Bloomberght
Bloomberg HT Haberler Şimşek: Enflasyon yüzde 7,8'e yükselecek

Şimşek: Enflasyon yüzde 7,8'e yükselecek

Şimşek, "Enflasyonun bu sene TL'deki değer kaybı ve son dönemdeki vergi artışları nedeniyle geçici olarak yüzde 7,8'e yükselmesini bekliyoruz" dedi

Giriş: 26 Ekim 2011, Çarşamba 11:40
Güncelleme: 26 Ekim 2011, Çarşamba 13:13

Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye'nin, krizle mücadelede dünyaya örnek bir ülke olduğunu belirterek, ''Bu nedenle Türkiye ekonomisinin güçlü performansı bir tesadüf değildir'' dedi.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısını TBMM Plan Bütçe Komisyonuna sundu.

Şimşek, sözlerine, Van'daki depremde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır ve yaralıları acil şifalar dileyerek başladı.

Büyük bir titizlikle hazırlanan bu bütçenin, önceki bütçelerde olduğu gibi ekonomik ve finansal istikrarı önceleyen, mali disiplini güçlendiren, reel ekonomiyi destekleyen, ekonomik ve sosyal kalkınmaya odaklanan, toplumsal refahı gözeten, Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu yatırımlara yeterli kaynak ayıran bir bütçe olduğunu ifade eden Şimşek, ''2012 bütçesini Orta Vadeli Programda öngörülen gerçekçi makroekonomik varsayımları baz alarak hazırladık'' diye konuştu.

Küresel kriz sonrasında alınan olağanüstü tedbirler sonucunda toparlanma sürecine giren dünya ekonomisinin, son aylarda artan risklerle karşı karşıya kaldığını ifade eden Şimşek, küresel krizle birlikte bilançoları bozulan bankacılık sektörünün henüz krizin yaralarını saramadan Avro Bölgesi'ndeki kamu borç krizinin beraberinde getirdiği daha büyük risklerle karşı karşıya kaldığını anlattı.

Dünya ekonomisinin en önemli büyüme motorlarından biri olan ABD'de kriz sonrası büyümenin güçlü olmaması ve yeterli düzeyde istihdam yaratamamasının küresel ekonomiye ilişkin beklentileri olumsuz etkilediğini belirten Şimşek, ''Ayrıca yüksek bütçe açıkları ve artan kamu borç stoku sorunu karşısında gelişmiş ülkeler kredibilitesi yüksek bir orta vadeli mali konsolidasyon programını hayata geçirememişlerdir. Bu durum piyasalarda tüketici ve yatırımcı güvenini zedelemiş ve küresel büyüme beklentilerini olumsuz etkilemiştir'' açıklamasında bulundu.

-''İleriye yönelik üretim kapasitesi arttı''-

Türkiye'nin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan birçok ülkede büyüme bir miktar hız kaybetse de hala güçlü konumda olduğunu dile getiren Şimşek, gelişmekte olan ülkelerin 2011 yılında yüzde 6,4, 2012 yılında ise yüzde 6,1 büyüyeceğinin tahmin edildiğini bildirdi. Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Türkiye ekonomisi, 2010 yılında yüzde 9, 2011 yılının ilk yarısında ise yüzde 10,2'lik büyüme oranı ile küresel büyüme liginde en üst sıralarda yerini almıştır. Türkiye ekonomisi, Haziran sonu itibarıyla sabit fiyatlarla kriz öncesi seviyesini yüzde 9 oranında aşmışken, birçok ülke henüz kriz öncesi GSYH rakamlarını yakalayamamıştır.

2010 yılının tamamında ve 2011 yılının ilk yarısındaki güçlü ve hızlı büyümenin en önemli kaynakları özel tüketim ve sabit sermaye yatırımları olmuştur. Özellikle özel sektör yatırımlarında görülen hızlı artış, ekonominin ileriye yönelik üretim kapasitesinin arttığına işaret etmektedir.

Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 7,5, gelecek yıl ise dünya ekonomisindeki belirsizlikler ve en büyük pazarımız olan AB'deki sıkıntılar nedeniyle yüzde 4 civarında büyüyeceği öngörülmektedir. Küresel kriz döneminde ve sonrasında ülkemizde tüm politika araçları orta vadeli bir perspektifle, zamanında ve kararlı bir biçimde kullanılmıştır. Türkiye, krizle mücadelede dünyaya örnek bir ülke olmuştur. Bu nedenle Türkiye ekonomisinin güçlü performansı bir tesadüf değildir. Çin ve Hindistan'ı hariç tuttuğumuzda gerek büyümede gerekse istihdam yaratmada dünyanın gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerine göre büyük bir başarı söz konusudur.''

-İstihdam-

Maliye Bakanı Şimşek, küresel krizin en yıkıcı etkilerinden birisinin de istihdam üzerinde görüldüğünü belirterek, 2010 yılında dünyadaki işsiz sayısının 2007 yılına göre 27,7 milyon kişi artarak 205 milyon kişiye ulaştığını söyledi.

Birçok ülkede krizle birlikte katlanan işsizlik oranları halen kriz öncesi seviyesine düşürülemediğini dile getiren Şimşek, kriz öncesi dönemde Avro Bölgesi'nde ve ABD'de işsizlik oranlarının yüzde 7,6 ve 4,6 iken, 2010'da sırasıyla 10,1 ve 9,6;ya yükseldiğini ifade etti.

Ancak, 10 ekonomideki toparlanmaya rağmen son verilere göre, Avro Bölgesi'nde ve ABD'de işsizlik oranlarının kriz öncesi seviyenin hala üstünde olduğunu, bunun sırasıyla yüzde 9,7 ve 9,1 düzeyinde seyrettiğini anlatan Şimşek, şöyle devam etti:

''Türkiye'de ise işsizlik oranı kriz öncesi seviyelerin altına gerilemiştir. Aralık 2007'de yüzde 10,9 olan manşet işsizlik oranı 2011 Temmuz itibarıyla yüzde 9,1'e düşmüştür. Mevsimsel etkilerden arındırılmış işsizlik oranı ise yüzde 10,1'e gerilemiştir. Bu rakamlarla Türkiye, işsizlik oranını kriz öncesi dönemin altına indiren nadir ülkelerden biri olmuştur. Ayrıca eklemek gerekir ki bu başarı, işgücüne katılım oranının hızla arttığı bir konjonktürde gerçekleşmiştir. İşgücüne katılım oranı, Temmuz 2011 döneminde, 2007 yılına göre 5 puanlık bir artış kaydederek yüzde 51,2 seviyesine ulaşmıştır. İşgücüne katılım oranındaki 1 puanlık değişmenin işsizlik oranlarına yaklaşık 2 puanlık etkide bulunduğu göz önüne alınırsa, işgücüne katılım oranı 2007 seviyesinde kalsaydı bugün işsizlik oranı nerdeyse sıfırlanmış olacaktı. Bu dönemde ekonomimizde dikkat çeken bir başka husus büyümenin yüksek oranda istihdam yaratmasıdır. Türkiye 2007 yılından bu yana 4,2 milyon istihdam yaratarak, büyük bir başarı elde etmiştir.''

-''Birçok ülkenin büyüme potansiyeli zayıfladı''-

Dünya ekonomisinde bugünkü sorunların kaynağının, ''küresel kriz ile birlikte ortaya çıkan özel sektör bilanço problemlerinin zamanla bir kamu borç sorununa dönüşmesi'' olduğunu dile getiren Şimşek, ''Bugün yüksek kamu borçları ve buna bağlı olarak finans sektöründe artan kırılganlıklar sonucunda, ülkelerin 2008'e kıyasla maliye politikasında manevra ve müdahale alanı oldukça daralmıştır. Birçok ülkenin uzun dönem büyüme potansiyeli zayıflamıştır'' dedi.

