Advertisement

 

Ramazan ayına girerken hem bakanlık hem de sivil toplum kuruluşlarından gıda fiyatlarının seyrinde ciddi bir yükseliş beklenmediği yönünde açıklamalar geliyor.

Mayıs ayında aylık bazda yüzde 0,58, yıllık bazda ise yüzde 6,58 olarak gerçekleşen enflasyon verileri de bu beklentileri teyit ediyor. Tüketici fiyat endeksinde mayıs ayında en yüksek düşüş yüzde 1,64 ile gıda ve alkolsüz içecekler grubunda gerçekleşirken, yıllık bazda ise yüzde 2,47 artış ile tek hanede kalmaya devam ediyor.

Tüketici açısından olumlu bir gelişme olarak nitelenebilecek bu durumun altında yatan farklı sebepler ve barındırdığı riskler var.

Belki de bu sebeplere bakarak gıda fiyatları açısından söz konusu seyrin ramazan ayı sonrası da devam edip etmeyeceğinin cevabını bulabiliriz.

En çok ve sık tükettiğimiz ürünler açısından gıda fiyatlarını baskılayan 7 temel sebep ön plana çıkıyor:

1- Ramazanda gıda fiyatlarında yükseliş beklenmemesinin temel nedenlerinden bir tanesi mevsimsel etki. Yaz dönemine girerken, hem bitkisel hem de hayvansal üretim tarafında ürün çeşidi ve arzı noktasında artış var, üretimde tarafında ciddi bir sorun gözükmüyor. Nisan ve mayısta bölgesel bazda yaşanan aşırı yağış, dolu ve kuraklığın etkileri belirli ürünlerde rekolte kaybı yaşatsa da toplam arz üzerindeki etkisi geçmiş yıllardaki doğal afetlere göre sınırlı kalıyor.

2- Bir diğer neden, Rusya krizi sonucu ihracat tarafında alınan darbe. Özellikle Rusya'ya yapılan tarım ürünleri ihracatında kaybın yüzde 70'i aştığı bir ortamda gıda ürünlerinin alternatif pazar sıkıntısı yüzünden iç piyasada kalması da fiyatların gevşemesinde etkili oluyor.

3- Gıda fiyatlarında Rusya etkisi sadece kaybedilen ihracat pazarıyla sınırlı değil. Rusya krizi ve meydana gelen terör olayları sonrası turist sayısında yaşanan ciddi gerileme tarım ve gıda sektörüne de olumsuz yansıyor. 79 milyon vatandaşının yanısıra 30 milyon civarında turisti besleyen Türkiye'de bu yıl turist sayısında ciddi bir düşüş yaşanıyor. Haliyle turist sayısına paralel olarak bu tarafta azalan tüketim gıda fiyatlarına da yansıyor.

4- Artan maliyetlere karşın 2 yıldır değişmeyen çiğ süt fiyatları üreticileri ciddi bir krize sürüklerken, söz konusu fiyat seviyesi süt ve süt ürünlerindeki fiyat yükselişini engelliyor. Bu arada bir hatırlatma yapmakta fayda var. Her ne kadar sanayici çiğ sütü üreticiden 2 yıldır olması gereken seviyenin çok altında bir fiyata alsa da raflarda ürünlere dönem dönem zam yaptı. Ama daha fazla zam yapmasını gerektirecek bir durum söz konusu olmadığı için fiyatlarda ek bir artış beklenmiyor.

5- Gelelim kırmızı et tarafına. Türkiye'de dönem dönem kırmızı et fiyatlarında yaşanan sert yükseliş rutin bir hâl aldı. Geçtiğimiz aylarda da bu yükselişi yaşadık. Hemen ardından Tarım Bakanlığından sözlü müdahale gelirken fiyatlardaki artışı durdurmak için sıkça başvurulan ancak kalıcı ve sağlıklı bir çözüm olmayan ithalat hamlesi yapıldı. Damızlık ve besilik canlı hayvan ve kırmızı et ithalatı iç pazarda üreticileri haklı olarak tedirgin etse de fiyatların yükselişini kısmen de olsa frenledi.

6- Üretimdeki plansızlık yüzünden başta patates, soğan ve domates gibi ürünler olmak üzere bir çok sebze ve meyve tarlada, bahçede kaldı. En son örnek Muğla toptancı halinden geldi. Üreticinin binbir emekle yetiştirdiği domatesin kilogramı 10-15 kuruştan alıcı buldu. İşte bu tablo gıda fiyatlarının aşağı çekilmesinde bir diğer etken.

 7- Net ithalatçı konumda olduğumuz bakliyatta son yıllarda üretim desteği ile ithalat azaltılmaya çalışılırken söz konusu teşvikler kısmen de olsa fiyatların stabil kalmasında etkili. Ramazan ayında bakliyat tüketiminde yüzde 30'luk artış yaşanması beklenirken fiyat artışı beklenmiyor.

GIDA ENFLASYONUNDAKİ BU DÜŞÜŞ KALICI MI? SAĞLIKLI MI?

Gelelim üzerinde düşünmemiz gereken asıl riskli noktaya.

Son dönemde gıda fiyatlarını baskılayan bu 7 temel sebebin önemli kısmı ciddi mağdurlar yaratmış durumda.

Hem üreticinin hem ihracatçının mağdur olmasıyla ortaya çıkan gıda fiyatlarındaki gerileme kısa vadede kulağa hoş gelse de orta ve uzun vadede çok da sağlıklı değil.

Kırmızı et tarafında olduğu gibi fiyatların yükselişini önlemek ve hatta gerilemesini sağlamak adına atılan ithalat adımlarının da kalıcı istikrar sağlayabileceğini söyleyemeyiz.

Üreticinin zarar ettiği ya da maliyetine sattığı, ihracatçının kayba uğradığı bir ortamda gıda enflasyonundaki bu düşüş bize göre kısa vadeli bir gelişme.

Mağduriyet sonucu yaşanan düşüş ileride bize rekor seviyede gıda enflasyonu olarak tekrar dönebilir. Çünkü üretici para kazanamadığı için bu işten çıkıyor. Hem bitkisel hem de hayvansal üretim tarafında tarıma küsüyor. Ekmiyor, dikmiyor, yetiştirmiyor. İhracat tarafında alternatif pazarlar yaratılamıyor. Üretimde plan ve program yok.

Bir süre sonra arzda yaşanacak sıkıntı ve talebi karşılayamama riski ile birlikte gıda fiyatlarında yukarı yönlü dalgalanma kaçınılmaz olabilir. Arzdaki açığı yine ithalat yoluyla kapamaya çalışmak ise kısır bir döngü içinde üretime ve üreticiye bir başka darbe vuruyor.

Bunu geçtiğimiz yıllarda yaşadık, kötü sonuçlarına şahit olduk.

O yüzden gıda fiyatlarının seyrini analiz ederken arz-talep dengesi ve fiyat istikrarı konusuna uzun vadeli ve yapıcı şekilde bakmakta fayda var.

Özetin özeti... Bugün gıda fiyatlarının düşüşünde rol oynayan temel nedenlerin büyük çoğunluğu, ileride gıda enflasyonunu yukarı taşıyacak riskleri içinde barındırıyor.

Umarız Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi, tarım sektörü açısından beliren risklerin ve olası yansımalarının hesabını şimdiden yapıyordur.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com