Advertisement

Çin dünyanın ikinci büyük ekonomisi. Satın alma gücü paritesinden gidersek, Çin dünyanın en büyük ekonomisi ya oldu ya da olmak üzere. Özellikle son yirmi yıldır Çin ekonomisinin büyüme performansı herkesi kıskandıracak boyutta. Son dönemde ise Çin’de ekonomik büyüme düşüyor, ama hâlâ yüzde 7’nin üzerinde.

Son birkaç yıldır Çin ekonomisine yönelik veriler eskisi kadar parlak değil. Böyle dönemlerde olumlu olanlar değil, olumsuz gelişmeler öne çıkar. Çin için de böyle oluyor. Çin’in yapısal sorunları daha fazla konuşulmaya başlandı. Çin’in göreli düşük performansı doğal olarak küresel görünümü de bozuyor, gelişmekte olan ekonomilere yönelik beklentileri de karartıyor.

KURTARMA KAÇINILMAZ GÖRÜNÜYOR

Uzun süredir uygulamada olan aile başına tek çocuk kuralı, Çin nüfusunun hızla yaşlanmasına yol açtı. Doğru dürüst sosyal güvenlik sistemi de olmadığından doğal olarak çalışan nüfusta tasarruf oranı dünyada en yüksek olan ülkelerden biri Çin. Buna karşılık işgücü arzı sınırlı. Çin ekonomisi daha düşük büyüdüğü halde, işgücü talebi işgücü arzının önünde gidiyor. Bu gelişme çalışanların ücretlerinin artması yoluyla refahın artmasıyla kısa dönem için olumlu olabilir. Ama aynı zamanda işgücü arzındaki sınırlı büyüme, ekonomik büyümenin önündeki engellerden biri durumunda.

Gayrimenkul yatırımları, toplam yatırımların yüzde 30’u civarında. Dolayısıyla, gayrimenkul yatırımı ekonomiyi tetikleyen en önemli kalemlerden biri. Banka kredilerinin yüzde 40-50 civarı da gayrimenkul yatırımlarının doğrudan ya da dolaylı finansmanına gidiyor. Böyle bir ortamda, fazla bir seçeneğin de olmadığı düşünülürse, toplam servetin çok büyük bir bölümünün yatırıldığı gayrimenkul piyasası teklemeye başladı. Emlak yatırımlarına olan talep düşüyor. Buna karşılık emlak arzı, talebin üzerinde seyrediyor. Konunun uzmanlarına göre, gayrimenkul piyasasında önümüzdeki dönemde çok ciddi bir yeniden dengelenme söz konusu olabilecek.

Yeniden dengelenmeye ihtiyacı olan yalnızca gayrimenkul piyasası değil. Banka kredileri Çin’in toplam milli gelirinin yüzde 240’ı civarında. Şirket borçluluğu rekorlar kırıyor. Düşen milli gelir büyümesiyle şirketlerin borçlarını servis edebilmeleri giderek zorlaşıyor. Bir aşamada devlet, ya çok borçlu şirketleri ya da verdikleri kredileri tahsil edemeyen bankaları kurtarmak zorunda kalabilecek.

DOĞRU OLMAYACAK KADAR İYİ OLUNCA

Çin’de yatırımlar ithalat bağımlısı, ama tüketim değil. Ekonominin yeniden dengelenmesi sürecinde yatırım talebindeki artışın sınırlanmasıyla ithalat artışı düşüyor. Buna karşılık, tüketim talebindeki artış, ithalatı değil, ihracatı sınırlama eğiliminde. Göreli olarak büyüme eğiliminde olan hizmetler sektörü ise dışa kapalı. Örneğin, G-20 ülkeleri içinde hizmetler sektörüne en az yabancı yatırım çeken ülke Çin.

Bazı göstergeler Çin’de çok ciddi bir ekonomik krizin yaşanabileceğine işaret ediyor. Özellikle bankacılık sektöründe biriken geri dönmeyen krediler konusunda çok fazla bir şey yapılmıyor olması bu beklentiyi güçlendiriyor. Küresel ekonomik görünümde Avrupa’yı konuşurken, Çin’den gelebilecek kötü haberler önce Avrupa’yı, ardından tüm küresel ekonomiyi bir başka resesyona sokabilir.

Bugüne kadar Çin’in ekonomik performansı “doğru olmayacak kadar iyiydi”. Bir aşamada, aslında iyi performansın çok da doğru olmadığının farkına varabiliriz. Çin ekonomisinin karışması birçok açıdan gelişmekte olan ekonomilere de sekte vuracaktır.