Türkiye'de krizden önce binde 2 olan genel devlet bütçe açığının GSYH'ya oranının küresel krizin etkisiyle 2009 yılında yüzde 5,5'e yükseldiğini, alınan tedbirler sayesinde 2010 yılında yüzde 2,9'a düşürüldüğünü anımsatan Şimşek, ''Bu oranın 2011 yılında yüzde 1, 2012 yılında ise binde 8 olarak gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz'' diye konuştu. Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Şayet küresel krize 1990'lı yıllar ile 2000'li yılların başındaki gibi yüksek bütçe açıkları ile yakalansaydık, küresel krize karşı hareket alanımız olmayacaktı ve kriz ülkemiz üzerinde yıkıcı bir etki gösterecekti. Ülkemiz ilk defa bir krizi kendi imkan ve programı ile aşmıştır. Son 60 yılın en büyük küresel krizinin yaşandığı bu dönemde bir IMF programı veya Mali Kural olmadan da mali disiplinin sürdürülebileceğini gösterdik.

Artan bütçe açıkları, ülkelerin kamu borç stoklarını şişirmiştir. Bu dönemde gelişmiş ülkelerin kamu borç stoklarının GSYH'ya oranı kriz öncesine göre ortalama 30 puan artmıştır. Bugün ciddi bir borç krizi ile karşı karşıya olan Avro Bölgesi'nde ortalama kamu borç stokunun GSYH'ya oranı 2007 yılında yüzde 66,4 iken bu oranın 2011 sene sonu itibariyle yüzde 90 seviyesine ulaşacağı tahmin edilmektedir. Benzer şekilde bu oran ABD için yüzde 62,3'ten yüzde 100'e yükselmiştir. Yapılan akademik çalışmalar, yüzde 90 seviyesindeki bir kamu borç stokunun uzun vadeli büyüme oranları üzerinde çok ciddi olumsuz etki yarattığını ortaya koymuştur. Birçok ülkede borç stokunun GSYH'ya oranı bu seviyenin zaten çok üzerindedir. Türkiye'de ise bu oranın 2011 ve 2012 yıllarında sırasıyla yüzde 39,8 ve 37 olarak gerçekleşmesi beklenmektedir.

Küresel krize rağmen Türkiye'nin kamu borç dinamiklerinde kalıcı bir bozulma yaşanmamıştır. Çünkü kriz öncesinde AK Parti Hükümetlerinin uyguladığı doğru politikalar ve gerçekleştirdiği yapısal reformlar sayesinde Türkiye'nin makroekonomik temelleri sağlamlaştırılmış ve dış şoklara karşı dayanıklılığımız artırılmıştır. Bu nedenle büyümede, kamu finansman dengelerinde, borç dinamiklerinde ve istihdamda birçok ülkeden olumlu anlamda ayrışmış durumdayız.''

Şimşek, geçen sene hedefler doğrultusunda gerçekleşen enflasyonun bu sene Türk Lirasındaki değer kaybı, güçlü iç talep ve son dönemdeki vergi artışları nedeniyle geçici olarak yüzde 7,8'e yükselmesinin, ancak 2012 yıl sonu itibarıyla tekrar gerilemesinin beklendiğini söyledi.

