Advertisement

Farkında mısınız bilmiyorum ama Türkiye'nin hayvancılık politikasındaki gelişmeler kısır bir döngü içerisinde...

 

Kırmızı et fiyatlarına yönelik tartışma hep büyükbaş hayvancılık ve ithalat etrafında dönüyor.

 

Halbuki Türkiye'de bir küçükbaş hayvancılık gerçeği var.

 

Ankara İli Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği bu konuda güzel bir rapor hazırlıyor.

 

Bu çalışmadan yola çıkarak size Türkiye'de küçükbaş hayvancılığın durumunu özetlemeye çalışacağız.

 

Kırmızı et tarafında arz-talep dengesizliği herkesin malumu. Bu sorunun çözümünde koyun-keçi yetiştiriciliği önemli bir rol üstlenecekken tam tersine arka plana itiliyor. Halbuki Türkiye'nin coğrafyası, iklim düzeni ve mera yapısı küçükbaş hayvancılığa çok daha uygun bir durumda.

 

Karkas et tarafında yaşanan sorunların kalıcı çözümünde küçükbaş hayvancılık çıkış yolu olabilecek potansiyele sahip.

 

Ama biz yıllardır hayvancılık politikalarımızda koyun ve keçi yerine sığırı ikame etmeye çalışıyoruz. Tarım politikaları, teşvik ve desteklemeler de hep bu yönde oluyor.

 

Küçükbaş hayvancılığın stratejik önemini teoride kavramış olsak bile pratikte desteklemelerden en büyük payı hep büyükbaş hayvancılık aldı ve almaya devam ediyor.

 

Destekleme modeli oluşturulurken “hayvancılık = sığırcılık” şeklinde yanlış ve

gelecek günler için tehlikeli bir denklem kurulmuş durumda.

 

1 büyükbaş 10 küçükbaşa eşdeğerdir” eşitlemesinden yola çıkıldığında 10 küçükbaş

hayvanın aldığı destek 1 büyükbaş hayvanın aldığı desteğin yarısına denk geliyor.

 

Hayvan sayısı ve üretim aşamasında istihdam boyutuyla küçükbaş hayvancılık

daha baskın olmasına karşın, ekonomik ve siyasi olarak büyükbaş hayvancılığın

Türkiye'de etkisi daha yüksek.

 

Ortada çok ciddi bir yanlış var.

 

Küçükbaş hayvancılık sektöründeki temsilciler bu durumu şöyle özetliyor: “Türkiye'de aslında kırmızı et krizi yok, büyükbaşa bağımlı kırmızı et krizi var.”

 

Sektör temsilcilerine göre Türkiye'de kırmızı et krizi, et fiyatları ve ithalat gibi konuların gündemden düşmesinin yolu küçükbaş hayvancılık tarafında atılacak adımlardan geçiyor.

 

MERALAR KÜÇÜKBAŞA UYGUN YAPIDA

 

Türkiye’nin 18.8 milyon hektarlık alanı kapsayan çayır ve meralarının büyük bölümü sadece küçükbaş hayvanlarca değerlendirilebilir nitelikte.

 

Her ne kadar Türkiye'de büyükbaş hayvancılığa yoğun bir yönelim olsa da artan ve gelişen sığır ırklarının bu meralardan yararlanma olasığı yok.

 

Özetle, Türkiye’nin mera alanlarını değerlendirme açısından küçükbaş hayvancılıktan başka kârlı bir seçeneği gözükmüyor.

 

Koyun ve keçiler, yetersiz mera ve elverişsiz iklim koşullarına uyum sağlama

yetenekleriyle ön plana çıkıyor. Dünyadaki diğer örneklere baktığımızda Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler bu dezavantajı büyük bir fırsata dönüştürebiliyor.

 

Aslında mucize aramaya ya da Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Türkiye, coğrafi yapısı ve sahip olduğu meralar göz önüne alındığında, ucuz maliyetli ve kaliteli hayvancılık için önemli potansiyele sahip. Hatta 'küçükbaş hayvancılık' bizim 'mukayeseli avantaj' sağladığımız konulardan birisi olabilir. Yeter ki bu konuda gerekli altyapı sağlansın ve üretici desteklensin.

 

Türkiye'de koşullar bu şekildeyken neden büyükbaş hayvancılığa, özellikle de krizdeki süt sığırcılığına yönelik yeni yatırımların önünü açan hibe programları devam ediyor?

 

Türkiye'nin kırmızı et üretimini kendi damızlık materyalleri ile artırma potansiyeli olan küçükbaş hayvancılığa neden daha fazla destek verilmiyor?

 

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından hazırlanan 2023 Tarım Stratejisi'nde küçükbaş hayvancılığın desteklenmesi benimsendi. Son dönemde küçükbaş hayvan sayısında bir artış gözlense de yıllardır büyükbaş hayvan odaklı destekleme politikaları, küçükbaş tarafındaki potansiyelin ortaya çıkmasını engelliyor.

 

Hayvan sayısında ve elde edilen ürünlerde artış yaşanmasına karşın Türkiye’de

mevcut durumda küçükbaş hayvancılık sektörü hâlâ istenilen seviyelerde değil.

 

Hali hazırda Türkiye'de kırmızı et tüketiminde küçükbaş hayvan etinin payı yüzde 10-12 düzeyinde.

 

Ankara İli Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı Hasan Kılınç'a göre bu oran yüzde 30-40'lara çıktığında Türkiye'de kırmızı et krizi çözülür ve fiyatlar dengelenir. Hem üretici kazanır, hem tüketici daha uygun fiyata kaliteli kırmızı et tüketir.

 

Mevcut tabloda Türkiye’nin kırmızı et açığını sadece sığırcılıkla kapatması çok mümkün gözükmüyor. Küçükbaş sektörünün geliştirilmesi bu yüzden kritik önem kazanıyor.

 

Bu noktada meralar stratejik önemde.. Türkiye, uzun yıllar meralarına sahip çıkamadı. Ciddi kayıplar yaşandı.. Meralar verimsizleşti.. Eldeki fırsatlar değerlendirilemedi.. Şimdilerde ıslah çalışmaları yapılıyor.. Ama meraların imara karşı korunması noktasında hâlâ dönem dönem krizler çıkmıyor değil.

 

Bir diğer sorun ise meraların belirli kişi ya da kesimler tarafından işgal edilmesi ve adil bir şekilde kullanıma açılamaması.

 

Sektör temsilcileri tarım arazisine çevrilen meraların yeniden ıslah edilerek

küçükbaş yetiştiricisinin kullanımına açılması ve farklı köylerde yer alan meraların

yetiştiricilere tahsisinin kolaylaştırılması gerektiğini savunuyor.

 

Sektörün bir diğer sorunu ise tüketim tarafında kamuoyunun sahip olduğu önyargı. Bunun da kırılması yine kamu spotları ve devlet kurumlarında küçükbaş hayvan eti tüketiminin teşvik edilmesi ile mümkün.

 

Konu uzun ama yerimiz sınırlı..

 

Türkiye'nin küçükbaş hayvancılık politikasına zaman zaman değinmeye devam edeceğiz.

 

İrfan Donat

 

Bloomberg HT Tarım Editörü

 

idonat@bloomberght.com