Advertisement

ABD Borsalarında günlük düşüşler %5’i bulurken, piyasa oyuncuları krizden bu yana en agresif satış dalgasına tanıklık ediyor. Üstelik bu satış sadece ABD ile sınırlı kalmayıp Asya, Avrupa ve diğer gelişen (özellikle Latin Amerika borsaları) ülkelere de yansıdı. Son 3 gündür dünya borsalarında 2 trilyon doların üzerinde erime yaşandı. BIST 100 ise açılışta, dün gece yaşanan bu satışa %2 üzerinde düşüşle cevap verdi. Borsadaki kayıp dünya ile kıyaslandığında sınırlı kaldı.

Borsalarda yaşanan sert satışlar devam edecek mi?

Önce neden, sonra sonuç...

  • Tahvil faizlerindeki sert yükseliş
  • Borsaların gereğinden fazla değerlenmesi (ya da balon..)

Satışa neden bulmak kolay, algoların devreye girmesi vs...Liste uzar.. Fakat ana sebep olarak tahvil faizlerindeki sert yükselişin borsalardaki satışı tetiklediği, en basitinden S&P 500’ün temettü verimliliğinin bile artık kısa vadeli ABD faizlerinin altında kaldığı görülüyor. Kısacası yatırımcı için temettü cazibesi bile kalmıyor. O yüzden gelin önce tahvilde balon var mı yok mu anlayalım;

Gelişmiş ülke merkez bankalarının genişleme yanlısı para politikaları ve tahvil alımlarıyla son 2-3 yıldır aşırı pahalı konuma gelen tahvil fiyatları ve düşük seviyedeki faizler yeniden yükselmeye başladı. ABD 10 yıllık tahvil faizi %2,90, Japonya %0,09 ve Almanya 10 yıllık getirisi de %0,75’a kadar yükseldi. Yani kabaca gelişmiş ülke tahvil faizleri son 2 ay içerisinde ortalama 30-40 baz puan yükseliş kaydetti.

Çok değil bundan 1 yıl önce de benzer bir eğilim sergileyerek yükselen faizlerde hareket kalıcı olamamıştı. Özellikle ABD’de 2017 Ocak ayında, FED faizi beklenenden hızlı arttıracak fiyatlaması ile getiriler 10 yıllık tarafta %2,63’e kadar yükselmiş fakat enflasyon hayal kırıklığı ile tekrar %2’lere kadar gerilemişti. Benzer şekilde Avrupa’da AMB Başkanı Draghi’nin deflasyonu yendik mesajları Alman tahvilleirne satış getirdi fakat hemen sonrasınde beklentiyi karşılamayan AB verileri ile faizler başladığı noktaya geri döndü.

Bu kez durum farklı...

Dünya ısınıyor, elbette küresel ısınmadan bahsetmiyoruz.. Ekonomiler ısınıyor ve büyüme ile enflasyon bu kez aynı aynda yükseliyor. Çıktı açıkları pozitife dönüyor. Tablo böyle olunca merkez bankalarının para politikalarındaki sıkılaşma (FED’in faiz artırımları) ve sıkılaşma olmasa bile verilen sinyaller (AMB’nin enflasyondaki iyileşme ile genişlemeyi tamamlama planları, en gevşek para politikası dediğimiz Japonya MB’nin bile 10 yıldan uzun vadeli tahvil alımı ile kısıtlamaya gideceği açıklaması) daha net görülüyor. Bu sebepten ötürü piyasa tahvil faizlerindeki bu yükselişi pek de geçici görmüyor.

Üstelik VIX gibi ABD hisse oynaklığını gösteren korku endeksi 6,5 yılın zirvesine gelse de MOVE gibi tahvil oynaklığını gösteren endeksler henüz aşırı yükselmiş değil . Modeller ABD 10 yıllık getirilerde bu yıl ortalama %3,5 ve Almanya’da %1 üzerine işaret ediyor.


 

 

Peki faizlerdeki yükselişe borsalar nasıl tepki verecek?

Pimco’nun yaptığı araştırma (aşağıdaki grafik) tahviller ve hisse piyasasında her zaman negatif korelasyon olmadığı yani faizler yükseldiği için her seferinde borsalar satış yemek zorunda değil. Son 90 yıl ele alınarak yapılan analizler gösteriyor ki korelasyon katsayısı -0,85 de olmuş, +0,90 da.. Dolayısıyla dünya borsalarında yaşanan bu hareket bir ayı piyasasına giriş değil, düzeltme olarak görülüyor. Ort. %5’lik daha düşüşten sonra yönün tekrar yukarıyı göstereceği, çünkü bu sefer borsalar için temel hikayenin güçlü karlılıklar ve dünyada artan büyüme beklentileri olduğu aşikar.

Faizler ise merkez bankalarınının sıkılaşmasından daha büyük bir gösterge olan tüm dünyada deflasyonun son buluşunu fiyatlamaya devam edecek gibi.