Advertisement

Önce IMF IV. Madde Konsültasyonu Raporu'nu açıkladı. Öncelikle raporun kasım ayından önce hazırlandığını ve IMF Yönetim Kurulu'nda görüşüldüğünü hatırlatmak isterim. Diğer bir deyişle eleştirileri ve çözüm önerileri son günlerde dış ve iç piyasalarda yaşanan gelişmelerin sonuçlarını içermiyor.
Bir IMF programı uygulanmadığı için raporun önemi tartışılabilir. Ancak aşağıda, Merkez Bankası para politikası açıklamasından yaptığım alıntıda da belirtildiği gibi gelecek yıl küresel likidite koşullarında belirsizlikler devam edecek. Dolayısıyla böylesi raporların önemi biraz daha çoğalacak.
IMF küresel likiditede yaşanan değişikliklerin cari açığı yüksek olan ekonomilere olası etkilerinden yola çıkarak hem maliye hem de para politikası için sıkılaştırma öneriyor. Son küresel kriz sırasında gelişmiş ekonomilere bu yönde seçenek sunmayan IMF'nin, şimdi klasik disipliner söylemi üzerinde durmak gerek.
İç tüketime dayalı büyüme modelinin, Türkiye'nin "aşil tendonu" olan cari açığı körüklediğine dikkat çeken rapor, bu bağlamda maliye politikası için özet olarak milli gelirin yüzde biri kadar faiz dışı fazla artışı öneriyor. Beklenenden fazla gelen gelirlerin tasarruf edilmesi gerektiğini söylüyor.
Para politikasında da sıkılaştırma önerisi tekrarlanmış. Özellikle enflasyon hedeflemesi ile para politikası aracı olarak kısa vadeli faizler arasındaki bağlantıdan yola çıkarak, para politikasının net ve anlaşılabilir olması konusunda ciddi uyarılarda bulunmuş.
Dış denge ve olası şoklara yönelik bölümde reel efektif kur endeksine (REER) yaptığı atıflar ve değerlendirme bugünlere ışık tutması açısından dikkat çekici. Büyüme, cari açık ve enflasyonu dikkate alarak yaptıkları hesaplamaya göre TL, Kasım 2103'te yüzde 20-30 değerli görünüyor. O dönem aylık ortalama dolar kuru 2.02 civarında olduğuna göre, olması gereken seviye bugün bulunduğu yerden yukarıda.

2014 PARA POLİTİKASI
IMF'den hemen sonra TCMB Başkanı gelecek yılın para politikası açıklamasını yaptı.
Son yıllarda enflasyonda uzun bir vade, 2016 sonu hedef olarak öne çıkarılıyor. Geçen sene de aynıydı. Ancak, bu yıl için az da olsa, "Fiyat istikrarı seçimlerin sonuna kadar ertelendi" algısı yaratabilir.
Buna karşılık likidite gelişmeleri için sadece ocak sonuna kadar olan dönem için net. Devamı için Merkez Bankası açıklamada şöyle diyor. "Küresel piyasaların görünümünün ve risk iştahının hızla değişebilmesi ülkemizin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarının dalgalanmasına neden olmaktadır. Buna bağlı olarak, bankalarca ROM'un kullanımına ve/veya TCMB'nin piyasa ile gerçekleştireceği TL karşılığı döviz alım/satım işlemlerinin miktarına ilişkin belirsizlikler 2014 yılı likidite koşullarına ilişkin net bir öngörüde bulunmayı zorlaştırmaktadır."
O zaman döviz likiditesi belirsizliklerle dolu olduğuna göre, yılın kalan günlerinde ve ocak ayında milyarlarca dolar döviz satarak kurlardaki yukarı gidişin önü kalıcı olarak kesilebilecek mi? Yani kurlardaki sorun, her yıl sonunda dış borç geri ödemesi dolayısıyla yaşanan likidite sıkışıklığından mı kaynaklanıyor? Geçici bir talep sorunu mu? Yoksa bununla beraber bir de arz sorunu da mı var? FED'in para musluklarından akan paradaki azalmanın yanına birde yabancıların döviz yatırımlarını siyasi ve ekonomik belirsizlikler nedeniyle başka ülkelere kaydırmaları eklenirse ne olacak?
Ben yine çok soru sormaya başladım. Ama bunlar can alıcı ve cevapları öngörüde bulunmayı kolaylaştıran sorular. Bu bağlamda Merkez Bankası en yakın zamanda, daha uzun vadeli ve daha kolay anlaşılır politika seçeneklerini kullanmaya başlarsa daha yararlı olacak.