Advertisement

Demokrasi, kararların olabildiğince geniş katılımla alındığı bir yönetim şeklidir. Ama siyasetçiler ve bürokratlar yetkilerini halka paylaşmaktan çok hoşlanmazlar. Seçimlerde yeterli oyu aldıklarını düşünerek, gelecek seçime kadar istediklerini yapabileceklerine inanırlar. Ancak çok hızlı değişen günümüz dünyasında, iki seçim arası uzun bir süredir. Bu hız kentleşmenin olmazsa olmazı ortak yaşamı da zorlaştırmaktadır. Şehirlerin kırsal kesimden farkı kural koymak ve kurallara göre yaşamaktır. Köyde traktör kullanırken olmayan trafik işaretleri şehirde araç kullanırken bazen insanlara yük olabilmektedir. Gezi Parkı direnişi, bizde pek konuşulmayan bir konuyu tartışmanın gereğini ortaya çıkarmıştır. Kamu, özellikle yerel yönetimler, karar alma süreçlerine vatandaşları ne kadar ve hangi yöntemlerle katmalıdırlar? Bu sorun 1960’lı yıllardan sonra imar planlarının hazırlanması ve değiştirilmesi sırasında kentte yaşayanların fikirlerinin ne kadarının dikkate alınması gerektiği şeklinde ortaya çıkmıştır. OECD bu konuda çeşitli çalışmalara öncülük etmiştir.

KATILIM MERDİVENİ

Katılımın şekli ve yöntemi konusundaki kargaşayı aşma konusunda Sherry Arnstein bir tipoloji yapmıştır. Adına “Katılım Merdiveni” denen bu yöntemde katılım, üç aşamalı sekiz basamaklı merdiven ile kavramsallaştırılmıştır. I I Katılmama Hali: 1Manipülasyon; 2Terapi I I Mış Gibi Yapma: 3Tek yönlü bilgilendirme; 4Karşılıklı (iki yönlü) istişare; 5Teskin etme-Gaz alma I I Vatandaşın Yetkilendirilmesi: 6İşbirliği ve ortaklık; 7Yetki devri; 8Vatandaşın kontrolü. Merdivenin ilk iki basamağında asıl amaç vatandaşın ma ni pü las yo nu dur. Burada kararlara katılım değil katılmama hedeflenir. Örneğin kurulan “danışma komiteleri” ve buraya yapılan davetler aslında daha önce alınan kararların tebliğ edilmesine yöneliktir. Vatandaş buraya davet edilerek kamunun aldığı kararlara destek vermeleri beklenir. Katılımcılar kendi adlarına değil de yönetimin adına konunun savunuculuğunu yapmak üzere “bilgilendirilirler, eğitilirler ve kendilerine bu yönde teskinlerde bulunulur”. Aslında bu komitelerin gerçekte hiçbir yetkisi de yoktur. İkinci aşamadaki tek yönlü bilgilendirme bir yerde tebliğ etme yöntemidir. Ama yine de vatandaşların gelişmelerden haberdar edilmesi anlamında yararı vardır. Kararlar gizli, kapalı kapılar ardında çıkar gruplarıyla beraber alınmamış olur. Örneğin belediye başkanı Gezi Parkı projesini belediye meclisinden önce yöre halkıyla paylaşır, önerilerini dinleyebilirdi. Bir üst basamak olan iki yönlü istişare aşamasında, kamunun vatandaşları karar alma sürecine katma konusunda biraz daha istekli olduğu ortaya çıkmaktadır. Gezi Parkı özelinde 4 can kaybından sonra bu aşamadayız. Belediye başkanını ilgilendiren proje, önce Türkiye’nin ardından dünyanın gündemine oturmuştur. Artık çözüm için Başbakan ve bakanlar devreye girmiş, karşılıklı görüş alışverişleri başlamıştır. Vatandaşların kamunun kararlarına en etkin katılımı yetki devridir. Örneğin Batı’da bazı ülkelerde kentsel planlama karar yetkisi doğrudan vatandaşlara devredilmiştir. Bu bağlamda Gezi Parkı örneğinden başlayarak yapılması gereken şey, kente yönelik önemli kararlarda halk oylaması veya kamuoyu araştırması gibi oyalayıcı yöntemler değil, ilgili tüm kesimlerle beraber karar almaktır.