Advertisement

Tarımda ithalatı daha sık konuştuğumuz bir dönemden geçiyoruz.

 

İhracat tarafında ise ciddi bir kan kaybımız söz konusu.

 

Böyle bir trend, haliyle hem üreticiyi tedirgin ediyor hem de ihracatçıyı sıkıntıya sürüklüyor.

 

Hem bitkisel üretim hem de hayvancılık tarafındaki memnuniyetsiz tablo Anadolu'nun dört bir köşesinde üç aşağı beş yukarı aynı.

 

Biz de Anadolu'nun sesini duymak adına Çukurova'ya kulak verdik.

 

Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru'ya bir dokunduk, bin ah işittik.

 

Çukurova denilince akla zengin bir tarımsal üretim deseni geliyor. Bereketli topraklarda pamuktan soyaya, mısırdan buğdaya kadar neredeyse her şey yetişiyor. Yaş meyve ve sebze üretiminde de önemli bir konumda olan Çukurova'da hayvancılık da önemli bir geçim kaynağı.

 

Ama gelgelim bu ürünlerin birçoğunda üretici sıkıntılı bir dönem yaşıyor.

 

Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru, bundan 40 yıl önce Çukurova denilince akla ilk ve neredeyse tek gelen ürünün pamuk olduğunu hatırlatırken, gelinen noktada maalesef Çukurova'da ekim deseni içinden pamuğun çıktığını söylüyor.

 

Mutlu Doğru, pamukta yaşanan süreci şu sözlerle özetliyor: “1990'lı yılların başına kadar Türkiye'de yaklaşık 1 milyon 200 bin ton lif pamuk ihtiyacı varken bunun 900 bin tonuna kadarını Türk çiftçisi üretiyordu. Bugün ise Türkiye'nin 1 milyon 800 bin ton lif pamuk ihtiyacı var ancak bunun 550-600 bin tonunu Türk çiftçisi üretirken geri alan 1 milyon 200 bin tonunu ithal eder duruma geldik.”

 

Tekstil sanayimizin geliştiği ve bu alanda ihracatın artış trendi yaşaması ile talebin arttığı bir süreçte pamuk üretimindeki azalışı nasıl açıklamak gerek?

 

Uygulanan yanlış ya da eksik tarım politikaları ile çiftçinin üretime küstürülmesinin ardındaki nedenler üzerinde düşünmemiz lazım.

 

Mutlu Doğru, Çukurova'da üreticinin yıllar içinde pamuktan kopup daha çok mısır ve narenciye üretimine kaydığını söylüyor.

 

Petrolden sonra yağlı tohum ve ham yağ ithalatının Türkiye'nin en fazla döviz harcadığı ürünler arasında yer aldığını hatırlatan Doğru, “Halbuki biz ham yağ açığımızı kendi pamuğumuzu, soyamızı, ayçiçeğimizi daha fazla ekerek kapatabiliriz ve dövizimiz ithalat yerine yurtiçinde kalabilir” diyor.

 

Hemen bir not düşelim.. Yağlı tohum ithalatına 2014'te 4,3 milyar dolar ödeyen Türkiye, hammadde ihtiyacının yaklaşık yüzde 75'ini ithalat yoluyla karşılıyor.

 

ANLAŞMA YUNAN ÇİFTÇİSİNE YARADI

 

Aslında pamuk üretimindeki kan kaybının 1990'lı yıllardaki politikalara dayandığını ifade eden Doğru, “Dünya Ticaret Örgütü'nün anlaşmasının altına atılan imza ile lif pamuğu, sanayi ürünü olarak kabul edildi ve lif pamuğuna yönelik ithalatta herhangi bir fon ya da vergi koymadığımız için yurtiçindeki üretimimizi koruyamadık. Dekar başına 300-350 kilogram alan Yunanistan'daki pamuk çiftçisi, Adana'da dekar başına 550-600 kilogram alan pamuk çiftçisine rağmen bu işten zengin oldu” diyor.

 

Neden? Çünkü hiç bir koruma ya da fon olmadan Türkiye'ye kolayca bu ürünler ihraç edildi. Sonuç? Şu an Çukurova'da pamuk tarlası ya da üreticisi bulmak çok zor.

 

Halbuki pamuk katma değeri çok yüksek bir bitki. Sadece tekstil sanayisine değil aynı zamanda yem ve yağ sanayisine de ana ürün olan, hammadde olan bir ürün niteliğinde.

