Advertisement
KÜRESEL PİYASALAR ABONE OL

Gelişmiş ülkelerin agresif parasal genişleme hamleleri, yüksek getirili varlık varlık taleplerini destekleyerek gelişmekte olan piyasalara giren sıcak para akışını artırarak, kur savaşları riskini artırdı.

2011'de IMF başkanlığına da aday gösterilen Meksika Merkez Bankası Başkanı Agustin Carstens, bu akışların varlıklarda yanlış fiyatlamalara neden olarak, küresel ekonomide "kusursuz fırtına"ya yol açabileceğini söyledi.

Peki kur savaşları kusursuz fırtına için altyapı oluşturabilir mi? Piyasa ve ekonomi uzmanları, kur savaşlarının küresel ekonomi üzerindeki olası zararını Bloomberg HT.com Editörü Tuğçe Özsoy'a anlattı.

Taner Berksoy: Dış ticaret dengesizlikleri ve varlık balonları yaratacağı için bir krizle sonuçlanması olasılığı yüksektir

Okan Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Taner Berksoy, kur savaşlarını, "Döviz kurlarının olağan piyasa dengelenmesi sürecinde kendiliğinden değişmesinin ötesinde, bilinçli ve maksatlı olarak manipüle edilerek, rekabet üstünlüğü yaratmak ya da başka ülkelerin bu yöndeki girişimlerine karşılık vermek amacıyla gerçekleştirilen yapay kur değişmeleri" şeklinde tanımladı.

Bu tür karşılıklı kur manipülasyonlarının uç noktalara taşınmasının döviz kuru-iç fiyatlar ilişkisini kopartacağına dikkat çeken Berksoy, "Bu yoldan dış ticaret dengesizlikleri ve varlık balonları yaratacağı için bir krizle sonuçlanması olasılığının yüksek" olduğunu söyledi.

Erhan Arslanoğlu: Koordinasyon çok önemli

Kur savaşlarının "0 toplamlı" bir oyun olduğunu belirten Marmara üniversitesi Ekonomi Profesörü Erhan Arslanoğlu ise, her ülkenin dış ticaret fazlası veremeyeceğini ve bu hamlelerin yalnızca kısa vadeli avantaj sağlayabileceğini ancak uzun vadede herkesin kaybedeceğini anlattı.

Korumacılığın, finansal hareketleri, sermaye akışlarını ve tücaret hacmini olumsuz etkileyeceğine dikkat çeken Arslanoğlu, bunun sonucunda büyüme sorunun  başlayacağını ve dolayısıyla bankacılık sektörü gibi diğer önemli kanalların da zarar göreceğini vurguladı.

Arslanoğlu, "Kur savaşlarının henüz bu yıkıcılığa neden olacak aşamada" olmadığını, fakat sinyallerin uyarı olarak alınması gerektiğini savundu.

G-20 ülkelerinin son toplantılarında öne çıkan "koordinasyon" vurgusunu hatırlatan Arslanoğlu, özellikle Avrupa-ABD-Japonya eksenindeki koordinasyonun, küresel ekonominin sağlığı için önemli olduğunu belirtti.

Gökhan Şen: Yoksul ülkeler hedefte

BloombergHT Televizyonu Araştırma Servisi Müdür Yardımcısı Gökhan Şen, 'kur savaşları' konseptinin 2010 yılında Brezilya Maliye Bakanı Mantega'nın gündeme getirmesiyle sıkça konuşulur olduğunu hatırlatarak "Normal şartlarda, para birimine değer kaybettirip paranın iç piyasada (enflasyon yolu ile) ya da dış piyasada (kur değeri üzerinden) değersizleşmesini sağlamak demek olan bu politika her ne kadar otuzların belası olsa da günümüzde de uygulanabilir bitelikte." açıklamasında bulundu.

Şen; Global büyümenin hala trend altı seyrettiği günümüz dünyasında teknoloji ya da üretimle fark yaratamayan ülkelerin rekabet avantajını kurlar üzerinden kazanma çabası belki de normal karşılanması gerektiğini belirterek "Ne var ki, herkesin rekabetçi şekilde kurunu zayıflattığı ortamın iki sevimsiz sonucu olabilir. Bunlardan ilki, korumacılık ve doğrudan ticaret savaşı. Bu temanın felsefesi, anti-liberal ve aşırı uçların yükseldiği bir ortam olarak tarif edilebilir. Korumacı kotalar ve çeşitli anlaşmaların iptali şeklinde uygulama sahası bulabilecek bu eğilimin 1980 sonrası oluşan küreselleşme temasını ve onun sosyolojik çağrışımı olan demokrasiyi açıkça tehdit edebileceği ortadadır." dedi.

Ikinci nokta olarak aşırı ucuz para birimleri sebebiyle aniden yükselebilecek enflasyona dikkat çeken Şen; "Bunun sonucunda da açıkça yoksul ülkelerin hedefte olacağını varsaymak makul olacaktır. Takip eden kavram ise bozulan gelir dağılımı olacaktır. Ekonomik uygulama alanlarında kendini savunmak isteyenlerin ise genişçe bir döviz cephanesi ve tercihen düşük kamu bocu olmalıdır ki, acımasız rekabette kendilerini bir nebze olsun koruyabilsinler. Bu sebeple, GSYİH/Rezervler oranı yüksek olan ya da rezervleri nominal olarak yüksek kabul edilebilecek ülkeler avantajlı olacaktır. Şahsen G20'de yoğun şekilde tartışılmasını beklediğim bu temanın ikinci planda olduğunu görünce kendi adıma şaşırdım. Çin'in yıllarca kur manipülatörü olarak nitelendirildiğini düşününce bugünkü ortamda Çin'in ne denli masum kaldığını anlamak mümkün. Her ne kadar -şimdilik- alınır/satılır bir konsept olmasa da 'kur savaşları'nın ciddi bir kavram olduğunu düşünüyorum. Aksini düşünenler 1930 yılı Büyük Buhranı'ndan sonra İngiltere'nin 1931'de Altın Standart'ından ayrılışı ve peşi sıra gelen felaketleri açıp inceleyebilirler..." yorumunda bulundu.

 

tozsoy@bloomberght.com