Advertisement

Küresel kriz sonrasındaki en belirgin gelişmelerden biri gelişmekte olan ülkelerin eski ekonomik büyüme oranlarına yaklaştıkları, hatta geçtikleri, buna karşılık gelişmişlerin hâlâ topallamakta olduğu. Gelişmekte olan ülkeler ithalatını hızla artırıyorlar. İhracat artışları ise göreli olarak daha sınırlı. Ticaret fazlaları genelde düşüyor. Dış ticaret açıkları olanlarınki de artıyor.
Küresel dengesizlik olarak tanımlanan gelişmekte olan ülkelerin artan cari işlemler fazlası verip gelişmişlerin ise artan oranda açıklar vermesi bir ölçüde düzelme eğiliminde. Düzelmenin kalıcı olup olmayacağı ise iki açıdan çok şüpheli. Birincisi, gelişmekte olan ülkelerdeki iç talep artışının, gelişmişlerde de tasarruf artışının kalıcı olup olmadığı belli değil. İkincisi ise, radikal bir kur ayarlaması olmadan düzelmenin devamının gelebilmesi zor görünüyor.

BÜYÜKLER
Küresel ekonomik dengenin en büyük aktörlerinden Amerika'da ekonomik büyüme (yüzde 2.7) rakam olarak kötü değil. Tasarruf oranı arttı. Ama, büyümenin arzulanan boyutta istihdam yaratmaması politika yapıcıları için kaygı kaynağı. Bugüne kadar büyüme ve istihdam konusunda elindeki tüm araçları kullanan Amerikan Merkez Bankası'nın (FED) bundan sonra da aynısının daha fazlasını yapması çok mümkün görünmüyor. Amerika'da hem siyasi dengeler değişti hem de FED'in karar organlarındaki denge eskisi gibi değil. Dolayısıyla, FED'den bir başka parasal genişleme beklemek gerçekçi olmayabilir. Bütçe açıklarının azaltılması konusunda da değişen siyasi dengeye paralel baskılar artabilir.
Avrupa her açıdan çok karışık. Çok borçlu ülkelere yönelik kalıcı ve inandırıcı bir çözümün ortaya konamamış olması, Almanya hariç, Avrupa'nın borç sorunu olmayan ülkelerini de olumsuz etkiliyor. Ekonomik büyüme çok düşük, enflasyon artma eğiliminde. Günlük müdahalelerle Avrupa Merkez Bankası Euro Bölgesi'nde olası bir karmaşayı önleme peşinde. Avrupa'nın büyük ülkeleri ise bir uzlaşmaya varamadıklarından zaman satın almaya çalışıyorlar. Alman Merkez Bankası Başkanı'nın görev süresi bitmeden ayrılma kararı Avrupa'da kalıcı çözümün kolay olmadığını ve zaman alacağını gösteriyor.

BÜYÜYENLER
Çin'in ekonomik performansı son dönemde gelişmekte olan ülkelerin (çoğunlukla BRIC ve benzerleri) performansını belirleyen en önemli unsurlardan biri oldu. Bundan sonra da Çin ekonomisinin performansı ve Çin'de gündeme gelecek ekonomik önlemlerin piyasalara yansıması önemli olacak gibi görünüyor. Çin 2010 yılı itibarıyla dünyanın en büyük ikinci ekonomisi durumuna geldi. Hızlı büyüme devam edecek. Büyümeyi yavaşlatabilecek önlemlerin yıllık büyümeyi yüzde 8'in altına çekmesi çok uzak bir olasılık. Dolayısıyla, Çin'in yavaş büyümesi diye bir sorundan söz etmek çok gerçekçi değil. Durum böyle olduğu sürece de, gelişmekte olan ülkeler uluslararası yatırımcıların gözdesi olmaya devam edecek.
Her zamankinin aksine, bugün gelişmiş ülkelere yönelik belirsizlikler gelişmekte olan ülkelere göre çok daha fazla. Dolayısıyla, dönemsel oynamalar dışarıda bırakılırsa,
uluslararası fon akımlarının gelişmekte olan ülkelere doğru akmaya devam etmesi beklenmeli. Bu resim, Euro'nun dolara karşı değer kaybetmesinin doğal olacağı, gelişmekte olan ülke paralarının da gelişmişlerin paralarına göre değer kazanması gerektiği izlenimini veriyor. Bu resmi bozabilecek en önemli gelişme enflasyon kaygılarıyla gelişmiş ülkelerde (özellikle Amerika'da) faizlerin artış eğilimine girmesi. Aynı kaygıyla gelişmekte olan ülkelerde faizlerin artması geçici rahatsızlıklar yaratabilir, ama genel eğilimi bozmaz, hatta güçlendirebilir.