Advertisement

Yurtdışından kaynak bulabilip de, Türkiye ekonomisinin büyümekte zorluk çektiği hiçbir yıl olmamıştır, bu yıl hariç. Ekonomik büyüme ile ekonomiye dış kaynak girişinin bir grafiği çizildiğinde, görüldüğü gibi, bu iki verinin birbirine paralel gittiği çok açıktır. Bu ilişki bu yıl koptu. Çünkü, yurtdışından gelen kaynaklar ekonomiye değil, Merkez Bankası'nın rezervlerine gidiyor.
Dış kaynak giriyor da, ekonomik birimler bu kaynağı neden kendileri kullanmayıp Merkez Bankası'na gitmesine izin veriyor? Tek nedeni döviz pahalı. Yani kur yüksek. Bu düzeydeki kurlardan ekonomik birimler yatırımlarını ve tüketimlerini artırmak istemiyorlar. Bir başka açıdan, tüketimin ve yatırımın fiyatı yüksek.

DAVRANIŞLAR DEĞİŞTİ
Geçen yılın ilk on ayında cari işlemler açığı 65 milyar dolara yakın gerçekleşmişken, net dış kaynak girişi 57.5 milyar dolar olmuş. Kaynak açığının tümü kaynağı bilinmeyen döviz girişleriyle (net hata ve noksan) karşılanmış. Bu arada Merkez Bankası da 3.8 milyar dolar kadar döviz rezervlerini artırabilmiş.
Bu yıl resim tam tersi. İlk on ayda cari işlemler açığı 41.1 milyar dolar olurken, net dış kaynak girişi geçen yılın yaklaşık aynı düzeyinde 57.1 milyar dolar olmuş. Bunun üzerine 6.6 milyar dolar kadar kaynağı bilinmeyen döviz girişi olmuş. Merkez Bankası'nın döviz rezervlerindeki artış yılın ilk on ayında 22.6 milyar dolara ulaşmış.
Geçen yılın tümünde ekonomik büyüme yüzde 8.7 olurken, ilk dokuz aydaki yıllık büyüme yüzde 9.8 olmuştu. Bu yılın tümünde büyümenin yüzde 3'ün altında kalması beklenirken, ilk dokuz aydaki yıllık büyüme yüzde 3.2 olarak gerçekleşti. Aynı düzeyde net dış kaynak girişinin yaşandığı iki yılda büyüme performansı arasındaki fark şaşırtıcı; şaşırtıcı olduğu kadar, ekonomik birimlerin davranışlarındaki radikal değişikliği yansıtıyor. Davranışlardaki radikal değişikliğin nedeni göreli fiyatlardaki farklılık.

BÜYÜMENİN DOLAYLI KONTROLÜ
Konuya iki açıdan bakmak mümkün. Birincisi, Merkez Bankası döviz biriktirme çabasında olmasa ekonomik birimler bu düzeyde dış kaynak bulmaya çalışmazdı. Dolayısıyla, net dış kaynak girişi bu düzeylerde olmazdı. İkinci bakış açısı, Merkez Bankası döviz biriktirme hevesinde olsun ya da olmasın, Türkiye'de yerleşik ekonomik birimlerin yurtdışından ek kaynak bulabilme kabiliyetleri var ki, bu dövizleri bulup ülkeye getirdiler ve Merkez Bankası'na verdiler.
Kim getiriyor bu dövizleri? İlk on ayda, geçen yılki net kaynak girişinin önemli bir bölümü özel kesimin yurtdışından doğrudan borçlanmasıydı (21.1 milyar dolar). Bu yıl elde edilen net dış kaynağın önemli bir bölümü bankaların borçlanmaları (30.7 milyar dolar) yoluyla oldu. Bankalar bulabildikleri dövizi müşterilerine borç vereceklerine Merkez Bankası'na borç verdiler. Döviz piyasaya girip kurları aşağı çekmedi. Döviz göreli olarak pahalı kaldı.
Kısacası, kendi bastığı paranın faizi yoluyla belki Merkez Bankası ekonomik büyümeyi etkileyemiyor, ama ekonomik büyümenin motoru durumundaki dış kaynak girişlerinin nerede kullanılacağını etkileyerek para otoritesi büyümeyi dolaylı olarak etkileyebiliyor.