Advertisement

Geçen Temmuz ayından beri ciddi bir "risk-on" süreci içinde olduğumuzu söyleyebiliriz. ECB Başkanı Draghi’nin  "Euro’nun bütünlüğünün korunması için ne gerekirse yapacağız" açıklamasının ardından küresel piyasalarda ciddi bir yükseliş ve ralli sürecinin başladığını söyleyebiliriz.

 Ne, ne kadar yükseldi?

2012 yılını yarıya bölelim.  Ülkelerin kurtarıldıkları, birliklerin dağılma riski taşıdıkları, sistemin toptan sorgulandığı yılın ilk yarısını bir kenara koyalım. Haziran ortasından itibaren başlayan ikinci yarıya odaklanalım.

                                                        Son 6 ay                                                                   Son 6 ay

Hisse Senetleri                                                             Kurlar ( ABD Dolarına karşı)

MSCI Dünya Hisse Endeksi             %12,0                      EUR/USD                              %3,8

MSCI Gelişen Ülkeler Endeksi        % 13,5                      GBP/USD                               %3,5

MSCI Asya Endeksi                         %15,5                       TRY/USD                              %2,0

S&P                                                   % 8,5                        HUF/USD                             %10,0

                                                      Son 6 ay

Emtia

Altın                                                 % 5,10

Bakır                                                % 9,0

Alüminyum                                      % 6,0

Petrol                                                % 4,0

Pamuk                                              % 1,0

 

Görüleceği üzere özellikle yılın son 2 ayında iyice hızlanan risk rallisi, fiyatlamasını büyük oranda hisse senetleri üzerinde yapıyor. 2012 yılında dünya Borsaları ortalama % 15-20 seviyesinde yükselmiş durumda. Yani riski varlıklar sınıfına dahil olan hisse senetleri özellikle yılın ikinci yarısında yatırımcısının yüzünü güldürmüş.

Diğer yandan bir diğer riskli varlık tanımlamasına giren gelişen ülke kurlarının ABD dolarına karşı gösterdikleri performans, yani nam-ı diğer "carry trade"e bir göz atalım.

Yılın ikinci yarısında ABD dolarına karşı Polonya zlotisi % 11, Meksika pezosu % 9,75; Güney Kore wonu %9 değer kazanmış durumda. Yani yatırımcılar 2012 gibi bir senede dahi ABD dolarını açığa satıp göreceli yüksek faiz veren kurlara yatırmaktan çekinmemişler.

Peki emtia ne yapmış?

İşte burası enteresan.

Normal şartlarda emtia ürünleri de riskli varlıklar arasında sayılır. Emtia ürünlerine genellikle 2 senaryoda para yatırılır. İlk senaryo; ekonomiler toparlayacak, tüketim artacak; dolayısı ile emtia ürünleri bulunmaz hint kumaşı olacak. Bu  senaryoda başta bakır, petrol ve alüminyum, daha sonra da tarım emtia ürünlerinin fiyatlarında ciddi spekülasyonların yapıldığını görebilirsiniz.

Diğer senaryo ise; işler yolunda gitmiyor, enflasyon kopacak  Acil güvenli limanlara sığınmak lazım. Bu senaryoda da baştan altın ve gümüş olmak şartı ile değerli metallerin hızla yükseldiğini görürsünüz.

Şimdi yılın 2. yarısını genel olarak gözden geçirirsek 2. senaryonun çok gündemde kalmasını bekleyemeyiz. Eğer hisse senedi  fiyatları yükseldiyse, faizler de hızla gerilediyse; o zaman ilk senaryoya yakın olduğumuzu düşünebiliriz.

Peki bu durum geçerliyse, yukarıda saydığımız emtia ürünlerinde bir oynama var mı? Yok. Varsa bile son derece sınırlı.

Demek ki; hisse alan, carry trade açan yatırımcı aynı mantıkla emtia alamamış.

Bu durumda yapabileceğimiz en masumane sonuç  şu olabilir; Yatırımcı oynanan oyunun gayet farkında. Kimse basılan bu paralar, yapılan kurtarma operasyonları ile ekonomilerin düzlüğe çıkacağına inanmıyor. Hatta 2013’de büyüme ile ilgili ciddi sıkıntılar bekliyor. Bu yüzden ‘müzik çaldığı sürece’ oyuna devam ederim ama kimse benden daha uzun boylu yatırımlar beklemesin diyor.