Advertisement

Tarımsal üretimde yaşanan arz-talep dengesizliği ve bir türlü sağlanamayan fiyat istikrarı gıda enflasyonu ile kabus olmaya devam ediyor.

Konu, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) gündemine de oturmuş durumda.

TCMB Başkanı Erdem Başçı enflasyon raporunu açıklarken biz de raporda kaç kere 'gıda' kelimesinin geçtiğini merak ettik. Tam 119 kez... Ayrıca raporun farklı bölümlerinde de 14 kez meyve-sebze ve 5 kez 'kırmızı et' kelimeleri geçiyor.

Enflasyondaki yükselişte işlenmemiş gıda fiyatlarındaki artışa vurgu yapılan Para Politikası Kurulu'nun toplantı özetinde şu ifadelere yer veriliyor: “Gıda ve alkolsüz içecekler grubunda yıllık enflasyon 1,35 puanlık artışla yüzde 10,87’ye yükselmiştir. Bu gelişmede, sebze fiyatlarındaki yükseliş belirleyici olurken bu alt grupta yıllık fiyat artışı yüzde 23,32'ye ulaşmıştır. Bu doğrultuda, işlenmemiş gıda yıllık enflasyonu yüzde 13,83'e yükselerek son iki yıldaki yüksek seyrini sürdürmüştür. İşlenmiş gıda yıllık enflasyonu ise temelde sıvı yağ ve ekmek-tahıl grubu fiyat gelişmelerine bağlı olarak yüzde 8,33’e yükselmiştir. Ocak ayına ilişkin öncü göstergeler, gıda enflasyonundaki yüksek seyrin devam edeceğine işaret etmektedir.”

Gıda fiyatları varsayımlarını 2016 için yüzde 8'den yüzde 9'a çıkaran TCMB yönetimi, temelde işlenmemiş gıda grubu kaynaklı olmak üzere gıda fiyatlarında oynaklığın devam ettiğinin altını çiziyor. Kırmızı et fiyatlarına vurgu yapılıyor.

2014-2015 yıllarında, üreticiden tüketiciye kadar her kesimi mutsuz eden gıda fiyatlarındaki dengesizlik ekonomi yönetiminin de başlıca sorunları arasında yer almıştı. Geldiğimiz nokta gösteriyor ki 2016 yılında da gıda fiyatları TCMB başta olmak üzere ekonomi yönetiminin kabusu olmayı sürdürecek.

Peki gıda kabusu nasıl sona erer?

Aslında sorun net bir şekilde ortada duruyor, çözüm yolları üzerine de yıllardır konuşuluyor, tartışılıyor. Ama bugüne kadar değişen bir şey var mı diye baktığımızda cevap 'hayır'

Özellikle kırmızı et başta olmak üzere işlenmemiş gıda fiyatlarındaki yüksek seyirde akla gelen ilk çözüm yolu kalıcı olmayan, günlük çözüm niteliğindeki ithalat kapılarını aralamak.

Kırmızı et fiyatlarındaki artışın enflasyonu etkileyen negatif unsurlardan biri olduğunu vurgulayan Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş, et fiyatlarını biraz daha disipline edebilmek, tüketicinin zararlarını önleyebilmek için ithalat izni vereceklerini açıkladı.

Daha önce aynı hamle defalarca tekrarlandı. İşe yaradı mı? Hayır. Peki neden aynı adımı atmakta hâlâ ısrar ediliyor?

Bunu anlamakta biz de zorluk çekiyoruz. Anlayıp da anlatmak isteyen varsa dinlemeye hazırız.

Bugün Türkiye'de yeterli büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığına sahip olup olmadığımız bile hâlâ tartışma konusu. Bir kesim, yeterli hayvan varlığının olduğunu iddia ederken, bir başka kesim arzın talebi karşılayamadığını savunuyor. Resmi verilerin güvenilirliği bile tartışılıyor.

Akıllara da ister istemez yanıt aranan bir çok soru geliyor... Örnek mi?

Kırmızı et üretiminde yeterli hayvan sayısına sahip miyiz? Sahipsek, fiyatlar neden yükseliyor ve ithalat sopası gösteriliyor?

Eğer yeterli hayvan varlığımız yoksa aynı krizi 2010 yılından bu yana yaşayan Türkiye neden talebi karşılayacak oranda üretimini artıramadı?

“Üretim arttı ama verim sorunu var” diyorsanız neden ıslah çalışmaları bu zamana kadar başarıya ulaşamadı?

“Türkiye'nin iklim ve mera yapısı büyükbaş hayvancılığa uygun değil, küçükbaş hayvancılık yaygınlaşmalı” deniyorsa neden bugüne kadar büyükbaş hayvancılık yatırımlarına destek ve hibeler verildi?

“Aslında sorun ne üretim ne de verimlilikte, sıkıntı girdi maliyetlerinde ve aracı zincirinde” deniyorsa 9 Aralık 2014'te kurulan 'Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi' bu konuda ne tür çalışmalar yaptı, hangi sonuca vardı ve ne tür adımlar attı?

Bu sorular konunun kırmızı et tarafıyla ilgili ama yaş meyve sebze, hububat ve bakliyat tarafında da üretimden maliyetlere, verimlilikten desteklemelere kadar benzer sorular cevap bekliyor.

Arz-talep dengesizliğinden, maliyet sorunu ve düşük verime kadar pek çok alanda yaşanan sorunlar en sonunda karşımıza gıda enflasyonu olarak çıkıyor.

O yüzden tarım politikalarına bir bütün olarak bakmak gerekiyor. Hem bitkisel hem hayvansal üretim politikaları orta ve uzun vadeli olarak yeniden gözden geçirilmeli. Ortada çok yönlü bir sorun duruyor ve entegre çözüm politikalarına ihtiyaç var.

Yüksek gıda fiyatlarına ithalat yolu ile çözüm bulmak, kangerene doğru giden bir hastaya pansuman yapmaya benziyor.

Sizce, hasta bu şekilde iyileşir mi?