir ayrışma yaşandığına işaret etti. Oluşan çağlar farkının, her alanda daha da açılabileceğini belirten Ateş, "Yeni bir medeniyet ortaya çıkıyor. Türkiye'nin bunun yakalayıp yakalayamaması meselenin en önemlisi. Yakalayabilir mi? Evet... Bizim Intertech'te bin çalışanımızın yaptığı işler bizi şaşkınlığa sürüklüyor, Türk çocukları başarıyorlar. Her konuda yurt dışındaki modellerden daha iyisini daha hızlı ve çabuk yapabiliyorlar. Böyle bir yetenek var. Teknoloji çok hızlı gelişiyor, biz de buna ayak uydurmaya çalışıyoruz." diye konuştu.

Ateş, gelişen teknolojinin bankacılık sektörü ve şubeciliği nasıl etkileyeceğine de değinerek, şu görüşleri dile getirdi:

"Bankacı ve şube sayısı sadece Türkiye'de değil, tüm dünyada azalıyor. Çünkü hepsi ulaşılabilirlikle ilgili...Teknoloji, bankacılığı sizin cebinize koyduğu zaman niye bankaya gidip gelesiniz? Özellikle ABD'de muazzam sayıda fintech dediğimiz kuruluş var. ABD’nin en büyük bankalarından Wells Fargo'nun CEO'sunun bir sözü var dünyaya mal olmuş, 'Fintechler bizim öğle yemeğimizi yiyor'. Gerçekten de öyle. Bunlar varlık yönetimi, kredi kartları, mevduat toplamaya ve kredi vermeye de başladı. Bankaların dışındaki kuruluşlar muazzam bankacılık işlemleri yapmaya başladı. Şu anda Türkiye'ye bu gelmedi. Çünkü Rusya ve Avrupa'daki birçok ülke gibi Türkiye'de de regülatörler bu tür fintechlerin faaliyet göstermesine pek izin vermiyor. Banka lisansı olması gereği ortada. Şubeleşme konusunda biz banka olarak büyük şehirlerde daha fazla şubeleşmek yerine, daha çok ATM'ler üzerinden yayılmaya çalışıyoruz. Sadece kırsal alanda tarım faaliyeti yapan şubelerimizi artırmaya çalışıyoruz. 10 binin üzerinde nüfusu olan her ilçede DenizBank olarak varız. Bizim stratejimiz bu."

Ateş, 2001 krizinde bankacı sayısının 177 binden 123 binlere düştüğünü ve binlerce bankacının işsiz kaldığını anımsatarak, "Kamu bankaları geçen yıl yeni şubeler açtığı halde, özel sektörün kapatmasından dolayı toplamda 179 adet azaldı. Korkarım yıl sonunda bu trendin daha da arttığını gözleyebiliriz." dedi.

BAI ödüllerinde jürinin son derece yetkin insanlardan oluştuğunu ve bağımsız seçildiğini belirten Ateş, "Bizim buraya katılım için ödediğimiz tek bir kuruş yok. Seçilen bankalar ve projelerini incelediğinizde sonuna kadar hak ettiğini görüyorsunuz. Geçen yıl aldığımız ödül de böyledir." ifadelerini kullandı.

DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) operasyonu kapsamında kayyum atanan şirketlerin, kredi olarak bankacılık sektörü üzerinde oluşturduğu yüke ilişkin, "5 milyar lira diye söylendi. Bizim etkilendiğimiz oran bankacılık payımızın çok altında çıktı. O yüzden büyük kaybımız yok. 'Amiral Battı'da, amiralimiz ayakta duruyor. Brüt rakam 250 milyon lira civarında ama bunlar batmış değil. Önemli bölümü kanunla Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) güvencesi altına alındı ve firmalar çalıştırılıyor." dedi.

Ateş, merkezi ABD'de bulunan Bank Administration Institute (BAI) tarafından düzenlenen Bankacılık İnovasyonu Ödülleri 2016 kapsamında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

New York'ta Citigroup ile Türkiye-ABD İş Konseyi'nin (TAİK) yuvarlak masa oturumunda yaptığı "Türkiye: Güçlü Reform Programı ile Krizlere Dayanıklı bir Ekonomi" başlıklı sunumunu paylaşan Ateş, 2000-2015 döneminde yaşanan siyasi, jeolojik ve jeopolitik olayların makroekonomik göstergelere yansımalarına değindi.

