Advertisement

Döviz kurlarını yönetebilmek açısından Merkez Bankası en güçlü dönemlerinden birinde. Piyasanın Merkez Bankası'na açık piyasa işlemlerinden net borcu 60 milyar liranın üzerinde. Bu borcun vadesi de oldukça kısa. Bir gün Merkez Bankası piyasaya "borç vermiyorum" dese, piyasa döviz alacak TL bulamayabilir. Kurlar paldır küldür düşer. Ama, gecelik TL faizleri de fırlar.
Merkez Bankası'nın gelişigüzel bir biçimde her gün borç verdiği piyasalara artık borç vermiyorum demesi elbette söz konusu olamaz. Böyle bir tavır, Merkez Bankası'nın güvenilirliğini yerle bir edebileceği gibi, ödemeler krizi dahi çıkarabilir. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için verilen bu örnek çok uçta. Ama, Merkez Bankası'nın döviz kurları üzerindeki gücünü göstermesi ve bu gücün kullanılması durumunda sonuçları açısından çarpıcı bir örnek.

SPEKÜLASYON KÖRÜKLENİYOR
Temmuz ayı sonunda dolar kuru 1.60 TL, Euro kuru 2.30 TL civarındaydı. Yarım dolar, yarım Euro'dan oluşan döviz sepeti 1.95 idi. Sonradan yapılan açıklamalara göre, kurların bu düzeyi Merkez Bankası'nın arzuladığı düzeydi. Dolayısıyla, o döneme kadar döviz piyasasına ciddi bir müdahale söz konusu olmadı.
Ağustos ayında kurlar arzulanan düzeyin de üzerine çıkma eğilimi gösterdi. Merkez Bankası piyasaya yüklüce döviz satmaya başladı. Yalnızca ağustos ayında döviz rezervleri 3.5 milyar dolar azaldı. Döviz satıldı, ama döviz satımı karşılığında piyasadan çekilen TL, TL faizlerini hiç oynatmadı. Döviz alarak elinden TL çıkaran piyasa bir başka yolla elinden çıkardığı TL'yi yerine koydu. Dövize müdahalenin TL faizlerini etkilemesi söz konusu olmadı. Aldığı dövizler karşılığında verdiği TL'yi yeniden ele geçiren piyasa yeniden döviz alımı için gerekli kaynağı bulmuş oldu. Devirdaim makinesi icat edilmiş oldu.
Piyasa neden döviz almak istiyor? Çok çeşitli nedenleri olabilir. Ama, bugünlerde en önemli neden süregelen cari işlemler açığının finansmanı için yurtdışından yeterli döviz girişinin olmaması. Örneğin, ödemeler dengesi verilerine göre, ağustos ayında net dış kaynak girişi neredeyse sıfır oldu. Buna karşılık, 3.9 milyar dolar cari işlemler açığı verildi. Açığın tamamı neredeyse döviz rezervlerindeki azalmayla finanse edildi.
Döviz kurları yükseldikçe, spekülatif döviz talebi de şişebiliyor. Merkez Bankası'nın döviz müdahalelerinin çok etkin olmadığını düşünen yatırımcıların spekülatif döviz talebi daha da şişebilir. Bu gelişmeler TL faizinin artmasına izin vermeden döviz kurlarına müdahale etmeye çalışan Merkez Bankası'nın işini daha da zorlaştırır. Bugünlerde böyle bir dönemden geçiyoruz. Belki gerçek döviz talebi azalıyor, ama spekülatif döviz talebi artış eğiliminde. Bir ay öncesine göre şimdi daha yüksek bir toplam döviz talebi söz konusu.

GECELİK FAİZ ARTMALI
Temmuz ayı sonunda döviz rezervleri 93 milyar dolardı. Eylül ayı sonunda 87.5 milyar dolara geriledi. İki ayda Merkez Bankası 5.5 milyar dolar döviz rezervi kaybetti, ama döviz kurları sepet bazında 1.95'ten 2.20'ye geldi. Bu rakamlar Merkez Bankası'nın döviz kurlarına yaptığı müdahalenin etkinliğini sorgulatıyor. Müdahale yapmasaydı, kurlar daha da fırlardı. Doğru. Ama, müdahale daha etkin olabilseydi, aynı döviz satışıyla, kurların buralara kadar gelmesi de önlenebilirdi.
Ekim ayında 6 milyar dolar cari işlemler açığı versek, bunun 1 milyar doları doğrudan yatırımlarla finanse edilse, 5 milyar dolar taze dış kaynağa ihtiyacımız olacak. Ayda ortalama 22 işgününden, günde 225 milyon dolara ihtiyaç var. Yurtdışından gelmeyen döviz içeriden karşılanacak. Döviz kurlarının artması bu kaynak ihtiyacını azaltır mı? Bir noktaya kadar evet. Ama, bu arada artan döviz kurlarının spekülatif talebi körüklemesiyle piyasadaki toplam döviz talebinin cari işlemler açığının gerektirdiği döviz miktarını geçmesi söz konusu oluyor. Dolayısıyla, dövizin beklenen getirisine göre, TL'nin göreli getirisi artmak zorunda. Merkez Bankası gecelik faizin artmasına izin vermeli, hatta artışı körüklemeli. Korkmayın, artış geçici olacaktır.