Advertisement

Son global finans krizinde en derin yarayı Avrupa aldı. Bunda kuşku yok.
Önümüzdeki on yıllık döneme baktığımızda Avrupa'nın içine düştüğü borç batağı nedeniyle yıllık büyümesini yüzde 1 civarında bile gerçekleştirmesi güç görünüyor.
Bu nedenle Avrupa bölgesinin büyüme modelini değiştirmesi gerektiğini savunanların sayısı giderek artıyor.
Bunların başında da Dünya Bankası var. Forum İstanbul toplantısı sırasında tanıştığım Dünya Bankası'nın Türkiye temsilcisi Martin Raiser bu konuda ilginç bir sunum yaptı. Kendisinin de dahil olduğu bir gurup tarafından yapılan çalışmayı(*) bizlere özetledi.

ALTIN KURAL BİTTİ
Büyümenin altın kuralı diye adlandırılan ve Edmond Phelps tarafından ortaya atılan görüşe göre, şimdi ve gelecekte en yüksek yaşam ve refah seviyesini gerçekleştirmek için "çok çalışmak, tasarruf etmek ve yatırım yapmak" gerekir.
Avrupa bunu geçmişte uyguladı. Başarılı da oldu.
Ancak şimdi daha az çalışan, yükselen tüketimiyle yaşayan ve borcu yüksek bir evreye girdi. Bu durumda altın kurala dayanarak büyümesine olanak yok.
Araştırmaya göre, Avrupa'nın büyüme stratejisi diğer ülkelerden iki yönden ayrışıyor.
Birincisi, kültürü. Avrupalılar daha az oranda ve fakat "akıllı" ve "temiz" büyüme istiyorlar. Bu kültürde yetiştiler.
İkincisi, Avrupa'nın nüfus yapısı. 2060 yılında Avrupa nüfusunun üçte biri 65 yaşının üzerinde olacak. Bu yapı çalışmayan, tüketen ve yaratıcı olmayan bir nitelik demek.
Dolayısıyla hem kültürel hem de demografik açıdan bakıldığında "çok çalış, tasarruf et ve yatırım yap" şeklinde altın kurala dayalı büyüme modeli buralara uymuyor.
İşin ilginç yanı ülkeler bu modeli uygulayamazken, insanlar altın çağlarını yaşıyorlar.

MODELİ DEĞİŞTİRMEK
Martin Raiser ve arkadaşları bu durumda altın kural uygulamasında gözlenen disiplini muhafaza ederek başka bir model öneriyorlar.
Buna göre Avrupa, altı ekonomik alanda değişime yönelmeli. Bunlar özetle şöyle:
■ Ticaret: Avrupa kendi içindeki bölgesel ticaret hacmini artırarak buradan daha fazla gelir elde etmeli. Gelir düzeyi düşük ve yüksek ülkeler arasında 15 trilyon dolara erişen ticaret tutarını çok daha üst düzeylere taşımalı.
■ Finans: Geliri yüksek Avrupalı ülkeler geliri düşük olanları doğrudan yatırımlar başta olmak üzere finansın her aracıyla desteklemeli. Bölgesel entegrasyonu güçlendirmeli.
■ Kurumların yapısı: Hissedarlarına hesap verebilen, çevreye duyarlı ve sosyal açıdan güçlü kurumlar yaratılmalı.
■ İnovasyon: ARGE yatırımları artırılarak inovasyona ayrı bir önem verilmeli.
■ İşgücü: İşgücü piyasasında serbestleşme sağlanmalı.
■ Devletin büyüklüğü: Merkezi ve büyük devlet anlayışı terk edilmeli.
Avrupalı siyasetçiler bunları yapabilir mi, tartışılabilir. Ancak şu bir gerçek. Krizler daima yeni fırsatları ve değişimleri de beraberinde getiriyor.
Bunu Avrupa'da açık ve seçik görüyoruz.
(*) I.S. Gill ve Martin Raiser, Golden Growth-Restoring The Lustre of the European Economic Model, IBRD Yayını, 2012.