Advertisement

Ekonomi politikası oluşturmada sorunun nedenlerine inmeden semptoma odaklanmak çoğu kez sorunları daha da ağırlaştırır. Avrupa Merkez Bankası (ECB) da bunu bildiği için tahvil alım programının ön şartı olarak tahvili alınacak ülkenin ekonomisini istikrara kavuşturacak önlemler almasını istedi. ECB eğer İspanya'nın tahvillerini alıp faizini düşürecekse, İspanya önce Kurtarma Fonu'na müracaat edip IMF'nin gözetimini kabul etmeli.
Ülkelerin önünde iki ucu pis bir değnek kondu. Kurtarma Fonu'na müracaat etmese, faizleri yüksek kalmaya, hatta yükselmeye devam edecek ve ileride kamu finansmanı daha da berbat duruma gelecek. Kurtarma Fonu'na müracaat etse, "Ben kötüyüm, yardımsız yapamıyorum" mesajını vermiş olacak. İspanya şimdi bu ikilemi yaşıyor.
Piyasalar bu açıklamayla o ülkeye karşı daha da sertleşebilir. ECB'nin tahvil alım programı işe yaramayabilir. Öyle bir program oluşturuldu ki, kendi içinde tutarlı ve inandırıcı. Ama, programın uygulanış biçimiyle sanki ECB'nin tahvil alması istenmiyormuş gibi bir hava var. O nedenle bu programın arkasında, programa muhalefet etse de, Almanya'nın olabileceği izlenimi güçlü.

DİYELİM Kİ
Diyelim ki, İspanya Avrupa Kurtarma Fonu'na müracaat etti. Ekonomisini istikrara kavuşturabilmek için bir dizi reformları yapacağına söz verdi. Çeşitli performans kriterleri kondu. Kâğıt üzerinde her şey çok güzel göründü. ECB2de İspanya'nın tahvillerini almaya başladı ve faizleri Almanya'nın faizlerine çok yaklaştı.
Yine diyelim ki, İspanya ekonomisi beklenenden daha hızlı bir küçülme sürecine girdi. Milli gelirin bir oranı olarak tespit edilen performans kriterlerinden birçoğunu İspanya tutturamadı. Siyasi nedenlerle bazı reformlarda geri kalındı. IMF heyeti durum tespiti yaptı. Raporunu yayınladı. Tahvil alım programının şartlarına göre, bu durumda ECB'nin İspanya'ya yönelik tahvil alım programını durdurması gerekiyor. Durdurabilir mi? Elbette durdurabilir. Ama, o aşamada tahvil alım programını durdurmak İspanya'nın Euro'dan ihracı anlamına gelir. Siyasi olarak Avrupa Birliği (AB) bunu göze alamaz. Dolayısıyla, ECB istemediği bir konuma çekilmiş olur. Her şeyden önce ECB'nin itibarı yerle bir olur. Tahvil alım programı bugünkü haliyle çökmüş olur.

YA ÇÖZÜLECEK YA ÇÖZÜLECEK
Bu senaryoyu Yunanistan örneğinde yaşadık. Yunanistan'a toplamı milli gelirine yaklaşan mali destek verildi. Piyasaya olan kamu borçları yeniden yapılandırıldı. Vadesi uzatıldı, faizi düşürüldü. Hiçbir aşamada Yunanistan daha önce kararlaştırılan performans kriterlerini karşılayamadı. Söz verdiği reformları yapmadı ya da yapamadı. Ekonomik küçülme tahminlerin ötesinde derinleşince, milli gelire oranı olarak tespit edilen büyüklükleri tutturamadı. Tehdit edildi, ama hiçbir aşamada Yunanistan'a mali destek verilmesi durdurulmadı. Durdurulması Yunanistan'ın Euro'dan ihracı anlamına gelirdi.
Yunanistan örneğinden yola çıkarsak, AB'nin mali destek karşılığında performans kriterlerinin yerine getirilmesini zorlaması açısından hiçbir itibarı yok. Şimdi sıra ECB'ye geldi. ECB son kurşunlarından birini harcıyor. Çok ciddi riskler alıyor.
Zordaki ülkelerin önüne iki ucu pis bir değnek kondu. Değneği tutan ECB'nin değneğin ortasında tuttuğu yer de pis.
Süreç uzun sürebilir, ama Euro krizinde sona yaklaşıyoruz galiba. Atacak kurşun azaldıkça ya Euro Bölgesi'nin sorunları çözülecek ya da Euro çözülecek.