Küresel düzeyde artan risklere rağmen, başta ABD ve Avro ülkeleri olmak üzere, gelişmiş ülkelerde bozulan güven ortamını yeniden sağlayacak tedbirlerin hızla alınması durumunda, 2011 yılında küresel düzeyde yüzde 4 büyüme mümkün olabileceğini belirten Şimşek, ''Aksi halde gelişmiş ülkelerde durgunluk yaşanması ve dünya ekonomisinin daha da yavaşlaması ihtimali vardır. Bu nedenle, küresel gelişmeleri çok yakından takip ediyoruz. Bu çerçevede, makroekonomik istikrarın devamını sağlamak, toplumun refahını ve istihdamı artırmak amacıyla gerçekçi bir Orta Vadeli Program ortaya koyduk. Dünyada yaşanan tüm olumsuz gelişmelere rağmen Türkiye, krizlere karşı dayanıklılığını artırarak büyüme trendini istikrarlı bir şekilde sürdürecektir'' diye konuştu.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, küresel kriz döneminde birçok ülkenin kredi notları düşürülürken, Türkiye kredi notu iki kademe artırılan ender ülkelerden biri olduğunu belirterek, ''Peki her şey güllük gülistanlık mı? Tabi ki değil. Ülkemizde cari işlemler açığı önemli bir yapısal sorun olmaya devam etmektedir'' dedi.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısını TBMM Plan Bütçe Komisyonuna sundu.

Küresel kriz sonrası dönemde Türkiye ekonomisinin, sürekli iyileşen kamu finansman dengeleri ve istihdam yaratan güçlü büyümesi ile birçok ülkeden pozitif yönde ayrıştığını ifade eden Şimşek, bu ayrışmada, sağlam bankacılık sektörü ve kredibilitesi yüksek orta vadeli programın büyük rol oynadığını söyledi.

Türkiye'nin bankacılık sektörünün, dünyadaki birçok ülke ile karşılaştırılamayacak kadar sağlıklı ve güçlü olduğunu belirten Şimşek, ''Türkiye'de kredi hacmi 2010 yılsonunda 525,9 milyar TL iken, Ağustos 2011 itibarıyla 645,9 milyar TL'ye çıkmıştır. Bu, bankalarımızın sağlam yapısı sayesinde olmuştur. Bankacılık sektöründeki kredi artışına rağmen problemli kredilerin oranı giderek azalmaktadır. Bu oran, 2002 yılında yüzde 17,6 iken, Ağustos 2011 itibarıyla yüzde 2,8'e gerilemiştir'' dedi.

Şimşek, Türk bankacılık sektörünün sermaye yeterlilik oranının, gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkenin sermaye yeterlilik oranının üzerinde olduğunu dile getirdi.

''Türkiye'yi başka ülkelerden ayıran önemli faktörlerden bir tanesinin de hanehalkının borçluluk düzeyinin nispeten düşük olmasıdır'' diyen Şimşek, 2009 yılsonu itibarıyla, AB-27'de hanehalkı yükümlülüklerinin GSYH'ya oranı ortalama yüzde 58,6 düzeyindeyken, bu oran ülkemiz için yüzde 15,4 olarak gerçekleşmiştir'' diye konuştu.

Ayrıca, hanehalkının kur riskinin ''yok denecek kadar düşük'' olduğunun altını çizen Şişek, ''Çünkü Hükümetimiz hanehalkının döviz cinsinden borçlanmasına sınır getirmiştir. Döviz ve dövize endeksli kredilerin payı Ağustos 2011 itibarıyla sadece yüzde 1'dir. Diğer taraftan hanehalkı kredilerinin çoğunluğu sabit faizli olduğundan faiz riski de düşüktür. Bu durum, Türkiye'nin küresel krizden hızlı çıkışında önemli bir rol oynamıştır'' dedi.

-Cari açık-

Maliye Bakanı Şimşek, küresel kriz döneminde birçok ülkenin kredi notları düşürülürken Türkiye'nin kredi notu iki kademe artırılan ender ülkelerden biri olduğunu anımsattı.

