X

Avrupa'da heycan bitmez

Euro Bölgesi’ni kurtarma adına son alınan kararlar diğerlerine göre daha kapsamlı ve sorunları çözebilecek nitelikteydi. Önlemlerin yeterliliği tartışılabilirdi, ama hiç olmazsa, sorunların farkında olunduğu yönünde bir izlenim edinilmişti. Seçenekler tükenme noktasına yaklaşırken, “Avrupa doğru yönde ilerliyor” izlenimi doğmuştu. Çözümün en önemli ayaklarından biri olan Yunanistan işleri karıştırdı. İşlerin karışması hem sürprizdi hem de değil. Sürprizdi, çünkü ayrıntıları henüz bilinmese de, Yunanistan’ın borçları belli bir ıskonto ile yeniden yapılandırılabilecekti. Yunanistan en azından bir süre nefes alacak zaman kazanacaktı. Sürpriz değildi, çünkü Yunanistan ekonomisinin içinden geçtiği dönemi, bu krizi demokrasi içinde hiçbir siyasi sonucu olmadan atlatmak olanaksızdı. Bu anlamda, tüm dünyayı ilgilendiren bir ekonomik kriz bir ülkenin siyasi kriziyle birleşmiş oldu. Ekonomik krizin çözümünü bir ölçüde belirsizliğe soktu.

KİME SON BORÇ VERİCİ?
Avrupa krizin çözümü yönünde var olabilecek tüm seçenekleri tüketmeye çalışırken kriz kıyafet değiştirip farklı ülkelerde farklı bir biçimde yeni şartlar oluşturuyor. Bunlardan biri de İtalyan ekonomisinin durumu. Büyüklüğünden korkularak bugüne kadar “inşallah bir şey olmaz” yaklaşımıyla izlenen İtalya ekonomisi kötü sinyaller vermeye başladı. Euro Bölgesi’nin üçüncü büyük ekonomisinde on yıl vadeli devlet tahvillerinin ikinci piyasadaki faizi yüzde 6.3’ü geçti. Bu vadede Almanya’nın faizi yüzde 1.8 civarında. İtalyan Finansal İstikrar Konseyi’nin açıklamalarına göre, İtalyan bankalarının, bir ay önce Fransız bankalarında yaşandığı gibi, Euro dışında borç bulmaları zorlaştı. Euro borçlanmaları da büyük ölçüde Avrupa Merkez Bankası (ECB) kanalıyla oluyor. İtalyan hükümeti bazı kemer sıkma önlemlerini devreye sokmaya karar verdiyse de, hükümetin itibarlı olduğu söylenemez. Dolayısıyla, ekonomik krizin İtalya’da da siyasi sonuçları olabilir. Politika yapıcılarına olan güvensizlik Avrupa’da şimdi yeni bir yaklaşımı gündeme getirdi. Birçok kişi ECB’nin Euro Bölgesi çapında “son borç verici” (lender of last resort) rolünü oynamasını istiyor. “Son borç verici rolü” bankacılık kesiminde likidite sıkışıklığı yaşandığında merkez bankalarının devreye girip likidite sıkışıklığını çözmesine yönelik üstlendikleri işlevi tanımlar. Bu tanımın kapsama alanı artırılmaya çalışılıyor. ECB zaten bu rolü oynuyor. Ama, bu rol yetmiyor. Şimdi, ECB’nin sınırlı bir biçimde alım yaptığı çeşitli ülkelerin devlet tahvillerini daha yoğun bir biçimde alması öneriliyor. Yani, “son borç verici” işlevi bankacılık kesimi için değil, borçlanamayan devletlere borç verme olarak tanımlanıyor. Tehlikeli bir noktaya gelindi.

HABERİN DEVAMI

Yazarın Diğer Yazıları

Finans piyasalarındaki oynaklık 30 Kasım -1 Pazartesi Gelişmekte olan ekonomilere sermaye akımı 30 Kasım -1 Pazartesi Çin parası uluslararası ‘rezerv para’ mı oluyor? 30 Kasım -1 Pazartesi Çin ekonomisinde riskler 30 Kasım -1 Pazartesi Cari açık nereye kada düşer? 30 Kasım -1 Pazartesi