Advertisement

 

Tarım politikalarının kendi iç işleyişinde ciddi problemler var. O tarafını sık sık dile getiriyor, her fırsatta yazmaya çalışıyoruz.

Ama söz konusu politikaların kamuoyuna aktarılması sırasındaki iletişim yönetimi ve zamanlamasında da önemli sorunlar olduğu göze çarpıyor.

Tarım ve gıda sektörünü yakından ilgilendiren ve uzmanlık isteyen bir çok konuda yetkililerin dışındaki isimlerden de açıklamalar geliyor.

Yapılmak istenenler tam ifade edilemediği ya da yanlış ifade edildiği zaman da ortaya farklı yorumlar çıkıyor. Aralarında kendi içerisinde çelişenler dahi olabiliyor.

Piyasaların beklentilerini karşılayacak, tansiyonu düşürecek açıklamalar ya yapılamıyor ya da zamanında yapılmadığı ve geç kalındığı için beklenen etkiyi yaratamıyor.

Haliyle de sektörde herkesin kafası karışıyor, beklentiler karşılanmıyor. Bu da piyasalarda istenmeden de olsa spekülatif etki yaratabiliyor.

Bu işten en büyük zararı ise zincirin ilk ve son halkası olan üretici ve tüketici görüyor.

Ne demek istediğimizi isterseniz bir kaç somut örnek ile biraz açalım...

Kırmızı et fiyatları uzun bir süredir gündemden düşmüyor. Fiyatlardaki artış ve yüksek seyir devam ediyor. Canlı hayvan ithalatı sürerken buna, karkas et ithalatının eklenmesi ve bu alanda gümrük vergilerinin indirilmesi piyasalarda tartışma yarattı.

Öte yandan kırmızı et fiyatlarının yükselmesinde hep spekülatörlerin etkisi olduğu belirtildi.

Hatırlayacağınız üzere geçtiğimiz hafta Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, kırmızı et fiyatlarını 5-6 firmanın yükselttiğini söyledi ancak isim açıklamadı. Çelik, bu firmaları yakından izlediklerini, gerekenin yapılacağını belirtti. “Gereken yapılacak” denirken neyin kastedildiği de tam olarak anlaşılmadı.

İşte bu noktada kamuoyu haklı olarak sorular sormaya başladı. Söz konusu 5-6 firmaya ceza mı kesilecek? Uyarılacak mı? İfşa mı edilecek? Ne yapılacak?

Bu konuda daha sonraki günlerde herhangi bir açıklama, karar, ceza ya da yaptırım duyulmadı.

Bir diğer örnek çiğ süt fiyatlarına yönelik alınan kararla ilgili...

Ulusal Süt Konseyi'nde 1,21 TL seviyesindeki çiğ süt referans fiyatı 30 Haziran'da 1,30 TL'ye çıkarıldı.

Konsey'den çıkan sonuç sanki sektörün tüm paydaşlarının hem fikir olduğu ortak bir karar gibi lanse edildi ancak üreticiler bu fiyatlardan hiç de memnun değil. Sektör temsilcileri, mevcut sistemde bu fiyatı kabul etmekten başka seçeneklerinin zaten olmadığını ifade ediyor.

Ama işin asıl acı tarafı sanayicilerin bu fiyatı, üreticiyi memnun etmiş bir seviye gibi kamuoyuna deklare etmesi... Çiftçi mevcut durumunu anlatmak ve sorunlarına çözüm bulmak noktasında kendilerine gerçekten kulak verecek bir muhatap bulamamaktan şikayetçi.

Gelelim son açıklanan buğday alım fiyatlarına yönelik tartışmalara...

Bu konudaki eleştirilerin iki boyutu var. İlki, açıklanan fiyata yönelik, ikincisi ise açıklamanın zamanlamasına yönelik...

Buğday alım fiyatının açıklanmasının hemen ardından sosyal medyadan tepkisini dile getiren Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru, üretici adına kısa bir yorum yapıp, şu soruyu soruyor: “Geçen yıl 910 TL olan buğday alım fiyatı bu yıl 940 TL, artış yüzde 3.3. Geçen yıl kaliteye yüzde 7'ye kadar prim vardı, bu yıl yüzde 5. Bu ülkede enflasyon oranı ne?”

