Advertisement

Amerika ve Avrupa'da para politikasının daha da gevşetilmesi tartışılıyor. Amerikan ekonomisinin tatmin edici bir büyümeye geçebilmesi için para politikasının gevşetilmesi öneriliyor. Avrupa'da borç krizinin çözümü için para politikasının gevşetilmesi isteniyor.
Aslında, Amerikan Merkez Bankası (FED) da, Avrupa Merkez Bankası (ECB) da para politikalarını zaten gevşetti. 2008 yılı öncesine göre, FED'in bilanço büyüklüğü neredeyse dörde katlandı. ECB'nin bilançosu da iki katından fazla arttı. İki merkez bankası da bilançolarını büyütürken bastıkları para karşılığı elde ettikleri varlıkların kalitesini düşürdü. Daha doğru bir deyimle, iki merkez bankası da uyguladıkları para politikasının işlevini, varlıkların daha düşük kaliteli olması yoluyla para basmak olarak gördüler.

BİLANÇONUN KALİTESİ VE ENFLASYON
Merkez bankacılığının önemli ilkelerinden biri bilançolarındaki varlıkların en yüksek kalitede olmasıdır. Burada kalite, merkez bankalarının istediklerinde bu varlıklardan hiçbir zarara uğramadan çıkabilmeleri anlamında kullanılıyor. Avrupa'da da, Amerika'da da merkez bankalarının bilançolarındaki varlıkların kalitesi giderek düşüyor.
Merkez bankaları genellikle kendi devletlerinin borçlanma senetleri karşılığında piyasalara borç verirler. Bankalara verdikleri borçların karşılığında, kendi devletlerinin bonolarını teminat olarak kabul ederler. Merkez bankaları açısından en yüksek kalitedeki varlık kendi devletlerinin borçlanma senetleridir.
FED 2008-2009 kriziyle beraber konut kredilerine baz edilmiş sermaye piyasası araçları karşılığında piyasalara borç vermeye başladı (bilançosunun üçte biri). Kesin bir bilgi verilmese de, belki de bazı senetlerin tahsil edilebilme şansı yok. Yani, FED bu senetleri satmaya kalksa, alıcısı yok. Dolayısıyla, bu senetlerle para politikasını yürütmesi olanaksız.
Aynı şekilde, ECB giderek borçlanmakta zorlanan Euro Bölgesi'ndeki üye devletlerin borçlanma senetlerini daha yoğun bir biçimde almaya başladı. ECB için kaliteli borçlanma senedi kredi notu A ve üstü devletlerin senetleriydi. Borç krizi derinleştikçe, ECB bu ilkesini yumuşatmak zorunda kaldı. Son dönemde ECB'nin yoğun bir biçimde alım yaptığı borçlanma senetlerinin sahiplerinden Yunanistan'ın notu CC, İrlanda'nınki BBB+, Portekiz'inki BBB-, İtalya'nınki A, İspanya'nınki AA- düzeyinde. Zaman içinde İtalya ve İspanya'nın da kredi notunun A'nın altına düşmesi şaşırtıcı olmaz. Ama, ECB alımlara devam edecektir.
Euro Bölgesi'nin resesyona gittiği söyleniyor. Amerikan ekonomisinin işsizliği düşürebilecek düzeyde büyümediği biliniyor. Yani, teknik deyimiyle, bu ekonomilerde çıktı açığı yüksek olup açık büyüme eğiliminde olduğu halde, enflasyon da artıyor. Eylül ayı itibarıyla, yıllık tüketici fiyatları enflasyonu Amerika'da yüzde 3.9, Euro Bölgesi'nde yüzde 3 oldu.

SİYASET TIKANINCA ÇÖZÜM PARA POLİTİKASI
Giderek düşen varlık kalitesi ve artan enflasyon karşısında Avrupa'da da, Amerika'da da para politikasının daha da gevşetilmesi, gevşemenin de varlık kalitesinin daha da düşürülmesi yoluyla sağlanması öneriliyor. Ekonomilerin kurtuluşunun yolu olarak para politikası görülüyor. Buna karşılık, uygulamadaki ekonomi politikalarına ekonomik birimlerin güven duymamasının nedenleri üzerinde fazla durulmak istenmiyor.
Aslında, Amerika'da da, Avrupa'da da ekonomik sorunun temelinde borçluluk yatıyor. Avrupa'da borç sorununun çözümünün güç olmasının nedeni sorunlu ülkelerin "devalüasyon" gibi bir seçeneğinin olmaması. Amerika'daki sorunun çözümünün güç olması ise siyasetin bütçe açığı ve borçluluk konularında inandırıcı bir planla ortaya çıkamamaları.
Siyasetçiler kendi üzerlerine düşeni yapamayınca, çözüm para politikasında aranır. Amerika ve Avrupa'da da çözüm para politikasında aranıyor. Ama, iki bölgede de para politikasının gidecek pek yeri kalmadı.