Bu dönemde ilk defa ABD'nin de kredi notunun düşürüldüğünü, bazı AB ülkelerinde iç borçlanma ihalelerinde talep yetersizliğinin yaşandığını, Avrupa Merkez Bankasının müdahalesinin gerektiği ve risk primlerinin yükseldiği bir dönemde, Türkiye'nin iç borçlanma maliyetlerinin tarihin en düşük düzeylerine gerilediğini kaydeden Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Peki her şey güllük gülistanlık mı? Tabii ki değil. Ülkemizde cari işlemler açığı önemli bir yapısal sorun olmaya devam etmektedir. 2010 yılında yüzde 6,5 olan cari işlemler açığının GSYH'ya oranının bu yıl yüzde 9,4'e ulaşacağı tahmin edilmektedir. Cari işlemler dengesindeki bu bozulma kısmen yapısal kısmen konjonktürel sebeplerden kaynaklanmaktadır.

Öte yandan ülkemiz çok büyük ölçüde enerjide dışa bağımlıdır ve son yıllarda doğal gaz ve petrol fiyatlarında yüksek artışlar yaşanmıştır. 2002 yılında 9,2 milyar dolar olan enerji ithalatımız bu yıl muhtemelen 50 milyar dolara ulaşmış olacaktır.

Orta ve uzun vadede cari işlemler açığını daha makul seviyelere düşürmek için ülkemizin yurt içi tasarruf oranlarını artırması, enerjide dışa bağımlılığı azaltması, katma değeri yüksek mal ve hizmet üretiminde yoğunlaşması ve beşeri sermayesini güçlendirmesi gerekiyor. Hükümet olarak cari açık probleminin yapısal boyutlarını önemsiyoruz ve bu sorunların çözümü için tedbirler aldık, almaya devam ediyoruz. Nitekim orta vadeli programımız cari açığa kalıcı çözüm getirecek birçok yapısal düzenlemeyi içermektedir.

İlk olarak, Hükümetlerimiz döneminde kamu tasarruflarında artış sağladık. İkinci olarak, iktidara geldiğimizden bu yana araştırma ve geliştirme faaliyetlerine önem verdik ve büyük oranda kaynak ayırdık. Üçüncü olarak, enerjide dışa bağımlılığımızı azaltmak için yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarını harekete geçirdik. Dördüncü olarak, ülkemizin rekabet gücünü daha da artırmak için altyapı yatırımlarını önceliklendirerek, gelişmiş ülkelerle bu alandaki farkı azalttık. Beşinci olarak uluslararası rekabet gücümüzü artırmak ve bilgi yoğun, teknoloji yoğun ürünlere geçişi sağlamak için beşeri sermayemizin kalitesini yükseltiyoruz.''

Yatırımları artırmak ve küresel doğrudan yatırımları ülkemize çekmek için yatırım ortamını iyileştirmeye devam edildiğini söyleyen Şimşek, ''Küresel doğrudan yatırımlar, cari açığın finansmanının kalitesini iyileştirmesi yanında ihracat kapasitemizi ve verimliliği artırması sebebiyle önemlidir. Ayrıca yüksek dış ticaret açığı verdiğimiz ürünlerin ülkemizde üretilmesine yönelik teşvikleri gözden geçiriyoruz'' dedi.

-İşsizlik-

Geçen bir yıl içerisinde yapısal sorunlardan biri olan işsizlikle mücadelede çok önemli mesafeler alındığını dile getiren Şimşek, ''İşsizlik oranını kriz öncesi seviyesinin altına indirdik. Krizde yüzde 16,1'e yükselen manşet işsizlik oranını Temmuz 2011 itibariyle yüzde 9,1'e düşürdük'' diye konuştu.

Şimşek, 2007 sonundan bu yılın Temmuz ayına kadar 4,2 milyon ilave istihdam yaratıldığını ifade ederek, şunları söyledi:

''Bu rekor düzeyde istihdam artışına rağmen işsizlik oranı hala arzuladığımız seviyelerde değildir. Yüksek istihdam artışlarına rağmen işsizlik oranlarının yüksek bir seviyede olması, işgücü piyasamızın yapısal özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Ülkemizde çalışma çağındaki nüfus artışı birçok ülkeye göre oldukça yüksektir. Gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında ülkemizde tarımda çalışan nüfusun toplam istihdamdaki payı hala oldukça yüksektir.

