Advertisement

Tarımda kronikleşen sorunları konuşurken 'olduğumuz yerde saydığımız' hissine kapılmamak elde değil.

 

Ortaya yapısal reform niteliğinde çözümler koyup, uygulayamadığımız için dönem dönem aynı sorunları konuşuyor, tartışıyor ve yine başladığımız noktaya dönüyoruz.

 

Konuya ister üretimdeki arz-talep dengesizliği tarafından bakın, isterseniz gıda enflasyonu çerçevesinde ithalat politikaları açısından bakın, isterseniz de kırsal kalkınmayı göz ardı etmemiz açısından değerlendirin, farketmiyor...

 

Sorunlara bütüncül açıdan bakmadığımız sürece uzun vadeli ve kalıcı çözümler üretmemiz hayal...

 

Tıpkı fil örneğinde olduğu gibi...

 

5 görme engellinin fil hikayesini duymayanınız yoktur.

 

Görme engellilerden bir tanesi filin kuyruğuna dokunmuş ve fili ince, uzun püsküllü bir canlı olarak tanımlamış. İkincisi filin bacağına dokununca fili uzun, pütürlü ve silindir şeklinde bir canlı olarak nitelemiş. Diğeri filin hortumunu tutunca uzun ve esnek olarak tanımlarken, diğeri filin karnına dokunmuş ve fili büyük, geniş ve yassı bir canlı olarak düşünmüş. Beşinci görme engelli ise filin her tarafına dokunarak fil için, “4 bacaklı, ince kuyruklu, uzun hortumu olan büyük ve ağır bir hayvan” olarak eksiksiz tanımlamış.

 

Bu örnekten yola çıkarak Gıda Komitesi'nde Merkez Bankası konuya haklı olarak enflasyon açısından bakıyor. Ekonomi Bakanlığı ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı daha çok ithalat tarafına odaklanıyor. Maliye Bakanlığı için konunun vergi ve bütçe tarafı öne çıkarken, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı da üretim tarafına odaklanmış durumda. Ama hepsinin baz aldığı veriler çoğunlukla TÜİK'te toplanıyor.

 

O yüzden tarımdaki sorunları tam teşhis edip, etkin sonuç alabilmemiz için önce bütüncül ve doğru tespit yapmamız lazım.

 

Bunu yapabilmemiz için de veri ve envanterin güvenilir, güncel ve gerçeğe en yakın şekilde elimizde olması gerek.

 

Bugün ithalata rağmen kırmızı et fiyatlarında yüksek seyir ile karşı karşıya isek düne kadarki rakamları iyi okuyamadığımız ortaya çıkıyor...

 

Ya da süt tarafındaki istikrarsızlığın et tarafındaki yansımalarında, verileri yanlış ya da eksik okumamızın etkisi büyük.

 

Yine yaş meyve sebze de uzun bir dönemdir gıda enflasyonu gündemimizden düşmüyorsa verilere bakmakta yarar var.

 

Düne kadar ihracatçı olduğumuz bakliyatta bugün ithalatı konuşuyorsak bu noktaya gelirkenki süreçteki verilere bir göz atıp, dikkatli şekilde analiz etmemiz gerekiyor.

 

Eğer tarımda arz-talep dengesini kurmak ve fiyat istikrarını sağlamak istiyorsak bunun yolu eldeki verilerin doğruluğundan ve günceliğinden geçiyor.

Yanlış, eksik ya da sağlıksız veri ve rakamlarla yola çıktığımızda üzerine inşa edeceğimiz politikalar da beklenen etki ve sonucu vermeyecektir.

 

Daha özet ifadeyle yarına yönelik doğru projeksiyonlar yapabilmemizin yolu dünü ve bugünü doğru okumak ve analiz etmekten geçiyor.

GENEL TARIM SAYIMI EN SON 2001'DE YAPILDI

 

Bugün tarım sektöründe hangi temsilci ile konuşsak tarımsal verilere şüpheyle bakıyor, güncelliğini sorguluyor ya da önemli bir kısmının gerçeği tam olarak yansıtmadığını düşünüyor.

 

Özellikle bitkisel ve hayvansal üretime yönelik açıklanan rakamların nasıl elde edildiği, verilerin hesaplanmasında nasıl bir yöntem uygulandığı konusunu yeniden konuşmakta yarar olduğunu düşünenlerdeniz.

 

En basitinden şu soruyu soralım: Genel tarım sayımı en son ne zaman yapıldı?

 

Cevap: 2001 yılında...

 

Tarım sayımında elde edilen veriler, tarım ve kırsal kalkınmayla ilgili politikaların hazırlanmasında kritik önemde.

 

Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin (TİM) tarım sektörüne yönelik son raporunda Prof. Dr. Erol Çakmak ile Prof. Dr. Haluk Kasnakoğlu da tarımsal verilerin güvenilirliğine yönelik soru işaretlerine dikkat çekiyor.

 

Tarım istatistikleri hakkında uyarıda bulunulan raporda, istatistiklerin kalitesi sorgulanıyor.

 

Raporda deniyor ki, “Ülkeler geliştikçe istatistiklerinin kapsama alanı ve kalitesi artar. Tarım ve kır istatistiklerinde de aynı eğilim gözlenir. Türkiye’de bırakın işletme düzeyinde istatistikleri, toplulaştırılmış istatistiklerde bile sorunlar derinleşmektedir.”