 

Mutlu Doğru, benzer bir tablonun soya için de geçerli olduğunu şu sözlerle anlatıyor: “Bugün Türkiye'nin yıllık soya tüketiminin yüzde 92'sini ithalat yoluyla karşılıyoruz. İhtiyacımız olan soyanın sadece yüzde 8'ini Türk çiftçisi üretiyor.”

 

Peki soya, pamuk gibi stratejik ürünlerin üretimini artırmak adına ne yapılmalı?

Bu konuda yeterince destek yok mu?

 

Var ama burada da zamanlama sorunumuz söz kkonusu.

 

Pamuk, soya, ayçiçeği gibi yağlı tohumların destek miktarlarının artırıldığını dile getiren Doğru, 2016 tarımsal desteklerinin 1 ay önce açıklanmasından dolayı geç kalındığını belirtiyor.

 

Desteklemelerin açıklanmasında neden bu zamana kadar bekleniyor?

 

Destekler açıklanana kadar üreticinin ekim deseninin belli olduğunu kaydeden Doğru, “Bu da desteklerin hedef kitlenin tamamına ulaşmasını engelliyor” diyor.

 

Desteklemelerin açıklanması ya da ödemelerin geç yapılması tek sorun değil.

 

Bunun yanında orta ve uzun vadeli doğru üretim politikalarının oluşturulamaması önemli bir etken. Yüksek girdi maliyetleri yüzünden rekabet avantajının kaybolduğu ve o yüzden üretimden çok ithalatın daha cazip konuma geldiği bir alanda istikrar yakalamak mümküm mü?

 

NARENCİYE AĞAÇLARI TEHLİKEDE

 

Gelelim narenciye tarafına...

 

Her ne kadar pamuk üretiminde kaçan çiftçi yıllar içinde narenciye üretimine kaysa da burada da yaşanan fiyat dengesizliği yüzünden son dönemde bir kaçış söz konusu. Para etmediği için narenciye ağaçlarını kesen ve başka alanlara yönelen üreticiler hiç de az değil.

 

Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru, 24 Kasım'da patlak veren Rusya krizi ile yaş meyve sebze tarafında ciddi yara alan üretici ve ihracatçı açısından asıl sıkıntılı sürecin yeni sezonda yaşanabileceği uyarısında bulunuyor.

 

Doğru, “Narenciye sektörü Rusya krizinden olumsuz etkilendi ama ambargonun ocak ayında başlaması ile bir kısım ihracat gerçekleşmiş olduğu için krizi sınırlı hissettik. Asıl sorun bu yıl Rusya pazarının hâlâ kapalı olması ve alternatif pazar yaratılamaması durumunda yaşanacak. Böyle bir tabloda narenciye üreticisini ve ihracatçısını daha kötü günler bekliyor” diyor.

 

Hükümetin Rusya krizi sonrası turizm sektörü ile Rusya'yla işyapan şirketlere ve ihracatçılara verdiği destek ve kolaylıkların bir benzerini tarım sektörü için de beklediklerini dile getiren Doğru, özellikle narenciye ve domates tarafında hemen yeni bir pazar bulmanın kolay olmayacağı için ihracat desteklerinin artırılması gerektiğini savunuyor.

 

Doğru, söz konusu desteklerin ihracat sezonu açılmadan önce duyurulması gerektiğini belirtiyor.

 

Devlet yakın zamana kadar ton başına 150 dolara kadar ihracat desteği veriyordu. Bu destek kademe kademe düşürülerek geçtiğimiz yıl 50 dolara kadar geriledi” diyen Doğru, “Söz konusu desteği artırmanın ve nakit olarak vermenin tam zamanı. Aksi takdirde narenciye ihracatı durma noktasına gelecek, bölge ekonomisi bundan olumsuz etkilenecek” uyarısında bulunuyor.

 

Doğru, uçak kargo taşımacılığına desteklerin artırılmasıyla birlikte yaş meyve sebze tarafında Uzak Doğu'ya da ihracat yapacak istek ve potansiyelin bulunduğunu belirtiyor.

 

Adana Çiftçiler Birliği Başkanı daha bir çok konuya değindi ama bizim yerimiz sınırlı. Kısacası Anadolu'da üretici kaygılı ve önünü göremez durumda.

 

Çukurova'ya kulak verelim.

 

İrfan Donat

 

Bloomberg HT Tarım Editörü

 

idonat@bloomberght.com