Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Tarım sektörü son haftalarda zeytinciliğe yönelik kanun tasarısı ile çalkalanıyor. 16 Haziran’da Meclis’e getirilen tasarı, 25 dekarın altındaki zeytin sahalarını ‘zeytinlik alan’ kapsamı dışına çıkarmayı hedefliyor.

Tasarı ile 25 dekar altındaki zeytinlik alanlar jeotermal kaynaklı teknolojik sera yatırımları, madencilik faaliyetleri, elektrik üretimine yönelik yatırımlar, petrol ve doğalgaz arama ve işletme faaliyetleri, yol altyapı ve üstyapısı faaliyetlerinde bulunacak yatırımlara açık hale getiriliyor.

Bloomberg HT olarak yayınlarımızda uzman isimlerle bu konuya yönelik görüşleri, tasarının içeriğini ve sektöre olası yansımalarını gündeme getirmeye devam ediyoruz.  

Bu noktada Türkiye’de zeytin ve zeytinyağı üretimi, dünyadaki konumumuz ve söz konusu kanun tasarısının sektöre olası etkileri üzerine aldığımız notları sizlerle paylaşmak istiyoruz.

TÜİK rakamlarına göre Türkiye’de 813 bin hektar alanda 167 milyon civarında zeytin ağacı bulunuyor. Dünyada yaklaşık 900 milyon zeytin ağacı olduğunu belirtirsek sanırım Türkiye’nin zeytin ve zeytinyağındaki küresel konumu daha net anlaşılır.

Türkiye’de 2012-2013 sezonunda yaklaşık 480 bin ton sofralık zeytin üretimi gerçekleşti. 1 milyon 340 bin ton yağlık zeytinden de 195 bin ton zeytinyağı elde edildi.

Türkiye zeytin ve zeytinyağı üretiminde İspanya, İtalya ve Yunanistan’ın ardından dördüncü sırada yer alıyor.

Dünya zeytin üretiminin yüzde 10’unu, zeytinyağı üretiminin ise yüzde 6’sını Türkiye karşılıyor.

Son iki yıllık ortalamaya göre Türkiye’nin toplam zeytin ve zeytinyağı üretim değeri 1.5 milyar doları aşıyor.  
Türkiye 2013 yılı itibariyle zeytinyağından 295 milyon dolarlık ihracat geliri elde etti.

Kısacası zeytin, Türkiye açısından stratejik önemde bir sektör.

- Dünyada zeytinyağına talep artıyor
Akdeniz havzasının bir ürünü olan zeytini birçok ülke yeni yeni keşfediyor.

ABD’de talep artıyor. Çin, Japonya gibi Asya ülkeleri zeytinyağı ile tanışıyor ve ihracat potansiyeli açısından çok önemli pazarlara hitap edebiliriz.

Tüm bu gelişmeler ışığında bizim aslında zeytincilik sektörünün nasıl daha verimli hale getirilebileceği, nasıl daha farklı ihracat pazarlarına sunulabileceğini tartışmamız gerekiyor. Ama zeytinlik alanlara yönelik son kanun tasarısı Türkiye’nin bugüne kadar bu alanda yaptığı tüm yatırımları ve emekleri biranda silebilir.

- Bu tasarı zeytincilik sektörü açısından ne anlama geliyor?

Buna benzer kanun tasarısı 2002’den bu yana 6 kez Meclis’e geldi.

En son 16 Haziran’da yeniden gündemimize girdi ve daha öncekilerde olduğu gibi büyük tepki topladı.
Aslında hükümetin bir hedefi var. O da zeytincilikte İspanya’nın ardından dünya ikinciliğine yükselmek.
Bu hedef doğrultusunda zeytin için verilen destek ve yapılan yatırımlarla büyük ilerleme kaydedildi.
Türkiye’de son 13 yılda zeytin ağacı sayısı yüzde 70 arttı.
Ama maalesef böyle önemli bir gelişme bazı yanlış politikalar yüzünden şu anda risk altında.
Türkiye’nin zeytinyağı arz-talep dengesinin yer aldığı tabloda göreceğimiz üzere biz zeytinyağı ihraç eden bir ülkeyiz ve bu alanda bir ithalatımız söz konusu değil. Ancak 25 dönümün altındaki sahaların ‘zeytinlik alan’ kapsamının dışına çıkarılması Türkiye’nin mevcut üretim rakamlarını ve bu alandaki büyüme potansiyelini  tehlikeye sokabilir.