 

Zaman serisi verilerde düzeltme imkanı veren son tarım sayımının 16 yıl önce yapıldığı için alan, hayvan sayısı, üretim istatistikleri kaba değişim varsayımlarıyla üretiliyor.

 

Prof. Dr. Çakmak ve Prof. Dr. Kasnakoğlu, “İşgücü istatistiklerinde yöntem değişikliklerinin düzeltme yükünün tamamına yakını tarım ve kıra bindirilmektedir. Bu nedenle tarımda işgücü verilerinin sahadan mı geldiği, yoksa düzeltme nedeniyle mi oluştuğunu belirlemek imkânsızdır. Sahadan gelmiş olsa bile değişiklikler önceki yıllara yansıtılmamaktadır” yorumunda bulunuyor.

 

Yine rapordan tarımsal verilere yönelik şu önemli tespiti paylaşmakta fayda var: “10 yıllık kısa sayılacak bir dönem için işgücü verileri üç dilime ayrılmıştır. Benzer şekilde hayvan sayıları ve et üretiminde 2010 yılında yapılan kapsam değişikliği sonunda ani artış meydana gelmiştir. Düzeltmenin 2010 öncesinde hata içeren kısmına da yansıtılması gerekmektedir. Güvenilir istatistiklerin politika tasarım, geliştirme, uygulama ve değerlendirme aşamalarında en önemli girdi olduğu unutulmamalıdır.”

 

Özetle, bir çok ülke tarımsal istatistik konusunda kendini yenilerken, Türkiye'de tarım istatistikleri yıllardır yerinde sayıyor.

 

Raporda da belirtildiği üzere maalesef Türkiye’de tarım istatistiklerinin çeşitliliği artmamış ve niteliği yükseltilememiş.

 

Eğer doğru tespit ve teşhis yapmak istiyor ve bugünü ölçümleyip yarını planlamak istiyorsak tarım sayımı en yakın zamanda acilen tamamlanmalı.

 

En basitinden çiftçiye her yıl dağıtılan milyarlarca liralık destek, teşvik ve primler dahi söz konusu verilerden yola çıkarak ödeniyor. Peki ne kadar etkili oluyor? Ne alan memnun ne de dağıtan...

 

TİM raporunda yer alan şu görüşe sonuna kadar katılıyoruz: “Bir kerelik, geçici düzeltmeler yerine sayım sonuçlarına göre istatistiklerde tutarlılığı sağlamak için köklü değişiklikler toptan yapılmalıdır. Niteliksiz istatistiklerle politika tasarımı, geliştirilmesi, uygulanması ve etki değerlendirmesi sağlıksız olur.”

 

Akdeniz Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Koç, ulusal tarım politikası çerçevesinde Türkiye'de tarım piyasalarını izleyecek ve değerlendirecek ciddi bir mekanizmanın, bir veri sisteminin kurulması gerektiği görüşünde.

 

Tarım sayımının neden önemli olduğunu ele alan bir başka isim ise FAO Kıdemli İstatistikçisi Jairo Castano.

 

Castano, tarım sayımının önemine yönelik verdiği bir demeçte şu hususlara dikkat çekmiş: “Tarım sayımı tarafından ortaya çıkarılan bilgi, tarım ve kırsal kalkınmayla ilgili kanıta dayalı politikalar ve planlar hazırlarken çok önemli. Uzmanlaşmış istatistik metotları kullanmak çiftçilerin neden kesin kararlar verdikleri ve belirli bir politikaya karşı muhtemelen nasıl cevap vereceklerinin sebeplerini daha iyi anlamayı mümkün kılar. Ayrıca tarım ticareti yatırımlarını bilgilendirmek özel sektör için çok esaslı ve gerekli. Farklı zamanlardaki verileri karşılaştırmak çevresel ve diğer değişimleri gözlemek için bize yardımcı olur. Ulusal sayımlar, uluslararası kamuoyu tarafından kabul edilen sürdürülebilir kalkınma hedeflerine yönelik ilerlemenin gözlemlenmesinde ülkelere çok kritik yardımda bulunur.”

 

Ölçümlemesinde sıkıntı yaşadığımız bir alanda nasıl yeni projeksiyonlar ortaya koyacağız?

 

Ya da ortaya konacak bu projeksiyonlar ne kadar gerçekçi ve doğru olacak?

Verilerin güncel ve sağlıklı olmadığı bir ortamda zaten spekülasyonlara çok açık olan tarım sektörü manipülatif hareketlere açık konuma gelmez mi?

Özetin özeti, ancak doğru veri ve envanter ile trendleri sağlıklı şekilde takip edip, riskleri ortaya çıkmadan bertaraf edebilir ya da öncü tedbirler alabiliriz.

 

Aksi takdirde birimiz filin kuyruğunu tutarken ötekimiz hortumunu tutararak fili farklı şekilde yorumlamaya devam ederiz.

 

16 yıl öncesinin verileriyle bugünü ölçümleyip 16 yıl sonrasını doğru şekilde planlamak biraz zor.

 

Ne dersiniz?

 

İrfan Donat

 

Bloomberg Ht Tarım Editörü

 

idonat@bloomberght.com