Ateş, söz konusu dönemde Türkiye'nin birçok göstergede ilerleme kaydettiğine işaret ederek, gerçekleştirilen altyapı yatırımlarıyla da ülkenin enerji geçiş koridorundan enerji hub'ına doğru evrildiğini söyledi.

Bütün bunların gerçekleştirilmesinde bankacılık sektörünün güçlülüğünün etkili olduğunu vurgulayan Ateş, hükümetin demokrasi ve adalet, eğitim, kamu yönetimi, kamu maliyesi, reel ekonomi ve öncelikli dönüşüm programları olmak üzere 6 ana kalemde ortaya koyduğu reform programlarına değindi.

Ateş, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları bazında Türkiye'nin mevcut not seviyesini değerlendirerek, şunları kaydetti:

"Türkiye'nin sadece bir kredi derecelendirme kuruluşu tarafından yatırım yapılabilir notuyla değerlendirildiğini hepimiz biliyoruz. Standard & Poor's, Türkiye'yi 'yatırım yapılabilir' seviyenin iki kademe altında derecelendiriyor. Moody's'e baktığımızda 'yatırım yapılabilir' derecesinin bir kademe altındayız. Fitch'te ise 'yatırım yapılabilir' derecenin ilk kademesindeyiz. Moody’s bizi 30 ay önce negatif izlemeye almıştı. Bunun normali 6 ay ile 2 yıl arasında karar verilmesidir. 2,5 yıl beklemeleri aslında uzunca bir süre. Bu, not düşürme kararını vermekte onların da çok zorlandıklarının bir işareti.

Makro göstergelerimizden kamu borcu, cari açık ve bütçe açığının bir sıkıntı göstermediği ortamda ve borç çevirmede herhangi bir sorun olmadığı halde bizim yatırım yapılabilir dereceden düşürülmemiz soru işareti yarattı. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek'e katılıyorum, şu anda öncelikli üzerinde durmamız gereken konular reform yapmayı sürdürmek ve Fitch'teki yatırım derecemizi korumaktır."

- "Bizim halimizden onlar (Ruslar) anlıyor"

Hakan Ateş, "Moody's'in not indirim kararı sonrasında bu konuyu Sberbank ile görüştünüz mü? Onların Türkiye'ye ilişkin düşüncesi nasıl?" sorusuna, "Onların da notu düşürüldü. Rusya zaten yatırım derecesinin altında. Bizim halimizden onlar anlıyor." karşılığını verdi.

Fitch'te de yatırım yapılabilir seviyedeki notun kaybedilmesi durumunda sendikasyonların 15-25 baz puan pahalılanacağına işaret eden Ateş, şöyle devam etti:

"Alacağınız krediler daha az ve daha kısa süreli olur. Doğal bir sonuç bu. Haklıyla haksızı eleştirebilecek konumda değilim ama sonuçları itibarıyla önce finans sistemine, sonra reel sektöre zarar vereceğini görmek durumundayız. Türkiye 'yatırım yapılabilir' ülke notunu hak ediyor. Çünkü kredi notu ve ekonomik projeksiyonlar itibarıyla Türkiye'deki büyüme diğer ülkelerde yok. Kamu borcunun milli gelire oranında Türkiye yüzde 31 düzeyindeyken diğer ülkelerin durumu ortada. Yatırım yapılabilir ülkelerden İtalya'da yüzde 131 seviyelerini görüyoruz. Avrupa Merkez Bankası'na (ECB) göre İtalya'da batık kredi oranı yüzde 16'dan aşağı değil. Yunanistan'da yüzde 40 batık var. Bütçe açığı Türkiye'de ortalama yüzde 1,5 iken notu bizden iki kademe yukarıda verdiğim yatırım derecesinde olan Kolombiya'da yüzde 3,9. Türkiye'de cari açığın milli gelire oranı yüzde 4 ama diğer ülkelere bakıldığında o kadar vahim bir durum göstermiyor."

Rusya'nın da yaptırımlar başladığında 600 milyar dolar düzeyinde bulunan borç düzeyinin 400 milyar dolara gerilediğini, cari dengede fazla verdiğini belirten Ateş, buna rağmen Rusya'nın notunun yatırım yapılabilir seviyenin altında tutulduğuna dikkati çekti.

