Advertisement

Bugünlerde finans piyasalarında en sık duyulan kavramlardan biri ek parasal sıkılaştırma (EPS). Merkez Bankası önceden hangi tarihlerde EPS yapacağını söylüyor. Bu yolla piyasaların önlerini görmelerine olanak verdiğini düşünüyor. Bu terim döviz fiyatlarının artmaya başlamasıyla icat edildi.

Pratik olarak anlamı şu: Merkez Bankası, EPS uygulayacağı günlerde para politikası faizini artırdım demeden bankacılık sistemine verdiği borç paranın ortalama maliyetini daha önce açıkladığı bant içinde biraz artırıyor. Son yapılan Para Politikası Kurulu toplantısında bir başka faiz icat edildi. Daha önce para politikasının göstergesi olarak tanıtılan faiz bandının EPS uygulanacağı günler geçerli olmadığı, EPS uygulandığı günlerde bu bandın da üzerinde, Merkez Bankası’nın yıllık yüzde 9 civarında bir faizle bankalara borç vereceği kararlaştırıldı. Yapılan açıklamaya göre, Merkez Bankası 27 ve 30 Ocak günleri EPS uygulayacak. Yani, o günlerde bankaların Merkez Bankası’ndan borçlanmalarının maliyeti yüzde 9 civarında olacak.

İSTİKRARSIZLIK KÖRÜKLENİYOR
EPS uygulamasıyla Merkez Bankası’nın enflasyon beklentilerini yönlendirmeye çalışması gibi bir niyeti olduğunu sanmıyorum. Eğer öyle bir niyetleri varsa, boşuna niyetleniyor. Bu uygulamayla döviz piyasasındaki ateşi düşüreceğini sanıyorsa, Merkez Bankası bu konuda da yanılıyor. Yanıldıkları zaten çok çabuk ortaya çıktı. Haftada birkaç gün ortalama borç verme faizini yüzde 9’a çekip diğer günlerde yüzde 7 civarında borç verme faiziyle döviz piyasasında ateş düşmez.

Hangi gün EPS uygulanacağını önceden açıklamakla, bu uygulamanın bir fayda getirme potansiyeli olsa dahi, o potansiyel de yok olur. Geçen çarşamba günü 27 ve 30 Ocak tarihlerinde EPS uygulanacağı açıklandı. Döviz piyasasının ateşinin o günlerde daha da artacağını nereden biliyoruz? Hiçbir fikrimiz yok. Piyasanın ateşi perşembe günü iyice çıktı, dün de devam etti. Belki EPS o günler lazımdı. Piyasanın ateşinin yüksek olduğu günler maalesef EPS uygulamasına rastlamadı. Bir anlamda, Merkez Bankası piyasalara “Ne haliniz varsa, görün” izlenimi verdi. Sonuçta, milyarlarca dolar satarak müdahale etmek zorunda kaldı. Bu yapıda döviz kurlarında bir istikrarı sağlamak olanaksız. Aksine, Merkez Bankası’nın bugünkü yaklaşımı, ateşi yüksek bir piyasada, artık istikrarsızlığı körükler hale geldi.

TEK KOLLU BOKSÖR
Merkez Bankası’nın faizler yoluyla en azından yerel seçimlere kadar piyasaya açıkça müdahale etmeyeceği genel bir beklenti. Piyasa açısından bu çok önemli bir veri. Sonucu şu: TL yatırımlarının getirisi kayda değer bir biçimde değişmeyecekken, döviz üzerinden yapılan yatırımların TL değerleri göreli olarak artıyor ya da ileride daha da artabilir. O halde, TL yatırımlarının bir bölümünü dövize geçmek TL bazında getirileri yükselten bir strateji. Dövize geçerek zarar etmenin olasılığı neredeyse sıfıra yakın. Verilen bu izlenim döviz piyasasındaki istikrarsızlığın kaynağı oluyor.

Bir boksör bir kolunu kullanmayacağını açıklayarak maça çıkıyor. Diğeri bir süre sonra gerçekten rakibinin sağ yumruğunu kullanmadığına ikna olunca, artık sol yanını korumayı bırakıyor, iki yumruğu ile beraber rakibine sağdan saldırmaya başlıyor. Tek yumrukla iki yumruğunu da kullanabilen bir rakiple mücadele edebilmek elbette zorlaşıyor. Bu sıralarda döviz piyasası ile Merkez Bankası’nın göreli konumları bu şekilde anlatılabilir. EPS uygulaması, tek yumruğunu kullanan boksörün diğer yumruğunu arada bir aşağı-yukarı sallamasına benziyor. Yumruk hareket ediyor, ama diğer oyuncunun stratejisini değiştirmesine neden olabilecek bir işlev görmüyor.