BDDK/Akben: Kurlarda bankaları olumsuz etkileyecek durum yok
BDDK Başkanı Akben, kur artışıyla ilgili olarak şu anda bankaları olumsuz etkileyecek durumun olmadığını söyledi
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben, "Güçlü bir bankacılık yapımız ve güçlü bir sermaye yeterliliğimiz var... Yapımızın güçlü olması, bu bağlamda da sektöre yabancı ilgisini sürdürüyor" dedi.
Akben, Anadolu Ajansı'nın (AA) 100. Yıl Vizyonu çerçevesinde geliştirdiği AA Finans Haberleri Terminali'nden canlı olarak yayınlanan AA Finans Masası'nın konuğu oldu.
Akben, seçim döneminin ekonomiyi nasıl etkileyeceğine ilişkin bir soru üzerine, hükümet kurulması ve seçim süreçlerinde genelde ekonomilerde dalgalanmalar oluştuğunu, bu dalgalanmaların seçim sathına girildiği andan itibaren başladığını, yeni hükümet kurulana kadar volatilitenin arttığını ve belirsizlik ortamı olduğu düşünülerek çeşitli beklentilerin oluştuğunu ifade etti.
Türkiye'de son 10 yıl içerisinde bu tür ekonomik kırılganlıkların çok azaldığını vurgulayan Akben, "Bankacılık sektörü de bu olayları satın aldıkları için dün ne isek bugün de çok farklı değiliz. Güçlü bir bankacılık yapımız ve güçlü bir sermaye yeterliliğimiz var. Gelişmekte olan ülkelere, Avrupa ve Amerika'ya baktığımızda onlara göre tabii ki bankacılık sektörü alanında önemli bir potansiyele sahibiz. O piyasalar ile kıyaslanacak bir büyüklükte değiliz ama yapımızın güçlü olması, bu bağlamda da sektöre yabancı ilgisini sürdürüyor" diye konuştu.
Akben, sektörün 2001 krizinden sonra bugüne kadar önemli dersler çıkardığını belirterek, yasal düzenlemeler, BDDK'nın kurulması ve bankaların ortaya koyduğu performansın önem arz ettiğini bildirdi. Son 1 yılda sektörün yüzde 20'nin üzerinde büyüme gerçekleştirdiğinin altını çizen Akben, toplamda dünyadaki büyüme ile kıyaslandığında önemli bir büyümeden bahsedildiğini söyledi. Akben, "Önümüzdeki yıllarda çevremizdeki savaşların sona ermesi, birtakım belirsizliklerin ortadan kalkması ve Fed tutanaklarının açıklanması kararlarının belli olması ile birlikte ülkemiz açısından da sektörümüz açısından da daha güzel ve daha parlak günleri beklediğimizi düşünüyorum" ifadesini kullandı.
- "Fed'in faiz kararı belirgin değil"-
ABD'deki toparlanmaya paralel olarak, Avrupa ile diğer gelişmekte olan Çin ve Rusya gibi ülkelerde bu toparlanmanın henüz gerçekleşmediğini dile getiren Akben, Fed içinde Başkanlar Kurulu'nda görüş ayrılıklarının bulunduğunu, bundan dolayı da Fed'in faiz kararının belirginleşmediğini, bunun tekrar ertelenmesinin söz konusu olduğunu söyledi.
Bu tür kararların öncesinde piyasanın bunu satın aldığını anlatan Akben, genel anlamda Fed'in kararının da nispeten satın alındığını aktardı. Akben, "Bundan sonra artırılsa da artırılmasa da etkisinin çok büyük boyutlara ulaşacağını ben düşünmüyorum şahsen. Eylül ayında da Fed'in böyle bir faiz artımı beklentisi, Merkez Bankası'nın da dünkü açıklamalarından da anlaşıyor ki yüzde 100 beklenti yok aslında. Belki yine onun esnetilmesinin söz konusu olduğunu düşünüyoruz" diye konuştu.