- "Türkiye'yi yanlış tanıyor ve yanlış değerlendiriyorlar"

DenizBank Genel Müdürü Ateş, şu anda Türkiye'nin önünde bir sürü zorluk bulunduğuna işaret ederek, "Yatırım derecesini devam ettirmek, büyümeyi yüzde 5 civarına getirmek, enflasyon ve işsizliği yüzde 10'lardan yüzde 5'lere düşürmek ve cari açığı düşük seviyede sürdürmek ekonomik açıdan bazı zorunluluklar... Politik olarak da olağanüstü halin ilanihaye devamı beklenemez. Çünkü bu dış dünya ile entegrasyonda sıkıntı yaratıyor ama şunu da itiraf etmek gerekir; devletin varlığına kastedenlere bir temizlik, bir şey yapılması gerekiyorsa, onun da gereği yapılmalı." diye konuştu.

Komşularla ilişkilerin yeniden düzenlenmesi, Suriye'deki çatışmalar, göçmen sorunu, Rusya ile ilişkilerin geliştirilmesi ve terörle mücadelenin de sorunlar arasında yer aldığını anlatan Ateş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Zorlukları aşabilmek ancak reformlarla olabiliyor. Bu sunumu yapmamdaki amaç, özellikle Türkiye'de dünyada olmadık işler oluyor. Son kalkışma da onun bir örneği. Dolayısıyla insanların bunları anlama kabiliyeti sınırlı. Uzun yıllardır hiçbir ülkede görülmeyen şeyler. Çok acı bir tecrübe tabii. Onun için bir taraftan bu dünyaya ters gelen olaylar yapıladursun, dünyanın da pek beceremediği başarılarımız da var. Bu ülke bunu beceriyor, 80 milyon nüfus bunu gerçekleştiriyor, bu da bir gerçek. Bunu da dilimiz döndüğünce ortaya koymayı arzu ettik. Çünkü son 15-20 yılda yapılan hakikaten önemli reformlar var. Derdimizi her ortamda anlatmamız lazım. Türkiye'yi yanlış tanıyor ve yanlış değerlendiriyorlar. Yanlışlarımız yok demiyorum ama olan biten hiçbir şeyi de görmüyorlar."

Ateş, yıl sonu için Dolar/TL öngörülerinin 3,07 seviyelerinde bulunduğunu, ancak avro/dolar paritesinde belli bir hareket yaşandığını, bu nedenle sepete bakmanın daha doğru olduğunu söyledi.

Bu kadar jeopolitik riskin olduğu bir coğrafyada "risk primi yoktur" denilemeyeceğini belirten Ateş, "Önemli olan o risk priminin azaltılması. Ben Türkiye'nin mukavim olduğu konusunda kesinlikle ikna olmuş durumdayım. Şu kadar olaydan birkaçı başka bir ülkede olsun bakalım ne olacak? Romanya'yı, Macaristan'ı, Kıbrıs'ı, Yunanistan'ı, İtalya'yı gördük, şimdi İngiltere'yi göreceğiz. Deutsche Bank'ı görüyorsunuz. Bizim bankacılık sistemimizde iddia ediyorum 'şu banka patlar' diye bir şey yok. Mümkün değil, yakından izleniyoruz." ifadelerini kullandı.

- "Türkiye'de faizler düştüğü zaman bankacılık sektörü kazanıyor"

Hakan Ateş, bir gazetecinin "Türkiye'de büyük projeler yapılıyor. Yabancı para finansman maliyetlerinin artması mega projelerin kredilendirilmesini zorlaştırır mı?" sorusunu, "Türkiye'nin hiçbir büyük projesinde çok büyük bir yabancı kredi göremezsiniz. Onlar, milletin bağrından çıkmış, senin benim vergimle yapılan işlerdir. Milli bankaların daha ziyade yaptığı ki burada faaliyet gösteren tüm bankalar milli bankadır. Burada 'Bunlar finanse edilebilir mi? Her şey bankaca kaynak ayırmaya uygun kabul edilebilir mi (bankable)?' diye bakıyorlar. Bir de politik bazı değerlendirmeleri olabilir. Sadece Türkiye bankalarını değil, dünyayı kastediyorum." şeklinde yanıtladı.

