Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Doğu Karadeniz'in altın, bakır, çinko, kurşun ve gümüş başta olmak üzere maden yönünden zengin olduğu ancak bu rezervlerin yeterince değerlendirilemediği bildirildi.

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Maden Yatakları-Jeokimya Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Miğraç Akçay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'nin altınından bakırına, çinkosundan kurşununa, kromundan uranyumuna kadar çok sayıda metalin ve endüstriyel hammaddenin bulunduğu bir ülke olduğunu, bu zenginliklerin bir bölümünün de Doğu Karadeniz'de bulunduğunu belirtti.

Çok sayıda maden şirketinin Türkiye'de altın aradığını, bunun yanı sıra bakır, kurşun, çinko gibi metallerin öne çıktığını ifade eden Akçay, geçmişte arama işinin Maden Tetkik Arama (MTA) eliyle yapıldığını, 780 bin kilometrekarelik alana sahip bir ülkede MTA'nın tek başına yeterince arama yapmasının beklenemeyeceğini söyledi.

Türkiye'nin, son dönemde madencilik şirketlerinin ülkeye gelmesi için müsait ortam koşulları sunduğunu, bunu da yabancı şirketlerin değerlendirdiğini vurgulan Akçay, şöyle konuştu:

''Doğu Karadeniz'in en büyük madeni Artvin Murgul sınırlarında bulunan Murgul bakır madenidir. Bu maden 1940'lı yıllardan beri modern usullerde üretim yapıyor. Toplam rezervi yaklaşık 80 milyon ton.

Bölgede yeni sahalar yapılan sondajlarla ortaya çıkarılmış durumda ama rezerv hesabı için henüz daha çok erken. En az iki yıl daha arama sondajlarında bulunmak lazım. Çünkü çok sayıda sondaj yapmadan ortaya konulan rakam güvenilir değildir.''



-''Cerattepe'de 3 milyon tonluk bir bakır söz konusu''

Artvin'in 4-5 kilometre güney batısına denk gelen Cerattepe mevkisindeki bakır, altın sahasının jeolojik anlamı olan bir saha olduğunu ifade eden Akçay, ''Burası altında bakırı, üstünde altını olan bir saha. Dolayısıyla hem altın hem bakır üretilebilecek bir maden. Orada yaklaşık 3 milyon tonluk bir bakır söz konusu. Altın konusunda rakamlar net değil. Üretime geçmesi durumunda son derece ekonomik olacak bir saha, fakat çevreci grupların ya da derneklerin etkisiyle bu madenin bir şekilde üretime geçmesi engellenmek isteniyor. Madenin ekonomiye kazandırılmasının hem yöre halkına hem o kente hem bölgemize hem de ülkemize çok büyük faydalarının olacağını düşünüyorum'' görüşünü dile getirdi.

''Bu madenin kapalı usullerle işletilecek olması dolayısıyla çevreye fazla zarar vermeyeceğine kesinlikle eminim'' diyen Akçay, ''Açık işletme yapılması durumunda ağaçların kesilmesi zorunluluktur. Aksi takdirde bu bölgede orman içinde olmasına rağmen, mevcut olan orman potansiyeline çok fazla bir etkinin olmayacağını gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Bu madenin açılması demek, Artvin'de 1500 kişinin iş sahibi olması demektir ki bu da Artvin'in tek başına kalkınması için yeterli bir rakamdır'' şeklinde konuştu.

Akçay, Rize'de Çayeli bakır madeninin çalıştığını belirterek, söz konusu madenin 1994'te üretime başladığını, açıldığında 10 milyon tonluk rezerv olduğu söylenen ve 10 yıllık ömür biçilen madenin hala çalıştığını ifade etti. ''Halen daha üretilmemiş en az 10 milyon ton maden olduğunu'' dile getiren Akçay, ''Burası Türkiye'nin en ekonomik üretim yapan bakır madenidir'' dedi.

Gümüşhane'nin altın üretimi yapılan bir bölge olduğunu ifade eden Akçay, Gümüşhane İkisu bölgesinden 10 kilometre kadar Kelkit'e gidildiği zaman Mastra altın madeni bulunduğunu, ''burada yaklaşık bin 500 kilogram altın olduğunu, bu rakamın artabileceğini, maden işletildikçe daha derine inmenin mümkün olduğunu'' anlattı.



-''Şirketlerin Türkiye'ye gelmesi teşvik edilmeli''

Gümüşhane'nin hemen içerisinde üretime başlamış çinko, kurşun, altın ve gümüş madeni olduğunu belirten Akçay, ''Bunların dışında Gümüşhane'de yeni aramalar yapıldığını, potansiyel sahalar olduğunu'' kaydetti.

Madenlerin kesinlikle Türkiye ekonomisine kazandırılması gerektiğini belirten Akçay, ''Maden potansiyelini aktif kullanabilme adına şirketlerin önünü açmak, onlara değişik teşviklerde bulunmak gerekir'' dedi.

Akçay, ''Türkiye'de birçok, özellikle altın maden arama şirketinin önündeki sıkıntı olarak çevre faktörleri görünüyor. Halbuki gereken tedbirlerin alındığından emin olduktan sonra, bu tedbirlerin alındığını sürekli yerinde ehil kişilerin izlemesi sonucunda siyanürle değil, hangi yöntemle olursa olsun maden işletilmesi yapılmasında herhangi bir sıkıntı olmaması gerekir, zaten de yoktur'' görüşünü ifade etti.  (AA)