Advertisement

Meksika'da Başbakan Erdoğan'ın katıldığı G-20 Liderler Zirvesi ve esasen bu zirve öncesinde gerçekleşen G-20 maliye, hazine ve ekonomi bakanları toplantısı çerçevesinde, dünya ekonomisinin yeni bir küresel resesyon ve belirsizlik sürecine girmesini engellemek adına, önde gelen G-20 ülkelerinin merkez bankalarının eşgüdüm içinde ve eşzamanlı olarak müdahalesi gündeme alınmıştı.
Dün, yukarıda belirttiğimiz mutabakat doğrultusunda, İngiltere (BoE) ve Avrupa Merkez Bankası'ndan (ECB) faiz kararları ardı ardına gelirken, Çin Merkez Bankası da devreye girerek, hem mevduat faiz oranlarını hem de temel para politikası faiz oranını indirdi. BoE, İngiltere'nin tahvil alım programını genişletirken, Avrupa Merkez Bankası beklediğimiz gibi temel para politikası gereğince faiz oranını 0.25 puan indirdi. Tüm bu adımlardan, küresel resesyon riskinin önceliğini koruduğu ve küresel emtia fiyatlarının seyrine bağlı olarak enflasyonun öncelikli başlık olarak algılanmadığı anlaşılıyor.

HEM CANLANDIRMA, HEM REKABET KAZANDIRMA
ECB'nin mevduat faiz oranını sıfırlaması, Avrupa bankalarının kurumsal kredi mekanizmasını harekete geçirmeleri için kuvvetli bir sinyal olarak nitelendirilebilir. ECB Başkanı Draghi, Avrupa kıtasından bir sermaye çıkışı olmadığının, şu anda sistemde görülen likidite sorununun, kurumsal kredi mekanizmasındaki tıkanıklığın güvensizlik sorunundan kaynaklandığının altını çizdi. Bu satırları kaleme aldığım zaman diliminde, Euro-dolar paritesi 1 Haziran'dan bu yanaki en düşük seviyesi olarak, 1.2375 dolardan işlem görüyordu.
ECB'nin, Euro Bölgesi oluşturulduğundan bu yana ilk kez temel para politikası faiz oranını yüzde 0.75'e düşürmesi tarihi bir adım. Bu adımın, Avrupa finans sisteminde kredi mekanizmasını canlandırıp canlandırmayacağını birlikte göreceğiz. Bununla birlikte, pariteyi getirdiği boyut itibarıyla, iç piyasa toparlanana kadar, AB ülkelerinin ve özellikle Almanya'nın ihracat rekabetine de destek olacak bir adım atıldığı gözleniyor. Bu durumda, paritenin Euro lehine toparlanmasını canı gönülden arzu eden Türk ihracatçısının neşesi kaçabilir.

MERKEZ BANKASI TOPA ERKEN GİREBİLİR
AB, İngiltere ve Çin merkez bankalarının aynı zaman dilimine rast gelen müdahaleleri sonrası, Türkiye'nin göreceli olarak yüksek kalan nominal ve reel faiz düzeyiyle, daha tempolu bir döviz girişine konu olacağı beklenebilir. Bu da dolar, Euro ve sepet kuru geriletecektir ki, dün Bankalar Birliği ve Eximbank ile kendilerine pozitif ayrımcılık yapılması için çağrıda bulunmak amacıyla toplantı gerçekleştiren TİM ve çatısı altındaki ihracatçılar bu durumdan memnun olmayacak.
Bu durumda, TCMB, 18 Eylül'deki Para Politikası Kurulu toplantısını beklemeden, finansal istikrar, yani cari açık riskini gözeterek faiz koridorunun üst bandını 19 Temmuz'daki toplantıda bile aşağı çekebilir. O halde, TCMB beklediğimizden daha erken topa girecek mi, yaklaşık 15 gün sonra birlikte göreceğiz.