Ülkemizin en önemli makroekonomik sorunlarından biri olarak gördüğümüz işsizliği daha da azaltmak için önümüzdeki dönemde çalışmalarımıza hız vereceğiz. Bu kapsamda, Türkiye ekonomisini istihdam odaklı sürdürülebilir büyüme hedefine ulaştırmak üzere, işgücünün niteliğini, işgücü piyasasının esnekliğini ve işgücüne katılımı artıracak politikalara ağırlık vermeye devam edeceğiz. Orta Vadeli Programımız işsizlik sorununun çözümünde bütüncül bir yaklaşımı benimsemiş ve işsizliği azaltmaya yönelik kısa, orta ve uzun vadeli tedbir ve politikalar ortaya koymuştur.''

İstihdama yönelik alınan diğer tedbirleri anımsatan Şimşek, ''İşsizlik sorununun uzun vadede çözümü için beşeri sermaye stokumuzun kalitesini artırıyoruz. Bu amaçla, İktidara geldiğimiz günden beri eğitimi önceledik ve bütçeden en fazla kaynağı eğitime aktardık'' dedi.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2012 yılı bütçesinin, istihdam ve büyümeyi destekleyen, tasarrufları artırmaya ve cari açığı azaltmaya yardımcı olan, ekonomik ve sosyal kalkınmaya odaklanmış, kamu finansman dengelerini iyileştiren ve yatırımlara kaynak ayıran bir bütçe olduğunu söyledi.

Şimşek, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısını TBMM Plan Bütçe Komisyonuna sundu.

2010 yılı kesin hesabı hakkında bilgi veren Şimşek, 2010 yılı bütçesinde, bütçe giderleri 294,4 milyar TL, bütçe gelirleri 254,3 milyar TL ve bütçe açığının 40,1 milyar TL, faiz giderlerinin 48,3 milyar TL, faiz dışı fazlanın ise 8,2 milyar TL olarak gerçekleştiğini belirten Şimşek, 2011 yılı sonunda merkezi yönetim bütçe giderlerinin 313,2 milyar TL, merkezi yönetim bütçe gelirlerinin 290,9 milyar TL, bütçe açığının 22,2 milyar TL, faiz dışı fazlanın 20,4 milyar TL olarak gerçekleşeceğini tahmin ettiklerini bildirdi.

Bu tahminler doğrultusunda 2011 yılı başlangıç bütçesine oranla; bütçe giderlerinin sadece binde 2 oranında yani 599 milyon TL saptığını belirten Şimşek, ''Bu, harcamaları kontrol altında tuttuğumuzu göstermektedir'' dedi.

Bütçe gelirleri ise başlangıç tahminine göre yüzde 4,3 oranında yani 11,9 milyar TL arttığını, bu artışın, özelleştirme gelirlerindeki zayıf performansa rağmen sağlanacağını belirten Şimşek, ''Dolayısıyla bütçe açığının yaklaşık üçte bir oranında azalarak 33,5 milyar TL yerine 22,2 milyar TL olmasını bekliyoruz'' diye konuştu. Şimşek, şöyle konuştu:

''Buna göre, 2011 yılı bütçesinde milli gelire oran olarak yüzde 2,8 olarak öngördüğümüz bütçe açığının yıl sonunda yüzde 1,7 olarak gerçekleşeceğini tahmin etmekteyiz.

1994-2002 döneminde ortalama bütçe açığı yüzde 7,7 seviyelerinde gerçekleşmiştir. Son dokuz yıllık iktidarımız döneminde ise ortalama bütçe açığını yüzde 3,3 seviyelerine indirmiş olacağız. Bu başarı tesadüf değildir. Sağlanan siyasi istikrarın ve güven veren doğru politikalarımızın bir ürünüdür.

