Advertisement
SEKTÖR HABERLERİ ABONE OL

Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, ''Bakanlığımız atıklarla da ilgili bir strateji belgesi ve eylem planı hazırlıyor'' dedi.

Ergün, Çırağan Sarayı'nda ''Demir-Çelik ve Demir Dışı Metaller Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı''nı açıkladı.

Son 10 yılda, Türkiye hayatın her alanında büyük bir değişim iradesi gösterdiğini ve çok önemli reformlar gerçekleştirdiğini dile getiren Ergün, bugün dünyadaki birçok olumsuz gelişmeye rağmen, yoluna güven ve istikrar içinde devam eden bir Türkiye'nin bulunduğunu kaydetti.

Ergün, ekonomide ve siyasette yakalanan bu istikrar ortamının birçok önemli sonucunu hep birlikte müşahede ettiklerini ifade ederek, ancak bu olumlu çıktılar içinde en önemlisinin, artık Türkiye'nin bütün birimleriyle, kamu ve reel sektörüyle, orta ve uzun vadeli plan ve programlar hazırlayabilmesi ve bunları uygulayabilmesi olduğunu söyledi.

Türkiye'nin zaten faal olduğu demir-çelik, otomotiv, makine gibi sektörlerde katma değeri artırması, diğer yandan ilaç, havacılık, elektrik-elektronik, bilgi teknolojileri gibi ileri teknolojili sektörlerde bir ivme yakalaması gerektiğine işaret eden Ergün, hükümet olarak bundan sonraki temel amaçlarının, makro dengeleri büyük bir hassasiyetle korurken, mikro reformları da daha kapsamlı bir şekilde hayata geçirmek olacağını dile getirdi.

Nihat Ergün, hazırladıkları strateji belgeleri ve eylem planlarıyla hem kamunun hem de özel sektörün önüne yol haritaları koyduklarını belirterek, ''Strateji ve eylem planları ile kendimizi bağlıyoruz, ne zaman ne yapacağımızı kamuoyuna açıklıyoruz. Mahcup olmak da var, bazılarını yapamayabiliriz, ama mahcup olmayı da göz önüne alıyoruz'' dedi.

2011 yılının başında, 72 eylemden oluşan Türkiye'nin ''Sanayi Strateji Belgesi''ni kamuoyu ile paylaştıklarını anımsatan Ergün, yine otomotiv ve makine sektörlerine yönelik strateji belgelerini geçen yıl, Kimya ve Elektrik-Elektronik sektör stratejilerimizi ise geçen günlerde uygulamaya başladıklarını söyledi.

Ergün, tekstil, hazır giyim, deri ve deri ürünleri ile ilaç sektörlerine yönelik strateji belgelerinin hazırlıklarının da devam ettiğini belirtti.

Bakan Ergün, Demir Çelik ve Demir Dışı Metaller Sektörünün, sanayinin lokomotif ve ana sektörlerinden birisi olduğunu vurgulayarak, Türkiye'nin, iç ve dış pazar imkanlarını, üretim maliyetlerini ve kaliteyi birlikte değerlendirildiğinde, dünyadaki en rekabetçi ekonomilerden biri olma potansiyelini taşıdığını söyledi.

2002 yılında 36 milyar dolar olan ihracatın, 2012 yılında 150 milyar dolar seviyesine ulaşmasının, bu rekabetçiliğin ve dinamizmin açık bir göstergesi olduğuna değinen Ergün, Türkiye'nin büyük potansiyelinin açığa çıkmasında, demir-çelik sektörü önemli bir rol oynayacağını kaydetti.

Bakan Ergün, 2011 yılındaki 135 milyar dolarlık ihracatın 22 milyar dolarlık kısmının demir-çelik ve demir dışı metaller sektörüne ait olduğunu anımsatarak, yine bu sektörün 2011 yılında 55-60 milyar dolar gibi önemli bir dış ticaret hacmine ulaştığını belirtti.



-Atıklarla ilgili strateji planı...

Türk Demir-Çelik ve Demir Dışı Metaller Sektörünün, hâlihazırda yaşanan küreselleşme sürecinde üretim, pazarlama, ihracat, ticaret alanlarında dünya ile entegrasyonunu büyük ölçüde tamamlamış bir sektör olduğuna değinen Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Sektör bu alanlardaki yeterliliğini gelişmiş ve gelişmekte olan pazarların tamamına yakınına yaptığı ihracat ile kanıtlamıştır. Kamunun yaptığı özelleştirmelerin de etkisiyle, özel sektörümüz dünya çelik sektörü ile rekabet edebilen bir yapıya kavuşmuştur. Türkiye 2012 yılında demir çelik üretiminde dünyada 8. sırada, Avrupa Birliği ülkelerinde ise Almanya'dan sonra 2. sırada yer alacaktır. Çelik boru ve döküm ürünleri üretiminde ise halihazırda ülkemiz Avrupa'nın en büyük ilk 5 üreticisinden birisidir.

