Advertisement

Kalkınma Bakanlığı'nca hazırlanan "Yıllık Program"lar kamu politikaları açısından önemli belgelerdir.
2014 Yılı Programı'nda üç konuya dikkatinizi çekmek istiyorum.
Birincisi, program bütçe hazırlama sürecinin olmazsa olmazlarındandır. Bu bağlamda, 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun bütçenin hazırlanmasına ilişkin 17. Maddesi'nin başlangıcı aynen şöyle:
"Gelir ve gider tekliflerinin hazırlanmasında;
a) Orta vadeli program ve mali planda belirlenen temel büyüklükler ile ilke ve esaslar,
b) Kalkınma planı ve yıllık program öncelikleri ile kurumun stratejik planları çerçevesinde belirlenmiş ödenek tavanları,
c) Kamu idarelerinin stratejik planları ile uyumlu çok yıllı bütçeleme anlayışı,
d) İdarenin performans hedefleri, dikkate alınır."
Yasa öyle ama 2014 Yılı Programı, bütçe Kurban Bayramı'ndan önce TBMM'ye sunulduktan çok sonra, 2 Kasım 2013 tarihli Resmi Gazete'de yayımlandı. Yani bütçe hazırlanırken ilgili kuruluşlar Yıllık Program'ı, hedeflerini ve politika önerilerini bilmiyorlardı. Gelir ve gider tekliflerini Maliye Bakanlığı'na verirlerken gelecek yıl yapacakları kamu görevlerinde olacak değişikliklerden haberleri yoktu. Özetle bütçe hazırlığında 5018 Sayılı Kanunun ilgili maddesinin hükümleri yerine getirilmedi.
İkincisi, Yıllık Program'ın merkezi yönetim bütçesi bölümünde 2013 yılı bütçe verilerinin daha iyi anlaşılmasına yönelik bir açıklama var.
BOTAŞ ve TEDAŞ'ın ödediği ithalde KDV'nin 5.9 milyar liralık bölümünün bu yıl yapılan ithalata ait olmadığı anlaşılıyor. Geçmiş yıllarda ödemedikleri birikmiş borçlarını ödemişler.
Böylece bütçe performansı iyileşmiş. Yıl sonu için 17 milyar liradan fazla iyileşme tahmini var. Şimdi Halkbank'ın 2012 yılı sonunda yapılan özelleştirmesinden gelen 4.5 milyar liranın 2013'ün Ocak ayında bütçeye gelir kaydedilmesini de toplama katarsanız, iyileşmenin 10.5 milyar liralık bölümünün açıklamasını yapabilirsiniz. Bu miktarın ne kadarının özelleştirme gelirlerinden sağlandığı da önemli. Buna bağlı olarak gerçek faiz dışı fazlayı hesaplayacağız.

TİCARİ MEVDUATA SİGORTA
Üzerinde durmak istediğim üçüncü konu yeni bir başlık. Yıllık Program'ın "mali piyasalara" ilişkin bölümünde çok önemli bir tedbir açıklanmış: "Aralık sonuna kadar, tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin daha fazla korunması amacıyla, ticari mevduatların mevduat sigortası kapsamına dahil edilmesine ilişkin olarak 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu'nda değişiklik"e gidilecek.
Bunun sonucu, bütçeye gelen koşullu bir yükümlülük demek. YİD, KÖİ gibi bütçe dışı risklere bir yenisi daha ekleniyor. Ekim sonu itibarıyla bankacılık sisteminde 541 milyar lira mevduat var. Ancak bunun sadece 255 milyar lirası sigorta kapsamında. Yani büyük bir bankacılık krizi çıksa, devlet bu
kadar para ödeyecek.
Toplamdan az olmasının bir nedeni, 141 milyar liralık ticari mevduatın hiçbir şekilde kamu garantisi kapsamında olmaması. Şimdi hükümet karar değiştirmiş, ticari mevduatları da garanti kapsamına alacak. Kriz olması durumunda devletin yükü daha da artacak.
Bu zamanlaması açısından da çok ilginç bir gelişme. 2001 krizinde, bankacılık sisteminde devasa sorunlar yaşanırken bile gerek görülmeyen böylesi bir kapsam genişlemesine neden şimdi gerek duyuluyor? Bunun mutlaka bir açıklaması vardır. Sabah akşam parayla uğraşan, parasını çok iyi takip etmesi gereken tüccarın, mevduatlarında riskli bir durum mu söz konusu? Bazı finansal kuruluşlardaki küçük ticari mevduatlar konusunda bilmediğimiz şeyler mi var?
Bu vb. sorulara çok gecikmeden net cevaplar verilmeli.