Türkiye'ye ilişkin yıl sonu öngörülerinden de bahseden Ateş, bu yılın bankacılık sektörü açısından iyi olacağını söyledi. Ateş, Türkiye'de faizler düştüğü zaman bankacılık sektörünün kazandığını, uzun vadeli kredi verip daha kısa vadeli mevduat topladıklarını belirtti.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) sistemi basitleştirip, tek bir politika faizine geçme gayreti olduğunu kaydeden Ateş, şöyle devam etti:

"Bence de doğru yapılıyor. Gösterge faiz 225 baz puan düştü ama TCMB'nin bize verdiği paraya 114 baz puan, mevduata ise 60-70 baz puan yansıdı. Şurası bir gerçek ki, Türk bankacılığında bugün itibarıyla 115 milyar lira TCMB fonlaması, 658 milyar lira da bankaların TL mevduatı var. Birbirine oranına baktığın zaman neredeyse 6 katı. Dolayısıyla ekonomimiz için mevduat faizlerinin düşmesi TCMB'nin fonlama oranlarının düşmesinden 6 kat daha önemlidir."

- "Kumarbaz bankacılığı yapmıyoruz"

Türk bankacılığının son derece basit olduğunu, güzelliğinin de basitliğinden geldiğini ifade eden Ateş, "Türk bankacılığı son derece zarif ve sadedir. Biz fayda bankacılığı yapıyoruz. Kumarbaz bankacılığı yapmıyoruz. Onun için bize bu kadar teveccüh var. Toplam 135 milyar dolar dış kredisi var. Bu yıl Türkiye'nin ödeyeceği dış borç 169 milyar dolardır. 100 milyar dolarını bankalar, 69 milyar dolarını da özel sektör ödeyecek. Dolayısıyla bir baskı var, ama muhakkak aşılacak." şeklinde konuştu.

Ateş, mevduat ile kredi faizleri arasındaki farkı kapatmak için hükümetin yapabileceklerinin belli sınırları olduğunu söyledi.

Ülkelere göre munzam karşılıkların Türkiye'de çok ağır olduğunu savunan Ateş, "Merkez'in munzam karşılıklar altında aldığı paranın yüzde 70'i döviz, yüzde 20'si altın karşılığı ve yüzde 10'u Türk lirası. Yüzde 70'in munzam karşılığı 65 milyar dolar civarı. Bu, ülkenin rezervidir. TCMB rezervi şu anda altın hariç 108 milyar dolar civarında, artırılmaya çalışılıyor. Yani 130 küsür milyar doların 60 milyar doları bankaların yatırdığı para. Onları düşürdüğün zaman rezervinden olacaksın. Böyle de bir durum var, yani hükümetin yapacakları sınırlı." ifadelerini kullandı.

Kamu açığının arttığının belirtilmesi üzerine, kamu borcu, cari açık ve bütçe açığı üçlüsünde dengelerin iyi oranlarda tutulması gerektiğini vurgulayan Ateş, bu üçlünün sadece birinden fedakarlık edilebileceğini, tek oynanacak rakamın da yüzde 1,2 ile yüzde 3'lük Maastricht kriterinin altında bulunan bütçe açığının milli gelire oranı olduğunu bildirdi.

Ateş, "Dolayısıyla bu rakamı yüzde 2'nin altında tutmak kaydıyla artırmak göstergeyi kötüleştirmiyor ama kamunun nereye para harcayacağı da çok önemli. Yatırımların üretken olması, özel sektörü motive etmesi de çok önemli." diye konuştu.

- "Ruslar bizi aldıktan sonra her göstergede 3,5 kat büyüdük"

DenizBank Genel Müdürü Ateş, "Ruslar size yatırım yapalı 5 yıl oldu. O günden bugüne değeriniz ne kadar arttı?" sorusu üzerine, "En doğru ölçü Borsa fiyatı. Halka açıklık oranımız binde bir olduğu için gösterge değil, ancak Ruslar bizi aldıktan sonra her göstergede 3,5 kat büyüdük. Aktif büyüklüğümüz 40 milyar doları aştı. Aktif, krediler, mevduat, kar gibi her metrikte 4 yılda iki katından fazla büyüdük." ifadelerini kullandı.