2011 yıl sonu tahminimize göre faiz hariç giderlerde başlangıç ödeneklerine kıyasla yüzde 2,1 oranında artış olurken vergi gelirlerinde yüzde 7,4 oranında artış beklenmektedir. Giderlerdeki artış özellikle altyapı yatırım harcamalarındaki artıştan kaynaklanmaktadır. Gelirlerdeki artış ise güçlü ekonomik büyüme ve yapılandırmaya bağlı olarak vergi gelirlerinde sağlanan olumlu sonuçtan kaynaklanmaktadır. 2011 yılında yapılandırmadan net 5 milyar TL gelir elde etmeyi hedefliyoruz.

2011 yılında yatırımlar için bütçe başlangıç ödeneklerine ilaveten 9,1 milyar TL kaynak ayırdık. Bu kaynağı başta ulaştırma sektörü olmak üzere altyapı yatırımlarına tahsis ettik. Yatırımlara ilave ettiğimiz bu tutar olmasaydı 2011 yılı bütçe açığımız yüzde 1,7 yerine muhtemelen yüzde 1'in biraz altında gerçekleşecekti.

Bütçe açığının milli gelire oranının daha kapsamlı olan genel devlette (Merkezi yönetim, yerel yönetimler ve sosyal güvenlik kurumları) yüzde 1 olmasını öngörüyoruz. Bu oran ile Avrupa'da yüzde 3'lük Maastricht Kriterini sağlayan nadir ülkelerden biri olmayı sürdürüyoruz.''

-Bütçenin hedefleri-

2012 yılı bütçesi ile istihdamı artırmayı, yurt içi tasarruf seviyesini yükseltmeyi, cari açığı azaltmayı ve mali disiplini güçlendirmeyi hedeflediklerini belirten Şimşek, 2012 yılı için; GSYH büyüklüğünün 1 Trilyon 426 milyar TL, büyüme oranının yüzde 4, deflatörün yüzde 7, TÜFE'nin yıl sonu yüzde 5,2, ihracatın (FOB) 148,5 milyar dolar, İthalatın (CIF) 248,7 milyar dolar olarak hedeflendiğini dile getirdi.

Şimşek, 2012 yılı bütçesiyle reel ekonominin daha fazla desteklendiğini, yatırımlara daha çok kaynak aktarıldığını, bölgesel gelişme projelerinin hızlandırıldığını, bilime, teknolojiye ve Ar-Ge'ye daha fazla kaynak ayrıldığını, yerel yönetimlere daha fazla kaynak aktarıldığını, afetler nedeniyle altyapısı zarar gören belediyelere yardım edildiğini, çiftçiye desteğin artırıldığını, sosyal yapının güçlendirildiğini, özürlü vatandaşlara desteğin arttırıldığını, bütçenin toplumsal cinsiyete duyarlı hale getirildiğini kaydetti.

Bütçeyle, kamu çalışanlarını enflasyona ezdirmediklerini, Türkiye'nin geleceği için eğitime daha fazla kaynak ayrıldığını, yükseköğrenimin ülke geneline yayıldığını, fiziki imkan ve personel yapısının güçlendirildiğini, sağlığa ayrılan kaynağın artırıldığını, sosyal güvenlik sisteminin desteklendiğini, Türkiye'nin tanıtımına katkı sağlamaya devam edildiğini, yeni temsilciliklerle ülkemizin uluslararası arenadaki varlığını güçlendirildiğini, sinema sektörünün daha cazip hale getirildiğini, vergi denetiminin güçlendirildiğini, özelleştirme uygulamalarına devam edildiğini söyleyen Şimşek, ''2012 yılı bütçesi özetle, istihdam ve büyümeyi destekleyen, tasarrufları artırmaya ve cari açığı azaltmaya yardımcı olan, ekonomik ve sosyal kalkınmaya odaklanmış, kamu finansman dengelerini iyileştiren ve ülkemizi daha ileriye taşıyacak yatırımlara kaynak ayıran bir bütçe'' diye konuştu.