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'nın, enflasyonun yüzde 7'nin altına çekilmesi için bazı kurumlarla iş birliği içinde hareket edilmesi gerektiğine dair çağrısı olduğu anımsatılarak, bu noktada BDDK ile Merkez Bankası arasında ne gibi bir iş birliği görüleceği sorusuna Akben, ekonomi kurmayları, bürokrasisi ve ekonomi yöneten birimlerin mutlaka kolektif çalışma içinde yer almaları gerektiğini ifade etti.
Son düzenlemelerle Başbakan Yardımcısı Ali Babacan başkanlığındaki, BDDK, TMSF, SPK ve Merkez Bankası'nın üyesi olduğu, Hazine Müsteşarlığı'nın da dahil olduğu Finansal İstikrar Komitesi'nde, gelişmelerin ışığında nasıl hamleler yapılacağı, ekonomide neler yapılması gerektiğinin görüşüldüğü aylık toplantıların gerçekleştirildiğini belirten Akben, şunları kaydetti:
"Hükümet kurulmuş kurulmamış, şöyle olmuş böyle olmuş bir beklenti içinde olmadan bu toplantı sürdürülüyor. Zaten mevcut hükümetimiz var. Merkez Bankası'nın enflasyon istikrar hedefi var, ekonominin diğer kurumları da bu hedef doğrultusunda çalışıyor. Benim göreve geldiğim sıralarda ekonomi bürokrasisiyle, hükümet politikalarıyla uyumlu çalışacağımız konusunda bir beyanatım olmuştu. Bunu başka taraflara çekenler oldu. Bankalar Kanunu'nda BDDK'nın hükümet politikalarıyla uyumlu çalışacağına dair kanun maddesi var. Ekonomi bürokrasisinin elbette ki birbiriyle uyumlu, hükümet politikalarıyla uyumlu hareket etmesi gerekiyor. Bundan doğal bir şey yok. Bu yüzden Finansal İstikrar Komitesi'nde de Merkez Bankası'nın enflasyon politikasını destekleyici yönde nasıl bir yol izleyeceğimiz konusunda kararlar alıyoruz."
Kredi kartlarının taksit sayısının azaltılması, kredi kartlarında limit kısıtlaması, tüketici kredilerinin azaltılması gibi tedbirlere dikkati çeken Akben, Merkez Bankası ile uyumlu bir çalışma göstermeye devam edileceğini ifade etti.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben, "Kısa zamanda hükümet kurulur, belirsizlikler ortadan kalkarsa, kurlardaki yükselme veya birtakım belirsizliklerin de daha makul seviyelere geleceğine inanıyorum" dedi.
Sektörün sorunlarını çözme noktasında hareketlerini kısıtlayan bürokratik engellerin olup olmadığının sorulması üzerine Akben, Türkiye'nin Basel 3 kriterlerine uyacağını taahhüt ettiğini anımsatarak, bununla ilgili geçen hafta bütün tebliğleri ve yapacakları düzenlemeleri paylaştıklarını ifade etti.
Kriterlerin etkisi konusunda analiz yaptıklarını dile getiren Akben, "Basel kriterlerini tamamen yerine getirdiğimizde bankacılık sektörü bundan nasıl etkileniyor, piyasalarımız nasıl etkilenecek, bunu yapmak zorunda mıyız? Elbette ki bazı konularda uymayabiliriz ama kırılgan ortamlarda, derecelendirme şirketlerinin ülkemize açtığı not ve buna göre kredi aldığınız ortamlarda bizim gibi ülkelerin bunlara uyması önem çok arz ediyor" diye konuştu.
Sermaye yeterliliği rasyosunun önemli kriterler arasında yer aldığını kaydeden Akben, bu konuda uluslararası uygulamaların yüzde 8 iken Türkiye'de yüzde 12 olduğunu söyledi. Akben, "Şu anda sistemde zaten yüzde 15 civarında ortalamamız var. Bu konuda da iyi bir durumdayız" değerlendirmesinde bulundu.
