Advertisement

Avrupa finans piyasaları, kriz yetmiyor gibi şimdi bir de likidite sıkışıklığı sorunu yaşamaya başladı.
Bu son gelişme, üç nedenden kaynaklanıyor.
Birincisi, bankalar sermaye yeterliliğini tutturabilmek ve yeni düzenlemelere ayak uydurabilmek için bilançosundaki borçlarını azaltıyorlar.
İkincisi, sorunlu aktifleri için ayırdıkları karşılıkları abartıyorlar. "Maço karşılık" diye adlandırılan aşırı karşılık ayırma yöntemini uyguluyorlar.
Üçüncüsü, yıl sonu yaklaşırken bilançolarının iyi görünmesini istiyorlar.
Tüm bu faktörler, bazı bankaların likidite taleplerini artırıyor. Dolayısıyla da kredi arayanlar ya da likidite talep edenler giderek sıkışık bir durumla karşı karşıya kalıyorlar.

BİZE ETKİSİ
Avrupa Merkez Bankası (ECB), ülkelerin tahvillerini alıp faizlerinin daha da yükselmesine mâni olma dışında ek likiditeyi piyasalara sağlayamıyor. Bankaların para bulacakları diğer kapılar da kapalı.
Kuşkusuz bu gelişmeler bizim piyasaları da etkiliyor.
Likiditeye sıkışan ve Türkiye'de hisse senedi ya da Hazine tahvillerine para yatıran Avrupalı finans kuruluşları, bizdeki varlıklarını satarak çıkmak istiyorlar.
Bu ise bizde hem dövizin fiyatını hem de piyasa faizlerinin düzeyini yukarı taşıyor.
Öte yandan da cari açığın finansmanı için dışarıdan gelen net fon akışının azalması bu baskıyı artırıyor.

TL HÂLÂ DEĞERLİ
GlobalSource'dan Murat Üçer'in işaret ettiği bir çalışma ilgimi çekti.
Merkezi Washington'da bulunan Peterson Enstitüsü'nden tanınmış ekonomistler olan William Cline ve John Williamson'ın döviz kurları üzerine yaptığı bu araştırma, Türk Lirası'nın Ekim 2011 tarihi itibarıyla hâlâ değerli olduğunu gösteriyor.
"Döviz Kurunun Yapısal Dengesi" esas alınarak elde edilen sonuçlara göre TL, 20 para cinsine esas alınarak oluşturulan sepete göre yüzde 21.7, dolara göre ise yüzde 12.7 daha değerli bir durumda bulunuyor.
Hesaplamanın başlangıç tarihi 2007 ve denge kuru analizinin varsayımı olarak cari işlemler açığının milli gelire oranı (+) ya da (-) 3 alınmış.
Bunun anlamı şu: TL'nin denge kuruna ulaşması için daha da değer kaybetmesi lazım. Cari işlemler açığının yüzde 3'ün üzerinde olması ise değer kaybının daha da fazla olmasını gerektiriyor.

***

PPK önemini yitiriyor

Merkez Bankası'nın Para Politikası Kurulu (PPK) çarşamba günü toplanacak.
Bu kez piyasalarda fazla bir beklenti ya da heyecan yok. Faiz inecek mi yoksa çıkacak mı diye kimse fikir yürütmüyor.
Politika faizi "koridora" girince ve Merkez Bankası "kurala bağlı" para politikasından vazgeçince PPK'nın işlevi de azaldı. Piyasalara sinyal verip önümüzdeki dönemlerde enflasyonist eğilimleri yönlendirmesi bir başka bahara kaldı.
Böyle de olunca "çok amaçlı" para politikasına uygun bir PPK ortaya çıktı.