Gelişen ekonomiler artık daha dirençli
Yıllar süren yapısal reformlar, gelişmekte olan ülkeleri daha dirençli ve dış şoklara karşı daha az kırılgan hale getirdi
Yıllar süren yapısal reformlar, gelişmekte olan ülkeleri daha dirençli ve dış şoklara karşı daha az kırılgan hale getirdi. Bu ABD için de iyi bir haber
Geçtiğimiz hafta ABD Ticaret Bakanlığı 2015 yılı ilk çeyrek dönem için yurtiçi hasıla büyümesi verisini açıkladı. Veriye göre ABD ilk çeyrekte yüzde 0.2’lik bir büyüme ile durma noktasına geldi. Bu durum ABD’deki yavaşlamanın küresel bir resesyona yol açabileceği korkularını alevlendirdi. Ancak Amerika’nın hapşırması ile dünyanın geri kalanının nezle olacağına yönelik klişe eskisi gibi gerçekleşmiyor. ABD’nin geçmişte olduğu kadar bulaşıcılık özelliği bulunmuyor. Öte yandan gelişmekte olan ülkeler şimdilerde ekonomik şoklara karşı çok daha güçlü. Bu, Asya, Afrika ve Latin Amerika’da daha az volatilitenin olması anlamına gelirken, politik istikrar ve uzun vadeli büyümeye katkı sağlıyor.
IMF araştırmacılarından oluşan bir ekip dünya ekonomilerinin uzun vadeli büyüme ve resesyon kayıtlarını incelediler. Araştırmacılar ekonomilerin bir müdahale olmadan ne kadar bir süre genişleme gösterdiklerine baktılar, ekonominin kötüye gittiği dönemler için de aynı incelemeleri gerçekleştirdiler. Buna göre geçtiğimiz 20 yıllık dönemde düşük ve orta gelirli ekonomiler genişlemede daha fazla vakit geçirirken, gerilemeler ve toparlanmalar daha sığ ve kısa hale geldi. Bu da ülkelerin şoklara karşı daha dirençli olduğuna işaret ediyor.
1970 ve 80’lerde gelişmekte olan ülkelerin medyanı, gerilemenin ardından kişi başına düşen geliri toparlamaya 10 yıl zaman harcıyordu. Ancak 2000’lerin başında bu toparlanma süresi 2 yıla düştü. 70 ve 80’lerde gelişen ülkeler zamanlarının üçte birinden fazlasını gerilemede harcıyordu. Ancak 2000’lerde zamanlarının yüzde 80’ini genişlemede harcamaya başladılar. 21. yüzyılın ilk 10 yılı gelişmekte olan ekonomilerin gelişmiş ekonomilerden daha fazla genişleme ve daha kısa gerileme gösterdiği ilk dönem olma özelliği taşıyor. Gelişen ülkelerin büyüme medyanı söz konusu 10 yıllık dönemde 1950’lerden bu yana en yüksek seviyede iken, volatilite en düşük seviyede gerçekleşti.