Advertisement

Enflasyon ve büyüme rekor kırdı. Hep beraber sevindik.

Ancak, üniversiteye hazırlanan 1 milyon 700 bin genç ve onların yakınları için bu tür haberler artık fazla bir anlam ifade etmiyor. Onlar, gelecek sınavlarda şifre olur mu diye düşünmeye başladılar bile.

Güvenli sınav nasıl yapılır? Şifreleme var mıdır? Bu sorulara doğru ve tatmin edici cevaplar, basın veya siyasetçiler tarafından verilemez.

KURUMSALLAŞMA VE KALKINMA

Üniversitede ders veren birisi olarak amacım doğruyu bulmak değil. Onu uzmanlarına bırakıp, konuya kurumsallaşmanın önemi açıdan bakmak.

Bu köşede defalarca ele aldım. Ekonomileri sayısal olarak büyük olsa da, eğer ülkelerin kurumları sağlıklı çalışmıyorsa gelişmiş sayılmıyorlar.

Kurumsallaşma, kalkınma demektir. Kalkınma sadece işsizlik, büyüme, enflasyon gibi ekonomik göstergelerdeki başarı değildir. Ekonomik büyümeyi de içeren geniş bir kavramdır.

Ülkenin kurumsallaşmasında siyaset başta olmak üzere, adalet, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, savunma, emniyet gibi kurumlar can alıcı öneme sahiptir. Bu kurumların işleyiş biçimleri ve örgütsel yapıları kadar, çalışanlarının teknik ve idari yeterlilikleri de önemlidir.

ÖSYM SINAVLARI

Son aylarda ÖSYM’de yaşanan sınav skandalları, siyasi öncelikler yerine teknik yeterlilikleri esas alan kurumsallaşmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi.

Önce KPSS sınav sorularının çalındığı iddia edildi. İdari ve yasal soruşturmalar açıldı. Yasal süreç halen devam ediyor. Yargıya müdahale etmek haddimize değil ama bir an önce sonuçlandırılmasında büyük yarar var.

Ardından, son YGS sınavı sırasında İstanbul’daki bazı okullarda sınava sadece kız öğrencilerin girdikleri gözlendi. Konu ilgililere sorulunca art niyet olmadığı, bilgisayarın tercihi olduğu söylendi.

Ben ilk bilgisayar dersini, 1985 yılında, lisans üstü eğitimim sırasında aldım. Hocamızın bize ilk olarak, bilgisayarın dünyanın en aptal makinesi olduğunu öğretti. Haklıydı. Çünkü, bilgisayar sadece elektrik akımına bağlı olarak çalışan bir aygıt. İnsanoğlu ona klavye aracılığıyla hükmediyor. Yani ne emredilirse, bilgisayar onu yapıyor. Sakın ola ki, kendiliğinden bir karar alabildiği sanılmasın.

Sınav yeri belirlemede yaşananlara bu açıdan bakınca bilgisayara suç yüklemenin bir anlamı olmadığı açık. Birileri makineye komut vermiş, programlamış sonuç ayrımcılık olmuş.

Bu bağlamda ÖSYM’nin yerleştirme ile ilgili açıklaması bana yeterli gelmedi. “YGS’de şifreleme” ile birlikte bu konu da çok dikkatle araştırılmalı ve eğer işlemlere müdahale edenler varsa ivedilikle cezalandırılmalıdır.

LİYAKATIN ÖNEMİ

Tüm bunlar zaman içinde düzeltilebilir. Bu ülkede düzeltilmesi çok zor olan şey, kurumlara eleman seçerken ve/veya idareci atarken liyakatın değil siyasi tercihlerin öne çıkmasıdır.

Bu günlerde Ankara’da siyasi parti merkezlerine giderseniz görürsünüz. 550 kişilik liste için binlerce kişi aday olmak için çırpınıyor. Her dönem olduğu gibi, en fazla ilgi iktidar partisine. Nedenini sorarsanız, büyük olasılıkla, halkın tercihi olarak açıklanacaktır.

Ancak, seçimlerden sonra, seçilemeyen adayların müsteşar, başkan, genel müdür adayı olarak adı gündeme gelecek.

Ne yazık ki, Türkiye’de gelenekselleşen, kurumların yöneticisinden odacısına kadar hemen hemen tüm yönetici kadroların değiştirilmesi kurumsallaşmaya en büyük engeldir. Çünkü kurumlar çalışanlarıyla, uzmanlarıyla yaşarlar. Atamalarda liyakattan uzaklaşıldığı, kaliteli yöneticilerin seçilemediği dönemler, devletlerin yönetsel sorunlarının arttığı dönemlerdir.

Bu bağlamda, güven tazelemek için YÖK ve ÖSYM’nin ivedilikle, çağdaş normlarda yeniden yapılandırılmasında büyük yarar var.