Aslında bu iki cümlelik tespit ve ardından gelen soru her şeyi özetliyor.

Gelelim zamanlamaya yönelik eleştirilere...

Tam da hasat döneminde buğday, arpa ve mısır ithalatında gümrük vergilerinin aşağı çekilme kararı alınırken, hemen birkaç gün sonra ithalatta gözetim uygulaması yayımlandı. Bu gelişmeler ışığında hasadın yaklaşık yüzde 50'sinin tamamlandığı bir dönemde fiyatlar aşağı çekildi. Çok sayıda çiftçi fiyatların açıklanmasında geç kalındığı görüşünde.

Zamanlama konusunda bir diğer eleştiri de Et ve Süt Kurumu'nun canlı hayvan ithalatıyla ilgili talep toplama, ithalatı gerçekleştirme ve bunun çiftçiye teslim edilmesi sürecine yönelik.

Çok sayıda çiftçi ve sektör temsilcisi, çok önceden ithal hayvan talebinde bulunmalarına rağmen ithalat sürecinin uzun sürmesi nedeniyle ahırlarının uzun bir süre boş kaldığından yakınıyor. Bu süreçte muhatap bulmakta zorlandıklarını dile getiriyor.

Kırmızı et fiyatlarının aşağı çekilmesine yönelik atılan bu adım beklenen sürede gerçekleşmediği için haliyle fiyatlar üzerinde de beklenen etkiyi yaratamıyor. Bu durumdan hem tarım sektörü zarar görüyor hem de ekonomik açısından ciddi bir kayıp ortaya çıkıyor. İthal edilen canlı hayvanların kalitesi ise ayrı bir tartışma konusu.

Son olarak zamanlama konusunda bir örnek daha vermek gerekirse o da tarım desteklemelerine yönelik...

Yılın yarısını bitirdik...

Bir çok üründe hasat yapıldı ve yapılmaya devam ediyor. Ama 14 Temmuz itibariyle, 2017 yılına yönelik desteklemeler hâlâ açıklanmadı. Açıklanacak desteklemeler bu saatten sonra hangi çiftçinin üretim kararı ve planlamasında etkili olacak?

Çiftçinin iletişim konusunda bir diğer eleştirisi ise tarım ve gıda sektörünü ilgilendiren konuların Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yerine diğer bakanlıklar tarafından kamuoyuna açıklanması.

Gıda Komitesi'nin yaptığı çalışmalarla ilgili olarak zaman zaman Ekonomi Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı hatta Maliye Bakanlığı'ndan dahi açıklamalar geliyor.

Çiftçi, kendisini ilgilendiren kararları kendi bakanlığının yetkililerinden duymak istiyor.

Bir diğer nokta...

Sektör temsilcileri, kırsal ile bakanlık arasında kopukluk olduğu görüşünde.

Çiftçi, yetkilileri masa başında değil, kırsalda daha sık ve etkin şekilde görmek istiyor. Sahaya inen uzmanlar sayesinde tarımdaki mevcut koşulların daha gerçekçi şekilde tespit edileceğini belirtiyor. Böylece masa başında değil kırsalın gerçeklerine göre adım atılabileceğini ifade ediyor.

Örnekleri çoğaltmak mümkün...

Tarım politikalarında yapılanlar ve yapılmak istenenler kadar bunların anlatılış biçimi, zamanlaması, yöntemi ve kim tarafından yapıldığı da kritik önemde.

Sektör temsilcileri ile konuştuğumuzda şartların kendilerini zorladığını ve piyasada bir çok alanda belirsizliklerin ortadan kalkmadığı yönünde eleştiriler duyuyoruz.

Çiftçi ne fiyatların, ne de politikaların belirlenmesinde etkin değil edilgen bir pozisyonda. Yani alınan kararlardan ve atılan adımlardan direkt etkilenen pasif bir konumda.

Spekülasyonlara açık ve kırılgan yapıdaki bir piyasada resmi ağızdan herkesin her konu hakkında açıklama yapması, yorumda bulunması piyasanın istikrarını sağlamak bir yana bozucu etkiye sahip.

Özetin özeti, tarımda kronikleşen sorunların yanında bir de iletişim ve zamanlama problemi var gibi gözüküyor.


İrfan Donat


Bloomberg HT Tarım Editörü


idonat@bloomberght.com