Advertisement

ABD merkez bankası FED’in Mart faiz kararına son bir kaç gün kala, faiz artırım ihtimallerinin %100’e ulaştığı ve ABD 10 yıllık tahvil faizlerinin yeniden yüze 2,60’a yükseldiği bu dönemde; gelişen ülkelerin kazma kürek yakmasına gerek duymadığı bir Mart ayı olmasını temenni ediyoruz..

Son 1 haftadır toparlanan ABD verileri ve seçim öncesi ateşli konuşmalarını bir nebze dindiren Trump açıklamaları ile rüzgar yeniden ABD varlıkları lehine, gelişen ülke kurları alehine esmeye başladı. Son 2 haftadır gelişmekte olan ülke kurları ortalama %1 değer kaybederken, TL %4 değer kaybetti.

TL özelinde hikayeye odaklandığımızda değer kaybeden Türk Lirası’na ek olarak ay başında açıklanan enflasyon rakamı da yüzde 10,13 ile çift haneye ulaşarak nisan 2012 zirvesine geldi. Ve bu ortamda 12 aylık enflayon beklentisi ve 2 yıllık tahvil faizleri ile hesaplanan Türkiye reel getirisinin %2’lere gerilediğini görüyoruz. Cari rakamlarla ele aldğımızda ise sıfır faiz (Ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti olan piyasa faizinin %10,8 ile enflasyonla neredeyse aynı olduğu baz alınırsa) sunan bir Türkiye reel faizi var. Halbuki Türkiye’nin bu ortamda portföy akımlarını ve sıcak parayı kendine çekip, para birimini güçlü tutması ve eğer 2017 ikinci yarıda her gelişen ülke kendi bacağından asılacaksa, diğer gelişenlerden olumlu ayrışması için yabancı yatırımcının iştahını kabartacak bir getiri sunması gerekir.

Öte yandan kur cazibesi ve dolar karşısında dayanıklılık göstergesi olarak aşağıda Ak Yatırım’ın hazırladığı tabloda da Türkiye’nin diğer gelişen ülkelere kıyasla ne kadarlık bir carry getirisi sunduğunu görebilirsiniz;



Doğrudan yatırımlardaki düşüş, portföy yatırımları ile telafi edilir mi?

Bugün açıklanan cari açık rakamında da görüldüğü üzere finansman bacağında doğrudan yatırımlar 2017 Ocak ayında, geçen yılın aynı ayına göre 429 milyon dolar gerilerken; porföy yatırımları 1,5 milyar doların üzerine yükselerek, finansman tarafında zayıflayan doğrudan yatırımların etkisini dengeledi. Özellikle Hazine’nin 2 milyar USD Eurobond ihraç etmesinin katkısıyla portföy girişleri kuvvetlendi.

Dolayısıyla güçlü kur, kontrol edilebilir enflasyon ve sürüdürülebilir portföy girişleri için (yada en azından çıkışların önüne geçmek için), FED’in faiz artırımlarına başladığı ve hatta Avrupa Merkez Bankası’nın bile 2017 sonunda faiz artırım ihtimalinin konuşulduğu bu dönemde dünya yüksek faize geçiş yaparken, Türkiye’nin bu kendini nasıl konumlayacağıı oldukça önemli olacak.