Advertisement

Avrupa Merkez Bankası Başkanlığı görevi ekim ayında sona erecek Fransız Jean Claude Trichet’in yerine kimin atanacağı bir anda Avrupa’nın sorunları arasına girdi.
Almanlar kendilerinden birinin başkan olmasını istiyorlardı. Adayları da hazırdı. Bundesbank Başkanı Axel Weber’i buraya atayacaklardı.
Geçen hafta Weber’in Bundesbank’dan ayrılmak istemesi üzerine işler karıştı. Almanlar ne yapacaklarını şaşırdılar. Hem kendileri hem de Avrupa Merkez Bankası için aday aramaya başladılar.
Axel Weber’in gerek finans piyasalarında gerekse uluslararası çevrelerde pek sevilen bir kişi olduğunu söyleyemeyeceğim. Kendisi ile beraber bulunduğum bazı toplantılarda, klasik Alman disiplini altında ve merkez bankası kültüründe yetişmiş olmanın kişiliğine verdiği ağırlık hemen hissediliyordu.
Enflasyonla mücadelede bir şahindi. Ülke kurtarma operasyonlarına karşı söylemlerini sürekli dile getiriyordu. Almanya’nın geçmişteki gri takım elbiseli merkez bankası başkanlarının kültüründen kesin geri adım atmayarak diğer meslektaşları ile ters düşüyordu.
Bunu kendisi de fark etti. Prensiplerinden ödün vermemek için herkesin atanmak için özlemle beklediği görevleri bir çırpıda sildi attı.
Şimdi yeni başkandan beklenen nitelikler teker teker masaya yatırılıyor. Avrupa Merkez Bankası’na aday olacakların;
- Merkez bankacılığını bilen,
- Ekonomi ve finans konularına hakim,
- Uzlaşmacı yanı ağır basan,
- Siyasiler karşısında direnebilen,
- Piyasalarla iyi bir diyalog kuran,
Ne dediğini bilen, bir kişi olmasına özen gösteriliyor.
Ancak en önemli şartın Almanya’nın kabul edebileceği ve onun sözünü dinleyecek bir kişi niteliğini taşıması konusuna pek kimse değinmiyor.
Kanımca Almanlar mevcut adaylar arasında yer alan İtalya, Finlandiya ve de Lüksemburg Merkez Bankası Başkanları’nın bu göreve gelmesine yeşil ışık yakmazlar. İle de kendi ülkesinden birisinin sekiz yıl için seçilmesini isterler.
Euro Bölgesi’nde kamu maliye politikası ile işgücü piyasasının düzenlenmesini eline geçirmek için epey yol almış Almanların, zaten yönetmekte oldukları para politikasında kimseye ödün vereceğini sanmıyorum.

BDDK ile TMSF’nin birleşmesi
Gelen haberler Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) birleşmesi konusunda çalışmalar yapıldığına işaret ediyor.
Kanımca böyle bir birleşme hata olur.
Görevi yapacağı tahsilatların ve süregiden davaların sonuna gelinmesi nedeniyle azalan TMSF’nin, temel işlevi olan tasarruf mevduatını sigortalama konusuna dönüp bunu bağımsız ve bağlantısız bir şekilde yapmasının daha doğru olacağını düşünüyorum.
Dünyada mevduat sigortası ile ilgili yeni gelişmeleri de dikkate aldığımızda bankacılık sisteminin bu tür bir kuruma gereksinimi artıyor.
BDDK’nın ise bankacılık yanında yeni üstlendiği faktoring, leasing gibi kurumların düzenlenmesi ve denetlenmesi konularına yoğunlaşması ve mikro bazda finansal istikrarın korunmasına odaklanması gerekiyor. Sigortacılık ise ayrı bir konu.