Advertisement

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın ilk görevi olan fiyat istikarı yani fiyatlar genel düzeyi ve enflasyonun seyri Eylül toplantısında daha önceki toplantılara kıyasla bir nebze geri plana atılmış gibi gözüküyor.

İç talepteki canlanma, toplam talebe dair beklentiler ve büyüme için olumsuzluklar ön plana çıkarken, enflasyon cephesinde gıda etkisi ile iyileşme beklentisi ortaya konmuş. Dolayısıyla Ağustos ayında %8,79’dan %8,05’e gerileyen yıllık enflasyon ile aylık eksi %1,92, yıllık %6,19’a gerileyen gıda enflasyonu TCMB için daha az endişe verici konumda. Fakat ilk çeyrek büyümesi, sanayi üretimi ve imalat satın alma yöneticileri endeksi gibi ekonomik göstergelerdeki daralma; en az hükümet kadar TCMB’nin de gündemine girmiş gibi. Piyasa bu tümevarımı, özellikle sıkıdan temkinliye geçen para politikası duruşu ile anlamlandırıyor.

PPK özetinde en çok dikkat çeken nokta  “sıkı duruş” ifadesinin yerini “temkinli duruş” ifadesinin alması (Son 1 yılda ilk defa bu ifade değişti.). Ayrıca likidite politikasında sıkı duruşun korunması gerektiği ifadesi çıkarılmış. Aşağıdaki PPK metinlerinde de görüleceği üzere TCMB para politikasında yeni bir dönem açılmış gibi gözüküyor. Bir çok ekonomist bu ifadelerin önümüzdeki dönemde TCMB’nin sadeleşme başlığı altında faiz koridorunu sonlandırıp, gevşek para politikasına adım atacağı işareti olduğunu savunuyor.

Eylül PPK özeti;

“Önümüzdeki dönemde para politikası kararları enflasyon görünümüne bağlı olacaktır. Enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeler dikkate alınarak para politikasındaki temkinli duruş sürdürülecektir.”


Ağustos PPK özeti;

“Önümüzdeki dönemde para politikası kararları enflasyon görünümüne bağlı olacaktır. Enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeler dikkate alınarak para politikasındaki sıkı duruş sürdürülecektir.”

Peki TCMB’nin önceliği büyüme olur ve bu doğrultuda gevşek para politikasına geçiş yaparsa piyasalar hangi riskleri fiyatlar?

-          Küresel dış riskleri metinden çıkaran TCMB için; Kasım ayı ABD başkanlık seçimleri* ve Aralık ayı olası FED faiz artırımı gibi gelişmeler, yurtiçi piyasalarda tehdit unsuru olabilir. (Gelişen ülkeler aleyhine dönen sermaye hareketleri ve artan kur oynaklığı ile değer kaybeden TL riski)

*Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek Aralık ayında FED’den faiz artırımı beklediğini dile getirdi.

-          Kredi derecelendirme kurumlarından Moody’s ve Fitch henüz Türkiye için pozitif tarafa geçmedi. Önümüzdeki ay gelebilecek olası not indirimlerine gevşek para politikası ile cevap verebilecek miyiz? Yoksa kredi derecelendirme kurumlarına, sıkı değil temkinli faiz politikası ve reformlarla büyümede ivme kazanan Türkiye ekonomisi hikayesini mi sunacağız?

-          Her ne kadar son aylarda gerileme kaydedilse de henüz tam olarak iyileşme trendine girmeyen enflasyon görünümü, ilerleyen dönemlerde bozulur ve yeniden %8 üzerine yükselirse TCMB’nin bu yüksek enflasyon ortamına gevşek para politikası uygularken yakalanma riski ortaya çıkabilir.(Gelişmekte olan ülkeler grubunda “Enflasyon beklentileri- piyasa faizi makası” ekseninde bakıldığında, diğer bir deyişle reel faiz olarak sıfır faiz vermek üzere olan tek ülkeyiz)