Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Büyük şirketlerin sahibi ailelerin birer aile anayasasına sahip olduklarını biliyoruz. Ancak bu anayasanın değişmez ve öncelikli maddelerinin ne olduğunu şimdiye kadar pek dile getiren veya yazan çizen olmadı. Danışmanlık şirketi EY’nin Türkiye Ülke Başkanı olarak atanan Metin Canoğulları, şimdiye kadar EY’nin 22 ülkesinde aile şirketleri liderliği yaptığı için birçok anayasanın da yazarı. Canoğulları aile anasayalarının genel sayılabilecek ilk üç maddesini saydığında oldukça ilginç maddelerin olduğunu gördük.

3’TEN 4’E GEÇEN ŞİRKET YOK GİBİ

Tabii ki anayasalar ailelerin isteği doğrultusunda hazırlanıyor ancak özellikle aileye sonradan katılan gelin ve damatlara hisse devri yapılmaması ilk üç arasındaki değişmez maddelerden. Bu doğrultuda aile biriyleri evlendikleri kişilerle evlilik sözleşmesi yapmak zorunda. Bu sözleşmeler ve aile anayasası da şirket ana sözleşmesine bağlanarak yasal bir nitelik kazandırılıyor. Yani anasayasaya uymayanlara hisseleri kaybetmeye kadar varan yaptırımlar mevcut. Basına çok çıkıp göz önünde olunmaması ve lüks araçlara binilmemesi de ilk üç içinde yer alan maddelerden. Özellikle muhafazakâr ailelerin ise alkol ve faizle fazla içli dışlı sektörlerde olmama isteği de anayasalardaki yerini alıyor.

Peki aile anayasaları şirketlere ne kazandırıyor? Her şeyden önce şirketlerin yaşamasını sağlıyor. Dışarıdan göründüğü gibi değil. Özellikle aile şirketlerinin 3’üncü kuşaktan 4’üncü kuşağa taşınma başarısı yüzde 3’ü geçmiyor. Şirketlerin yüzde 97’si üçüncü kuşakta aile içi sorunlar nedeniyle sonlanıyor. Temel kavga noktası ise yönetim kurulu başkanının kimin olacağı üzerinde yoğunlaşıyor. Canoğulları’na göre aile anayasaları ile bu kavgalar azaldığı için artık tüm aileler anayasa hazırlıyor. Canoğulları‘nın bir diğer tespiti erkeklere göre kız çocuklarının daha çok şirkete sahip çıkması. Bunu ise kızların anaç olma doğasına bağlıyor.

'BATI VERGİDE BİZİM ANLAYIŞIMIZA GELİYOR'

Vergi konusunda ise epey ilginç fikirleri var Canoğulları’nın. Türkiye’de kurumlar vergisi ve gelir vergisi oranlarının ağır bir vergilendirmeyi içermediğini anlatan Canoğulları, bütün sorunun ticari hayatta iş yaparken öngörülmeyen işlem vergileri olduğunu kaydediyor. Damga vergisi gibi tüketim üzerinden alınan vergiler de pahalı bir iş ortamını beraberinde getiriyor. Diğer ülkeler ile kıyaslandığında ise özellikle ihtilaflarda yapılan farklı yorumlara dikkat çeken Canoğullları, bu durumun ise uluslararası şirketler için çok önemli olan öngörülebilirliği azalttığını ifade ediyor. Vergi planlamasında ise bizim şirketlerin Batı ülkelerinden daha uyumlu olduğu tezi ile ilginç bir çıkış yapan Canoğulları, “Şirketler kurallara uyuyor, zaten kurum kazancının vergilendirilmesi anlamında zorlayıcı bir yapımız yok. Vergi idaresi de özün önceliği kuralını uyguluyor. Bu kuralı ağır bir şekilde işleten Maliye’ye karşı şirketler de yasalara sığınarak vergiden kaçınamıyor. Batı’nın bugün uygulamaya çalıştığı da bu diyor.

Rahim Ak / Gazete Habertürk