- "Takibe düşen kredilerde iyi durumdayız"-
Takibe düşen kredi oranlarının da bir diğer önemli kriter olduğunun altını çizen Akben, "Burada da iyi durumdayız. Şu anda yüzde 2,9 seviyelerindeyiz. Hala marjlarımız var. Sektör çok olumsuz etkilenmiyor" şeklinde konuştu.
Sektörün özkaynak karlılığının ise yüzde 12'lerin biraz üzerinde seyrettiğini ve bu oranda bir miktar gerileme yaşandığını anlatan Akben, enflasyonda da bir gerileme söz konusu olursa bunun normal karşılanması gerektiğini dile getirdi.
Son zamanlarda sermaye karlılığına ilişkin yeni bir hesap tarzı geliştiğini ve buna göre oranın yüzde 14-15 seviyelerinde olması yönünde beklenti oluştuğunu belirten Akben, şöyle devam etti:
"Bu rakamlardan da aşağı düştüğü için bankacıların, 'Yeterli karlılığı sağlayamıyoruz' diye beklentileri var ama çevremizin ateş çemberi olduğu, ihracatımızda az gerileme söz konusu olduğu bir ortamda bankaların takibe düşen kredi oranlarının hala bu seviyelerde olması, kurların seviyesine rağmen bu alandaki kredi takibinin önemli seviyelerde olmaması çok önem arz ediyor."
- "Kurların daha makul seviyelere geleceğine inanıyorum"-
Bir başka soru üzerine Akben, Türkiye'nin krizlere karşı "şerbetlendiğini" belirterek, ülkede bu konuda yetişmiş bir kadro oluştuğunu ifade etti.
Volatilitenin arttığı durumlarda ne yapılması gerektiği konusunda tecrübe kazanıldığını anlatan Akben, şunları kaydetti:
"2001 krizinde bankaların mevduat değeri 63 milyar dolar seviyelerine düşmüştü. Şu anda 1 trilyon 200 milyar liradan bahsediyoruz. Böyle bir rakama gelmişsiniz. O zamanlar '5-6 milyar dolar ülkeden döviz çıkışı oldu' diye ortalık karıştı, kriz oluştu. IMF'den 20 milyar dolar kredi alacağız diye ortalık karışmıştı. Şimdi artık bu tutarlar artık bizim için çok anlam ifade etmiyor. 20 milyar dolar artık çok önemli projelerde kullanılıyor."
Piyasalarda derinlik arttıkça krizlere karşı dayanıklılığın da artacağına dikkati çeken Akben, Türk lirasına güvenin tazelenmesinin ülke açısından önemli bir kazanım olduğunu söyledi.
Akben, gerek yatırımcılar gerek tüketicilerin Türk lirasına hep öncelik verdiklerine işaret ederek, bunu "kurların uzun süre sabit kalması nedeniyle buradan beklenen gelirlerin elde edilememesine" bağladı.
Kur hareketlerinin seyrine ilişkin de görüşlerini paylaşan Akben, "Kısa zamanda hükümet kurulur, belirsizlikler ortadan kalkarsa, kurlardaki yükselme veya birtakım belirsizliklerin de daha makul seviyelere geleceğine inanıyorum" ifadesini kullandı.
Türkiye'nin kendisine önemli hedefler koyduğunun altını çizen Akben, komşu ülkelerde yaşanan olumsuzlukların normale dönmesinin Türkiye'nin lehine olacağını sözlerine ekledi.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben, döviz kurlarındaki artışın bankacılık sektörüne etkilerine ilişkin, "Kurlar arttığında, beklentilerde zayıflamalar olduğunda birtakım gelişmeler elbette ki olacaktır ama bunların şu anda bankaları olumsuz etkileyecek bir durumu yok" dedi.
