Advertisement
Haftanın ilk yarısında TL de yaşadığımız oynaklık ve değer kaybının ardından, hem hükümet kanadından gelen ‘TCMB gerekirse önlem alır’ niteliğindeki birkaç açıklama, hem de Sn. Çetinkaya´nın son açıklamasında ‘gerekirse ilave sıkılaştırma yapılır’ demiş olması bugün itibari ile piyasalarda görece sakinlemeye ve yavaş yavaş faiz artırımı geliyor beklentisini güçlendirmeye başladı. 

Geçtiğimiz hafta faizde herhangi bir aksiyon beklemeyen kurumlar ve piyasa da bu hafta itibariyle artık faiz artırımı beklemeye başladılar. 25 Nisan TCMB PPK toplantısına elbette iki hafta gibi uzun bir süre var ve TLde bundan sonra göreceğimiz hareket belirleyici. Hali hazırda enflasyon beklentileri kur geçişkenliğinden dolayı daha da bozulmuş durumda. Özetle faiz artışı görme ihtimalimiz geçen haftaya kıyasla yükseldi. 

Geldiğimiz süreçte, Rusya-ABD ekseninde yaşanan karmaşa, hem sonrasında sakinlese de Çin -ABD tarafındaki ticaret düellosu, hem de kendi iç dinamiklerimizden kaynaklanan süreçte TLnin aşırı değer kaybına şahit oluyoruz. En kısa vadede elbette TCMB’den önlemlerin gelmesi gerekir. Önceki dönemde faiz artırmadan önce TCMB’nin ilk aşamada başka önlemlere başvurduğunu görmüştük. Yine benzer bir süreç olası olsa da artık piyasada faiz artırım yoluna bir kere girdiniz mi pek dönüşü olmuyor. Direndiğiniz noktada da maalesef TL daha da değer kaybediyor. Yaşadığımız hareketin öncekilerden farkı var. TCMB’nin geçtiğimiz yıllarda faiz artışlarının ardından faizi indirme fırsatı olmuştur. Maalesef geldiğimiz süreçte iç talebin hızlanması ve belirgin artan enflasyondan ötürü böyle bir fırsat olmadı. Maliye politikası ile para politikası koordineli hareket etmediğinde, bu tarz arzu edilmeyen sonuçlar da şaşırtıcı değil. Bu sebepten, enflasyonun düşeceğine önce siyasi otoriteler ardından piyasa ve halk inanıyor olmalı. Bu koordinasyon sağlanamadığında aylarca çift haneli enflasyon ve bozulan beklentilerle karşı karşıya kalabiliyorsunuz. 

Geldiğimiz sürecin önceki dönemlerden bir diğer farkı ise, işin yalnızca para politikası ile çözülemeyeceğidir. Gerek ama yeter koşul değil. Bu sebepten de TCMB’den gelmesi muhtemel faiz kararı ateşi söndürmede kısa vadede gerekli olsa da yeterli gözükmüyor. Piyasada ise son iki gündür netleşen beklenti 50/75 baz puan faiz artırımı ve para politikasında normalleşme yönünde. Yani geçici olarak sunulan, ama çok uzun bir süredir TCMB’nin fonlama aracı olan %12.75 seviyesindeki geç likidite penceresi faizi yükseltilerek ana amacına uygun hale getirilebilir. Daha önce fonlamanın iki kanaldan yapıldığı faizlerde sadece O/N tek faiz olur ve %12.75’in üzerine çekilebilir (misal 13.25) Hem normalleşme hem de bu tarz bir faiz artışı elbette ki TL’deki aşırı değer kaybının önünü keser. Ama enflasyonunuzu kalıcı olarak tek haneye çekmede yeterli mi emin değilim. Isınmış bir ekonomide faiz artışı maliyet kanalıyla maalesef bir miktar fiyatlara da yansıyabilir. Dolayısıyla bu şartlar altında kontrollü büyümeniz, kontrollü iç talep artışı gerekir. Bunun için de ekonomide her kanadın aynı fikirde, her politikanın da (maliye ve para) aynı düzlemde olması gerekmekte. Bu gerçekleşir ise, çok da olumsuz bakmadan, kırılma noktasından dönme ihtimalimiz var. TL Varlıkların yeniden bir değerleme (de-rate) sürecine adım atmış olma ihtimali böylece bertaraf edilebilir.

Çok zorlu bir coğrafyadayız, yine de global rüzgarlar halen gelişmekte olan ülkeler lehine. O rüzgarlar 2019 civarı tersine döndüğünde, ülke ekonomisi olarak hazırlıklı olmamızda fayda var. Ekonomide yaşadığımız sürecin yalnızca enflasyon ve TCMB politikalarıyla çözülecek kadar basit olmadığını görmeli, daha gerçekçi bakmalıyız belki de.