Advertisement

Tüketici Fiyatları Endeksi'nin (TÜFE), yıllıklandırılmış manşet enflasyon olarak yılı yüzde 6.16 düzeyinde kapattığını dikkate aldığımızda, 1969 yılından bu yanaki en düşük yıllık kapanış oranı olarak ifade edilebilir. 2005 yılında, örtülü enflasyon hedefi olarak, hedef yüzde 9 iken, gerçekleşmenin yüzde 7.72 olması sonrası, açık enflasyon hedeflemesine geçildiğinden bu yana, ilk kez yüzde 5 hedefine bu derece yaklaşıldı. 2013 yılı sonunda yüzde 5'e bir miktar daha yaklaşılacağını öngören ekonomistler olduğu gibi, bu yılın sonunda da yıllıklandırılmış manşet enflasyonun yüzde 6'nın üzerinde kalacağını öngören bir o kadar da ekonomist var.
Enflasyonda kalıcı olarak yüzde 5 ve altına doğru bir hareketin yakın vadede gerçekleşemeyeceğini öngören ekonomistler, hâlâ hizmet sektöründe kınlamayan fiyat katılığına ve Türk ekonomisindeki fiyatlandırma alışkanlıklarındaki bozukluğa işaret ediyorlar. Bu noktanın en önemli kanıtlarından birisi, dünyada en yaygın olarak kullanılan çekirdek enflasyon tanımı olan ve bizde de D tanımlı özel kapsamlı TÜFE olarak geçen, işlenmemiş gıda ve enerji fiyatları hariç TÜFE'nin de yüzde 6.02 olması. Yani, manşet enflasyona çok yakın bir çekirdek enflasyonumuz var. TCMB'nin verdiği H ve I kodlu çekirdek enflasyonlar ise sırasıyla yüzde 6.50 ve 5.81. İkisinin ortalamasının genel manşet enflasyondan yüksek olması iyi bir gösterge değil.

ÇEKİRDEK MANŞETTEN YÜKSEK İSE 'SIKINTI VAR'
Çekirdek enflasyon değerlerinin, genel enflasyon değerlerinin üzerinde seyretmesi, fiyat belirleme sürecindeki ciddi yapısal sorunlara işaret etmekte. Kamu maliyesinde dengeleri belirli bir düzeyde tutabilme adına, dolaylı vergilere yönelik ayarlama ihtiyacı, Türk iş dünyasında enflasyona yönelik, fiyat istikrarına yönelik algıya yardımcı olmuyor. Buna rağmen, iç talepteki toparlanmanın mayıs ayına sarkması halinde, nisan ayı sonunda yıllıklandırılmış manşet enflasyonun yüzde 5 ve hatta 5'in altını bile test ettiğini görebiliriz.
Ancak, 2011 yılı Mart ayı sonunda yüzde 4'ün altını görmüş olan yıllıklandırılmış manşet enflasyonun, aynı yılın aralık ayında yüzde 10.45'i de gördüğünü dikkate aldığımızda, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) elindeki imkânlarla, enflasyonu sürdürülebilir düzeye indirmenin ne kadar zor olduğu anlaşılıyor. Kaldı ki, Türkiye'nin geçmişten günümüze var olan ekonomi-politik düzlemi de, Merkez Bankamıza tam bağımsız bir para politikası izleme alanı sağlamamakta. Benzer yapısal sorunlar ve 'yumuşak iniş' tedbirlerinin bir sonucu olarak, Üretici Fiyatları Endeksi'nde de, yıllıklandırılmış manşet enflasyonun 2011 sonunda yüzde 13.33 iken, 2012 yılını yüzde 2.45 düzeyinde bitirmesi, fiyat istikrarı kavramından henüz çok uzaklarda olduğumuzu teyit etmekte.

TASARRUF SAHİPLERİ TABLODAN MUTLU DEĞİL
Enflasyon hedeflemesinde, Merkez Bankası'nın yalnız bırakılmasıyla ortaya çıkan tablo, tasarruf sahiplerini iki noktada zorluyor. Birinci nokta, negatif reel faizin getirdiği mutsuzluk. İkinci nokta ise, enflasyondaki oynaklığın sebep olduğu, 'kısa vade' kapanı. Bu nedenle, iki temel nokta gözümüzün önünde olduğu müddetçe, uzun vadeli mevduata uygulanan yeni stopaj avantajının mevduatın vadesini uzatıp uzatmayacağı konusunda şüpheliyim. Tasarruf sahipleri, öngörülebilir enflasyonla, reel faiz noktasında net bir mesaj alamadıkları müddetçe, Türkiye'de tasarrufları artırmak kolay olmayacak.