Türkiye’de zeytin bahçelerinin ortalama büyüklüğü 10-12 dekar arasında. Yani söz konusu kanun tasarısına göre ülkemizdeki zeytinlik alanların büyük bölümü kapsam dışına çıkartılıyor.

Yaklaşık 500 bin ailenin zeytincilik sektöründen geçimini sağladığı Türkiye’de bu gelişmeler, sektör açısından çok tehlikeli bir durum. Tıpkı diğer tarım alanlarında daha önce uygulanan yanlış politikalarda olduğu gibi Türkiye, zeytinliklerini kaybedebilir ve en acısı bu alanda dahi ithalatçı konuma düşebiliriz.

- Zeytin uzun vadeli bir yatırım

Zeytin ağacı dikiminden  5-6 yıl sonra ürün vermeye başlar. 15 yıl sonra verime geçer ve 25 yıldan sonra da gerçek performansını gösterir.

Zeytinliklerin yaşlandıkça ve büyüdükçe verimi artar. Tasarının mevcut haliyle yasalaşması durumunda 30-40 yıllık verime kalkmış zeytinliklerin yok olması ve yakınlarındaki diğer zeytinliklerin de çevresel faktörlerin olumsuz etkisiyle verip kaybına uğraması kaçınılmaz.

Kesilen zeytin ağaçları ile Türkiye bugüne kadar elde ettiği sektörel kazanımları kaybederek 30-40 yıl geriye gider.

Bu konuda Avrupa Birliği’nin zeytinciliğe bakış açısını da paylaşmakta fayda var.

AB’deki mevzuata göre bir dekarın üzerindeki alanlar zeytin yetiştirilen parsel olarak tanımlanıyor.

- Tasarıya yönelik ironiler var

‘Zeytinliğin ıslahı ve yabanilerinin aşılattırılması hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı’na yönelik ironiler de var.

Tasarıya göre zeytin ağaçlarını izinsiz kesenler veya sökenlere ağaç başına bin lira idari para cezası verilecek. Mevcut yasaya göre zeytin sahalarına hayvan sokanlara 1-3 ay ceza veriliyor. Şimdi bu ceza, tasarıyla 6 aya çıkarılıyor. Zeytin sahasına hayvan soktuğunuz zaman 6 ay hapis cezası veya adli para cezası uygulanması söz konusu ama 25 dönüm ve altındaki zeytinliği yok etmek bir izne bağlı olacak.

Bir diğer ironi 1 Mayıs itibariyle Türkiye’nin Uluslararası Zeytin Konseyi dönem başkanlığını üstlendiği bir dönemde böyle bir yasa tasarısının gündeme getirilmesi.

Son ironi ise söz konusu kanun tasarısı gündeme geldiğinde zeytin sektörünün önde gelen kurum ve kuruluşlar ile STK’ların kendilerine bu konuda fikir sorulmadığını, önerilerinin dinlenmediğini söylemesi. Bu da ayrı bir tartışma konusu.
 
Tarımın diğer alanlarında olduğu gibi zeytinliklerini kaybeden üretici doğduğu büyüdüğü, yaşadığı toprakları da terk eder. İş bulmak amacıyla kentlere göç artar. Ve bu insanları tekrar topraklarına döndürmek çok zor. Tarım sektörü bu şekilde bitiriliyor.
 
Küçük ve orta ölçekli üreticilerin yerini dev şirketler ve endüstriyel tarım alıyor. Bu da üretici-tüketici dengesini alt-üst ediyor.
 
Bloomberg HT Editörü
İrfan Donat
idonat@bloomberght.com