Advertisement

Kredi artışı ile ekonomik büyüme arasındaki ilişki para otoriteleri açısından hayati önemdedir. Çünkü, para politikasının duruşu kredi artışını belirler. Para otoriteleri bu yolla ekonomik büyümeye katkı yapabilir ya da çok fazla ısındığını düşündüğü ekonomiyi soğutmaya çalışır.
Kredi artışı ile büyüme arasındaki ilişki geçmişe göre zayıflamışsa, para otoritesinin işi zorlaşır. Ekonomik büyümeye katkı yapabilmek için çok daha gevşek para politikası uygulamak zorunda kalabilir. Daha gevşek para politikasının enflasyon üzerine etkileri arzulanmayan düzeye gelebilir. Kısacası, para politikasının göreli gücü zayıflar. Tersi de para otoriteleri için sorundur. Kredi artışı ile büyüme arasındaki ilişki geçmişe göre güçlendiyse, para politikası güçlenmiş gibi görünse de, para politikası dışındaki etkilerle büyüyen krediler para otoritesine sorun yaratır.

SÜRPRİZ ÇOK

Cari işlemler açığının rekor kırdığı 2011 yılı sonlarında Merkez Bankası kredi büyümesi ile cari işlemler açığının milli gelire oranı arasında güçlü bir ilişki olduğunu iddia ederek yıllık yüzde 15 civarında bir kredi büyümesinin sürdürülebilir olduğunu söyledi. Yıllık yüzde 15 kredi büyümesi bir referans oldu. Bu ilişkinin teorik temeli pek ortaya konmadı. Ekonometri diliyle, indirgenmiş bir ilişkiden (reduced form) söz etmek de pek mümkün değildi. Ama, kredi büyümesi ile cari işlemler açığının milli gelire oranı arasındaki ilişki neredeyse para politikasının kılavuzu haline geldi.
İlişkiler zincirini şöyle özetleyebiliriz; para politikasının duruşu kredi büyümesini belirleyen unsurlardan biri; kredi büyümesi ekonomik büyümeyi belirliyor; ekonomik büyümenin düzeyi de cari işlemler açığının düzeyini belirliyor. Bu ilişkiler zincirinde dışsal etkenlerle ilişkilerin gücü farklı dönemlerde farklı olabiliyor. Para politikasının duruşu farklı dönemlerde farklı kredi büyümesine neden olabiliyor. Aynı düzeydeki kredi büyümesi farklı dönemlerde farklı düzeyde bir ekonomik büyümeye neden olabiliyor. Aynı ekonomik büyüme düzeyinde farklı cari işlemler açığı ile karşılaşabiliyorsunuz. Kısacası, ilişki zincirinin ilk halkasından son halkasına doğru ilerlerken birçok sürprizle karşılaşabiliyorsunuz.

KREDİ ARTIŞI NEREYE GİDİYOR?

Son dönemde kredi büyümesi ile ekonomik büyüme arasındaki ilişki geçmişe göre zayıfladı. Krediler yüzde 20'nin üzerinde artarken, ekonomik büyüme oldukça zayıf. 2010 ve 2011 yıllarında benzer bir kredi büyümesi yüzde 6'nın üzerinde ekonomi büyüme üretirken, şimdi yarıdan az bir ekonomik büyüme üretiyor gibi görünüyor. Bu nedenle Merkez Bankası referans diye kabul edilen yüzde 15'lik kredi büyümesi ısrarını bırakmış görünüyor. "Madem ilişki zayıfladı, o halde krediler daha da hızlı artsın ki, ekonomik büyüme hızlansın" yönünde bir görüş oluşmaya başladı. İlişkiler zinciri içinde bakıldığında bu görüş doğru gibi görünse de, kaygı duyulacak tarafları da var.
Krediler büyüyor, ama ekonomik faaliyet büyümüyor. O halde, alınan krediler nereye gidiyor? Tüccar, esnaf ve sanayici daha fazla kredi kullanıyor, ama üretimlerini eskisi kadar artırmıyorlar. Tüketici daha fazla kredi alıyor, ama tüketimini eskisi kadar artırmıyor. Daha fazla aldıkları kredi ile ekonomik birimler ne yapıyor? Bu sorunun yanıtı çok önemli. İlk akla gelen, alınan yeni kredilerle zararlar finanse ediliyor olabilir. Öyleyse, ekonomi daha büyük bir sorun içinde demektir. Bugünkü göreli olarak düşük olan büyüme dahi sürdürülebilir olmaktan çıktı demektir. Böyle bir durumda, kredi artışında hızlanma ekonomik birimleri bir süre daha yüzdürebilir, ama boğulmaktan kurtaramaz. Boğulurken, kredi veren bankaları da kendisi ile beraber aşağı çeker.