Advertisement

“Parayı kamu mu özel sektör mü, yoksa ikisi birden beraberce mi basmalı?” sorusunun cevabı hangi sektörün hangi işlevi daha iyi yaptığıyla yakından ilgili. Para kavramını ikiye ayırıyoruz: 1) Banknot basımı ve tedavüle çıkarılması, 2) Ticari bankaların kredi-mevduat döngüsü içinde yarattıkları kaydi para. Banknot basımının kamunun tekelinde olması gayet doğal. Bir bankaya banknot basmada tekel olma hakkını veren devlet. Banknot basımından doğal bir kâr elde ediliyor (seniorage). Maliyeti 20 kuruş olan bir kâğıdın üzerine 200 TL yazılarak çok büyük bir kâr marjı oluşturuluyor. Bu kârın devlete gitmesi çok doğal. Kaydi para ise piyasadan alınan sinyaller yoluyla serbest piyasada yaratılıyor. Bir merkez bankasının banknot basmasında hiçbir sınır yokken, özel sektörün yarattığı kaydi paraya piyasa dinamiklerinin dikte ettirdiği doğal bir sınır var. Kaydi paranın ne kadar olabileceğine karar veren piyasa dinamiklerini merkez bankalarının elbette etkileme gücü var. Örneğin, kısa vadeli faizleri etkileme yoluyla para otoriteleri, ticari bankaların mevduat toplama maliyetleri ile kredilerden elde edebilecekleri getirileri etkileyebilir. Bu yolla ticari bankaların kaydi para yaratabilme gücünü değiştirebilir.

PARAYI ÖZEL SEKTÖR BASAR

Ticari bankacılığın geliştiği tüm ekonomilerde para arzı olarak tanımlanan ve piyasada dolaşan banknot ve madeni para ile çeşitli mevduatların toplamından ibaret olan paranın çok büyük bir bölümü kaydi paradır. Yani, bu anlamda modern ekonomilerde parayı basan çoğunlukla özel sektördür. Örneğin, 28 Mart 2014 tarihi itibarıyla, Türkiye’de M1 (piyasada dolaşan banknotlar ve madeni para ile vadesiz mevduatlar toplamı) 229.5 milyar TL iken bunun yüzde 70’i vadesiz mevduatlardan oluştu. M2 (piyasada dolaşan banknotlar ve madeni para ile vadeli ve vadesiz mevduatlar toplamı) içinde mevduatların toplamı yüzde 92’nin üzerinde. Kredi-mevduat döngüsü yoluyla ticari bankaların para yaratmasının önüne geçmek, özel sektörün yaratmasına izin verilmeyen para yerine kamunun para basması anlamına gelir. Küresel krizde gelişmiş ekonomilerde merkez bankalarının yaptığı da zaten bu oldu. Piyasa dinamikleri yoluyla kredi-mevduat döngüsü içinde para yaratmaktan çekinen özel sektör yerine, merkez bankaları bilançolarını büyüterek para yaratmaya çalışıp ekonomilerini canlandırmaya çalıştılar, hâlâ da çalışıyorlar. Normal bir dönemde yalnızca kamunun para yaratmasına izin verildiğinde, ne kadar para sorusu gündeme gelir. Piyasa disiplini ortadan kalkınca, enflasyon yaratmayan para yaratmanın kuralı ne olacaktır? Bu sorunun cevabını bulmak zor.

ÇÖZÜM DENETİM

Gelişmekte olan ekonomileri hariç tutarsak, özel sektörün de para yarattığı ortamlarda enflasyon sorunu çıkmıyor. Merkez bankaları, kendi yarattığı para ve ticari bankaların yarattığı para karışımını bugüne kadar enflasyon açısından gayet iyi idare ettiler. Gelişmekte olan ülkeler, bu karışımı iyi idare edemeyip merkez bankalarının yarattığı parayı kamu finansmanına kaynak olarak gördükleri için enflasyon içinde boğuştular. Yalnızca kamunun yarattığı para enflasyonisttir. Özel sektörün yarattığı paranın olduğu yerde ise finansal krizler çıkıyor. Hem kriz çıkmasın hem de fiyat istikrarı olsun diyorsak, öyle görünüyor ki, özel sektörün para yaratmasını engellemek yerine, özel sektörün para yaratma sürecini iyi gözetlemek, denetlemek ve yönlendirmek gerekiyor. Finansal krizlerin çıkış noktasının özel sektörün para yaratması olduğu doğru. Ama bugüne kadar çıkan tüm finansal krizlerin, özel sektörün para yaratma sürecinin iyi denetlenmediği dönemlerde olduğu da doğru. Çözüm, finansal sistemin iyi denetimi ve gözetimi.