Advertisement

Son yıllarda ekonomi politikası denince akla gelen hep para politikası oluyor. Özellikle gelişmiş ülkelerde artan bütçe açıkları ve kamu borçluluğu maliye politikalarını önemli ölçüde devreden çıkardı. Yük, para politikasının üzerine bindi.
Para politikası birçok ülkede hem ekonomik büyümeyi belli bir düzeyin üzerinde hem de enflasyonu belli bir düzeyin altında tutmayı gözeten bir konumda. Yasası gereği tek hedefi fiyat istikrarı olan merkez bankalarında dahi hedef fonksiyonu hem büyümeyi hem de enflasyonu içerir hale geldi. Bizde de durum farklı değil.
Hedef birden fazla olup eldeki araç bir tane olunca ya hedeflerden birini boşlamak gerekecek ya da hem büyümeyi belli bir düzeyin üzerinde tutmak hem de enflasyonu belli bir düzeyin altına getirmek aynı anda mümkün olamayabilecek. Olursa, tesadüf olur.

CESARETLENECEK BİR DURUM YOK

Amerika (FED) ve İngiltere'de (BofE) merkez bankaları farklı yapıdalar. FED'in yasası gereği hem istihdamı (büyümeyi) azamiye çıkarmak hem de enflasyonu düşük tutmak gibi bir hedefi var. Buna karşılık BofE'ın yasası gereği tek hedefi fiyat istikrarını korumak. Hedeflenen enflasyon aşıldığında BofE da hükümete mektup yazıyor.
Son yıllardaki uygulamalara bakıldığında, iki merkez bankası da enflasyondan çok ekonomik büyümeyi hedeflemiş durumda. Amerika'da enflasyon bir ara yıllık yüzde 4'ün üzerine, İngiltere'de yüzde 5'in üzerine çıktı. O dönemlerde dahi, bu merkez bankaları enflasyonla mücadele adına parasal sıkılaştırmadan söz etmediler. Aksine, ekonomik büyümeyi canlandırabilmek için parasal genişlemenin yollarını bulmaya çalıştılar. Belki, gündemdeki parasal genişlemeyi enflasyon yüzde 4-5 düzeyine geldiğinde ertelediler.
İlginç bir dönemden geçiliyor. Enflasyonu unutup ekonomik büyümeye ağırlık veren merkez bankaları hedefler içinde ekonomik büyümenin öne çıkmasını enflasyonun çok mülayim düzeylerde olmasıyla açıklıyorlar. Daha açıkçası, enflasyonun düşük düzeyde olması bu merkez bankalarını cesaretlendiriyor. Geçmişte gerçekleştirilen parasal genişlemelerin enflasyon yaratmamış olması da bu merkez bankalarının daha rahat olmasını sağlıyor. Halbuki, rahat olacak bir durum yok.

DAMAR TIKALI

Enflasyon yaratamayan para politikası acaba ekonomik büyümeyi ateşleyebilir mi? Maliye ve para politikası gibi araçlar makro ekonomik dengeleri ekonomideki toplam talebi etkileyerek değiştirebilir. Maliye politikaları doğrudan kamu sektörünün ekonomideki toplam talebini belirler ve dolayısıyla ekonomideki toplam talebin değişmesini sağlayabilir. Para politikası ise ekonomideki faiz oranını etkileyerek toplam talebi değiştirebilir. Serbest piyasa ekonomilerinde maliye politikaları kamu sektörünü, para politikası özel kesimi hedefler.
Para politikası enflasyon yaratamıyorsa, toplam iç talebi yönlendirmede başarısız oluyor demektir. Yani, damar tıkalı. Toplam iç talebi yönlendirmede başarısız olan bir politikanın ekonomik büyümeyi canlandırması nasıl beklenebilir? Enflasyonu ve büyümeyi etkileyen yol aynı. Yol enflasyon yönünde tıkalıysa, büyüme yönünde de tıkalıdır. O halde, ne yapmaya çalışıyorlar?
Birçok ülkede eldeki tek ekonomi politika aracının para politikası olması merkez bankalarının üzerindeki siyasi baskıyı artırıyor. Siyasi baskılara fazla dayanamayan merkez bankalarının umudu toplam iç talebe giden yolun açılıp biraz enflasyon yaratılsa dahi ekonomik büyümenin canlanması. Ama, yol tıkalı olduğundan, ikisi de gerçekleşmiyor. Tıkanıklığı aşmak için fazla kafa yorulmuyor.