Ancak bütün bu başarılara rağmen, birçok sektöre girdi sağlayan Demir Çelik ve Demir Dışı Metaller Sektörünün, çok daha iyi bir noktaya geleceğine inancımız tamdır. Sektörde karşılaştığımız en önemli sorunların başında kullanılan girdiler itibariyle dışa bağımlılık gelmektedir. Sektör, geçtiğimiz yıl kullandığı 31 milyon ton hurda demirin yüzde 70'e yakın bir kısmını ithal etmiştir. Sektörün ithalatı olan hurda demir, ithalatımız içinde enerjiden sonraki en büyük kalemi oluşturmaktadır. Hurdanın yurt içinden temin oranının her geçen gün artması elbette sevindirici ama bu konuda daha iyi rakamlara ulaşmalıyız.''

Türkiye'nin atıklarından dünyada en az istifade eden ülke olduğuna işaret eden Ergün, Türkiye'de 6 bin tane cam atıklarını toplama noktası bulunduğunu, bu sayının Hollanda da 25 bin, Almanya'da 300 bin adet olduğunu kaydetti.

Ergün, ''Şimdi biz demir çelikte kendi hurdalarımızı toplayıp, değerlendirsek, bu yüzde 70'lik ithal oranı hemen yüzde 50'ye iner. Diğer atıkları da hesap ettiğimizde bugün harcadığımız paranın büyük bir bölümü Türkiye'de kalır. Bu anlamda Bakanlığımız atıklarla da ilgili bir strateji belgesi ve eylem planı hazırlıyor. Türkiye'nin atık yönetimine ihtiyacı var. Bunu servete dönüştürmemiz lazım. O da bizim Bakanlığımıza verilmiş bir görev olduğu için atıklarla, atık toplanması ile ilgili bir strateji belgesini de oluşturuyoruz'' diye konuştu.



-''Basiretsiz tüccar olmamalıyız''

Sektörle ilgili diğer önemli hususun ise uzun yıllardır devam eden uzun ürün-yassı ürün dengesizliği olduğuna işaret eden Ergün,sektör uzun ürünlerde ihracatçı iken yassı ürünlerde ise ithalatçı durumda olduğunu hatırlattı.

Ergün, 2011 yılında, 7.3 milyar dolar olarak gerçekleşen uzun ürün ihracatı ile Türkiye'nin dünyanın en büyük uzun ürün ihracatçısı ülke konumunda bulunduğuna değinerek, 2011 yılında yassı ürünlerde 2 milyar dolara yakın ihracat gerçekleşmesine karşın, aynı ürünlerde ithalatın 6.5 milyar dolara yaklaştığını anlattı.

Son yıllarda yassı çelik yatırımlarının devreye girmesine paralel olarak, bu konuda da bir iyileşme sürecinden geçildiğine işaret eden Ergün, şunları kaydetti:

''Bu nedenle, yassı ürün üretimine yönelik yatırımları da dikkatle takip ediyoruz. Bunu yaparken de kapasite fazlası da oluşturup, oluşturmadığımıza bakmalıyız. Acaba bir kapasite fazlası oluşturduk mu diye de hesap etmemiz lazım. Eğer kapasite fazlasını hesapsızlık yüzünden oluşturduksa, hemen kısa, orta ve uzun vadede bulamayacağımız bir pazar dikkate alınmadan bir kapasite fazlası oluşturursak, rasyonel davranmamış oluruz.

Hani basiretli tüccar diyorlar ya, bu işleri yaparken de basiretli tüccar gibi davranmak mecburiyetindeyiz. Kapasite fazlası oluşturup yatırımlarda, ondan sonra da kendi ayağımıza kurşun sıkmış biri olarak kendi oluşturduğumuz kapasite fazlasından müşteki de olmamalıyız. Yassı üründe de buna dikkat etmeyiz. Kapasite fazlasının başımıza dert olmayacak şekilde planlanmış olması gerekir.''

Bakan Ergün, aynı şekilde, otomobil, beyaz eşya, ev aletleri, mutfak gereçleri, inşaat ve sağlık gibi sektörlerde temel girdilerden biri olan paslanmaz çelik üretimi konusunda da ciddi adımlar atılması gerektiğini belirtti.

AA