Ateş, "Rusların iştahı ne durumda?" sorusunu ise şöyle yanıtladı:

"Geçen yıl 550 milyon TL sermaye enjekte etti. Uçak düştükten sonra 2016'da 750 milyon TL birinci kuşak sermaye enjekte etti. İştahı olmayan bu miktarda kaynağı getirir mi? Ben de büyüyorum, kar ediyorum. Şu anda sermaye yeterliliğimiz yüzde 18’in üzerine çıktı. Yani gücümüzü, kuvvetimizi ona göre artırdı. Çok ihtiyaç var mıydı? Var. Çünkü bizim de yapacak çok işimiz var. Büyük projeler var. Evelallah onlar da bizim ilgi alanımızda. 'Yatırım yapılabilir' derecesini Fitch'ten de kaybedersek Basel III'e göre 90 baz puan sermaye yeterlilik rasyomuz düşecek. Bizim TCMB'de munzam karşılık olarak tuttuğumuz 60 küsür milyar doların risk ağırlığı, Merkez'de tuttuğumuz halde yüzde 50 risk ağırlığına tabii. Fitch'ten de not indirimi gelirse yüzde 100'e girecek. O da 80-90 baz puan sermaye yeterliliğini düşürüyor."

Bununla ilgili düzenleme yapılıp yapılmamasına ilişkin soruya da Ateş, "Yapmamak lazım. Basel III'e rağmen 'Ben bunu saymıyorum, yüzde 25 sayıyorum' diyemezsin. Çünkü dünyanın kabul ettiği bir sistemi tersine çeviremezsin. O zaman kredibiliteni kaybedersin. Fitch'te şu anda bulunduğumuz seviye bundan 10-15 yıl önce hayal edemeyeceğimiz bir seviye. Onun için kötü bir yerde değiliz, dünyanın sonu değil. Yatırım yapılabilir seviyenin bir not altında bulunan ülkelere yatırım yapan bir sürü yatırımcı var ama biraz daha fazla para istiyor, yani faizini artırıyor." karşılığını verdi

- "Tüketim kaynaklı büyüyoruz diye üzülmenin manası yok"

Hakan Ateş, Türkiye'de büyümenin en az 4'te 3'ünden fazlasının tüketim kaynaklı olduğunu belirterek, iç dinamik ve tüketimin olmasının piyasayı cazip kıldığını söyledi. Tüketilen kadarının üretilebilmesi ve ne kadar ithalat gerçekleştirildiğinin önemli olduğunu vurgulayan Ateş, "Bunu da cari açık gösteriyor. Bizim cari açığımız yüzde 4-5'ler seviyesinde ve finanse edilebilir büyüklükte. 2009'da yüzde 9-10'ları da gördük. Onun için 'tüketim kaynaklı büyüyoruz' diye üzülmenin manası yok. Hiç olmazsa tüketiyoruz. Çin'de insanlar uğraşıyor iç tüketim liderliğinde bir büyüme olsun diye." şeklinde konuştu.

Ateş, hastane, otoyol, okul, tersane, liman, metro ve havalimanı gibi yatırımların ülke üretimini desteklediğini, ancak henüz tam anlamıyla sanayi ülkesi olunamadığını, bunun için de eğitim ve araştırmaya önem verilmesi gerektiğini söyledi.

Türkiye'nin şu anda üst orta gelir tuzağının içinde bulunduğunu belirten Ateş, bunun aşılmasının da eğitime bağlı olduğunu ifade etti.

- "Şehit ve gazilerin kredi kartı, kredi borçlarının tamamını sildik"

DenizBank Genel Müdürü Ateş, "FETÖ operasyonu kapsamında kayyum atanan şirketlerin, kredi olarak bankacılık sektörü üzerinde bir yük hesabı var mı? Sizde bu rakam nedir?" sorusunu da şöyle yanıtladı:

"5 milyar lira diye söylendi. Bizim etkilendiğimiz oran bankacılık payımızın çok altında çıktı. Büyük işlerde proje bankası olarak çok büyük oranda varız, tarım ve KOBİ'lerde varız. O yüzden büyük kaybımız yok. 'Amiral Battı'da, amiralimiz ayakta duruyor. Brüt rakam 250 milyon lira civarında ama bunlar batmış değil. Önemli bölümü kanunla TMSF yönetimine alındı. Ancak şu çok enteresan, gazi ve şehitlerin yüzde 17 borcu bizde çıktı, onların hepsini sildik. Bankacılık payımızın üzerinde bir oran çıktı, gereğini de yaptık. Şehit ve gazilerin kredi kartı, kredi borçlarının tamamını sildik."

AA