Advertisement

FED NE ANLATTI ?

Klasik olarak, özellikle de önemli fiyat hareketlerinin yaşandığı günlerde gelen haber ya da açıklamanın detayları göz ardı edilir. İlk heyecan fırtınasının ardından ise dönüp tekrar konunun özünü kavramak gerekir. Bu girişin ardından akla gelen ilk örnek dosya da ister istemez FED’in FOMC (Federal Açık Piyasa Komitesi / Para Politikası Kurulu) açıklaması olacak.

Bernanke’nin akademik yıllarından bu yana benimsediği en temel politikalardan biri ‘Enflasyon Hedeflemesi’ konsepti. Buna göre, uzun vadede enflasyonu belirleyen temel kurum merkez bankasıdır. Öyleyse hedeflenecek enflasyonu belirlemek ve ona uygun politikalar üretmek de bankanın ilk adımı oluyor. ABD Merkez Bankası’nın birçok merkez bankasına göre farklı görevleri var. Bunların başında fiyat istikrarı sağlamak ve en çok istihdamı yaratmak geliyor. Son yıllarda tüm bu sonuçları sağlamak için varlık fiyatlarını makul seviyelerde tutmak da FED’in ilgi alanına girmiş durumda. Hem hanehalkının varlığını korumak hem de ekonomik aktörlerin beklentilerini iyimser tutmak adına FED bu temayı sık sık kullanıyor ve varlık fiyatlarını gerek bono alarak gerekse de diğer ekonomik kurumların yardımlarını teşvik ederek sağlıyor. Tüm bunların ardından bankanın amacı çok amaçlı, doğru politikayı üretmek ve bunun için de doğru enflasyon seviyesini yakalamak. FED’in burada hesapladığı ve uzun vadeli amaçlarıyla uygun enflasyonu seviyesi % 2. Önümüzdeki yıl ve 2014 arasında tahmin edilen enflasyon seviyesi ise % 1.4 ile % 2 arasında değişiyor. Bu durumda en uygun genel fiyatlar düzeyini yakalayan bankanın diğer hedefi istihdam piyasası olarak görülüyor. İşsizlik oranını 2012 ve 2014 arasında % 8.5 ile % 6.7 arasında tahmmin eden bankanın uzun vadeli hedefi 5 rakamına yaklaşmak. FED’in öngördüğü büyüme ise bu yıl % 2.2 ile başlayarak 2014 sonunda en çok % 4’e kadar çıkıyor.

Toplantı sonrasında yayınlanan uzun vadeli tahminler bölümü hayli ilgi gören bölümlerden biri oldu. Buna göre oy hakkın olmasa da toplam 17 üye uzun vadeli politika faiz tahminlerini bildiriyorlar. Yayınlanan tablodan çıkan sonuç ise toplam 6 üyenin 2012-2013 yılları arasında faizde artış beklediği. Genel kanı ise artışın 2015’ten önce gelmeyeceği. Daha önce 2013 ortasından önce faizlerin değişmeyeceği söylemiyle uzun vadeli faizleri düşük tutmak isteyen FED bu kez resmi açıklamasında tarihi 2014 sonu olarak değiştirdi. Daha da güvercin bir profil çizen banka buy olla uzun vadede faizleri düşük tutarak yatırımı canlandırmak istiyor.

FED NE YAPACAK?

Daha önce ‘Operation Twist’e başlayan bankanın ilk hedefi 400 milyar Dolar’lık bu işlemi tamamlamak. Buna göre uzun vadeli faizleri düşük tutmak için banka kısa vadeli bonoları satarak uzun vadeli tahvilleri satın alıyor ve böylece hem portföyünün durasyonunu (vadesini) uzatıyor, hem de uzun vadeli kağıtlara fiyat desteği vererek getirileri aşağı çekiyor. Enflasyon konusunda endişeli görünmeyen bankanın ana hedefi ekonomik toparlanma ve buna bağlı olarak da istihdam. İşte bu maddeyi sağlamak için de destekleyici politikalar izlenmeye devam edilecek. Kısa ve uzun vadeli faizleri zaten hayli indirmiş olan bankanın daha önce yaptığı gibi varlık alımına giderek bunu sağlamaya çalışacağı beklentisi de boğaları mutlu eden düşünce. Diğer yandan mortgage gibi varlıklardan dönen ödemeler ve anaparayı da tekrar bu piyasaya yatıracak olan banka konut piyasasına ve tüketiciye de destek vermeye devam ediyor. Tüm bu açıklamaların ardından bankanın QE (Miktarsal / Parasal Genişleme) olarak bilinen ve 3.’sü beklenen hamleyi yapması beklentisi daha da kuvvetli şekilde gündeme gelmiş durumda.

PİYASA NE ANLADI?

Daha önceki QE deneyimlerinden tecrübeli olan piyasa oyuncularının temel bulgusu nakitte kalmanın dayanılmaz hafifliği. Enflasyonun düşük seviyelerde olsa da var olduğu modern düzende getirilerin bu etkiyi giderecek kadar yüksek olmaması beklenen getiriyi ya da gerçekleşmesi halinde reel getiriyi sıfırlıyor. Bu durumda nakitte kalarak elindeki faizle moderniteye yenik düşen oyuncular getirilerini maksimize etmek adına faizden farklı mecralara yöneliyorlar. Riskli varlıklar olarak da kabul edilen bu sınıfta Gelişen Piyasa varlıkları, Dolar ile fonlanmış döviz pozisyonları, kredi türevleri ve emtia yer alıyor. İşte bu nedenle riskli varlıklar talep görüyor. Diğer yandan ekonomik aktörlerin bu öğretiye sahip olduğunu bilen ve bunun için de risk alacaklarını düşünen diğer oyuncular piyasanın gerisinde kalmamak için alıma geçiyorlar. Hem alınan pozisyonlar kuvvetli hem de kaldıraçlar yüklü oluyor. Herkesten önde olma çabası kendini doğrulayan bir kehanet haline geliyor ve geride kalma korkusunun şuyuu vukuundan keskin hale geliyor. Piyasanın anladığı da basitçe şu oluyor :

1- Delilik, sürekli aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemektir / Albert Einstein

2- Einstein çok bilseydi sefalet içinde yaşamazdı.

Bu durumda risk almak ekonomik temeller tarafından tekrar sorgulanana kadar piyasa katılımcıları para kazanmaya ve alpha (sınırlı getiri evreninde başkası aleyhine yaratılmaya çalışılan getiri) yaratmaya çalışıyorlar. Bu durumda herkesin kazanamayacağı oyunda herkese başarılar dilemek iki yüzlü bir temenni de olsa kalemimizden dökülüveriyor.