Advertisement

Gelişmekte olan ülkelere yönelik piyasalarda bir korku var. Korku şu: Eğer gelişmiş ülkelerdeki (özellikle Amerika'da) parasal genişlemeye son verilirse, hele parasal daralma söz konusu olursa, son 4 yıldır gelişmekte olan ülkelere hızlanarak yönelen uluslararası fon akımları tersine çevrilir. Bu ülkelerden ciddi bir yabancı fon çıkışı yaşanır.
Hatırlanacak olursa, 2006 yılının ortalarında böyle bir çıkış yaşanmıştı. Gelişmiş ülkeler enflasyon riski karşısında parasal sıkılaştırmaya gidiyordu. Bir noktada gelişmiş ülkelerdeki faiz artışları gelişmekte olan ülkelerdeki yatırımların göreli cazibesini düşürmüştü. O dönemde de gelişmekte olan ülkelerden küçümsenmeyecek fon çıkışları söz konusu olmuştu.
Gelişmekte olan ülkelerdeki finansal yatırımlarda göreli getiriler daha çekici. Bu ülkelerde ekonomik büyüme daha yüksek. Uluslararası yatırımcılar açısından gelişmekte olan ülkelerin doğal bir çekiciliği var. Gelişmişlerdeki parasal genişleme ile birlikte faizler sıfıra kadar gerilediğinde, gelişmekte olan ülkelerin çekiciliği daha da arttı. Uluslararası yatırımcılar gelişmekte olan ülkelerde çok ciddi getiriler elde ettiler. Şimdi korku başladı. "En önce ben çıkayım" kaygısı ağır basmaya başladı.

GEÇİCİ ÇIKIŞLAR NORMAL
Son 4 yıldır gelişmekte olan ülkelere yönelen uluslararası fon akımları gelişmiş ülkelerin merkez bankalarının daha fazla para basmasından mı kaynaklandı? Bu sorunun yanıtı parasal genişlemenin sone ermesi durumunda oluşacak denge açısından önemli. Teknik deyimiyle, fon akımlarındaki hızlanma stok uyarlaması mıydı yoksa akım uyarlaması mı?
Akım uyarlaması ise gelişmiş ülkelerdeki merkez bankalarının bastığı ek paranın önemli bir bölümü gelişmiş ülkelere gitti demektir. Halbuki, merkez bankaları bilançolarını büyüttü, ama büyüyen bilançolar kaydi para yaratmada yetersiz kaldı. Stok uyarlaması daha olası bir senaryo. En azından stok uyarlamasının ağırlığı daha fazla olabilir. Parasal genişlemenin para tarafı değil, faiz tarafı finansal varlıkların gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki dağılımını değiştirdi. Gelişmiş ülkelerde düşen faizle beraber göreli riskler de değişti. Gelişmiş ülke piyasaları göreli olarak daha riskli hale gelirken, gelişmekte olan ülke piyasalarının algılanan riski göreli olarak düştü. Sonuçta portföylerdeki ağırlıklar değişti.
Bu teşhis doğruysa, gelişmiş ekonomilerdeki parasal genişlemenin durması, faizler artmadığı ve gelişmekte olan ekonomiler ile arasındaki risk ağırlıklı göreli faiz farkı değişmediği sürece, gelişmekte olan ülkelerden bir fon çıkışını gerektirmez. Korku ile "önce ben çıkayım" kaygısı geçici (birkaç aylık) bir olgu olur. 2006 yılının ortalarında yaşanan çıkışlar da göreli faiz farkı korunduğundan geçici olmuştu.

FAİZ DÜZEYİ VE RİSKLER
Son dönemde Amerika Merkez Bankası'nın çeşitli yetkilileri farklı bakış açılarını kamuoyu önünde dillendiriyorlar. Kimisi parasal genişlemenin durması gerektiğini vurguluyor. Kimisi ekonomideki toparlanma konusunda daha güvenilir veriler gelmeden parasal genişlemenin durdurulmasının hata olacağını söylüyor. Bütün bunlardan uluslararası yatırımcılar parasal genişlemenin ne zaman duracağı konusunda tahmin yapmaya çalışıyor. Amaç, "Önce ben çıkmak istiyorum, ama ne zaman çıkmalıyım?" sorusuna yanıt bulabilmek.
Bu soru gündemde olduğu sürece gelişmekte olan ülkelerdeki faizlerin düşürülmesi eğilimi azalmak zorunda. Hatta, korku uygulamaya geçtiğinde, 2006 yılında olduğu gibi, gelişmekte olan ülkelerde nominal faizlerin artırılması dahi gündeme gelebilir.
Gelişmiş ülkelerde parasal genişlemenin durması faizlerin artacağı anlamına gelmiyor. Ama, gelişmişlerin riskinin göreli olarak düşmesi, gelişmekte olanların riskinin ise göreli olarak artması anlamına geliyor. Göreli risklerin değişmesi gelişmekte olan ülkelerde nominal faiz artışını gerektirebilecek boyutta olabilir.