Bankacılık alanında ileriki dönemde makro ihtiyati tedbirlerin gündeme gelip gelmeyeceğine ilişkin bir soru üzerine Akben, finansal istikrarı sağlamayı amaçlayan makro ihtiyati önlemlere başvurduklarını, ekonomi alanında günün yakalanması gerektiğini, piyasanın gerisinde olunması durumunda bunun daha önemli kırılganlıkları beraberinde getireceğini söyledi. Bir gazetede "BDDK dert babası" diye bir haber yayınlandığını anımsatan Akben, şöyle devam etti:
"Düzenlemeler konusunda beklentiler var, ciddi adımlar atılacağı konusunda. Biz göreve geldiğimizde, BDDK'nın düzenleme tarafı, denetleme tarafından önce geliyor. 2001 krizinden sonra çıkan Bankacılık Kanunu üzerindeki birtakım değişiklikleri zaman zaman tebliğlerle yerine getirmeye çalışıyoruz. Burada şunu gözardı etmeyelim, dünyada önemli gelişmeler oluyor, uluslararası piyasalara artık tamamen bağlısınız, sektörümüzün yüzde 40'ın üzerindeki bir miktarı yabancı ortaklığında sürüyor. Kendinizi tabii ki dünyadaki gelişmelerden, olaylardan, Fed kararlarından veya Çin'in devalüasyonundan ayrı düşünemezsiniz. Dünyadaki gelişmelerin nereye gittiğini, ne olduğunu izlemek zorundasınız. Buna paralel de siz kendi düzenlemelerinizi yapmak zorundasınız. 10 yıl önceki yapılmış yasalarla tabii ki sistemi güncelleyemezsiniz, yönetemezsiniz."
Bankacılara, "sistemin önünde sizi engelleyen, sistemin büyümesini engelleyen, ekonomi açısından yapılmasında fayda olan neler var" diye sorduklarını ve tüm paydaşlara soracaklarını ifade eden Akben, bankacılığın, herkesin yolunun kesiştiği bir sektör olduğunu kaydetti. Parayla ilgili olan herkesin yolunun bankalardan geçtiğini belirten Akben, paydaşlarının çok olduğunu, herkesi memnun etmenin de çok kolay olmadığını söyledi.
Sektöre sermaye yatıranların kazanç elde etmek, tüketici veya kredi kullanan şirketlerin de daha az maliyetle hizmet almak istediklerini, bunun ortasının bulunmasının gerektiğini ifade eden Akben, bankacılığın, ekonominin en önemli sektörü olduğunu anlattı. Akben, şöyle konuştu:
"Biz, büyümemizi, ülkemizin ihracat gelişimini, bankacılık sektöründen kaynak sağlamakla yapıyoruz. Çünkü tasarruf açığımız oldu, tasarruflarımızı artıramıyoruz. Bu defa bankalar kaynaklarını kullandırıyor, aynı zamanda yurtdışından sendikasyon veya benzeri kredilerle Türkiye'yi fonlamaya çalışıyor. Bu, bizim büyümemize önemli katkı sağlıyor. Türkiye'nin büyümesi yüzde 2-3 civarında, önümüzdeki dönem planlanıyor ama Türkiye geçmişte gösterdiği performansı sağlamak açısından yüzde 4-5'lerin civarında, 4'lerin üzerinde, yüzde 5-6'lar civarında büyüme gerçekleştirmesi lazım. Bunu, sermaye birikimimiz kısıtlı olduğundan, bankalarla yapmaya çalışıyoruz. Aslında bunları göz önüne alarak maksadımızı bu sektöre, bankacılara zarar verecek veya tüketici ile bankacıyı karşı karşıya getirecek şeyler içinde olamadan, herkesin hakkını koruyarak, bu ülkeye bankaların da katkısını en üst düzeyde tutarak, sürdürmeye çalışmamız lazım. Biz de regülatör olarak bunu yapmaya çalışıyoruz."
Tüketicilerin, basında yer alan ifadelerle "sanki yolunacak kaz" gibi algılanmasının, tasvip etmeyecekleri ve desteklemeyecekleri bir hareket olduğunu belirten Akben, şunları kaydetti:
"Bankacılarımızın da böyle bir hareket içinde olduklarını düşünmüyorum. Bunu düşünen varsa, bunu bu şekilde yapmaya çalışan varsa zaten Gümrük ve Ticaret Bakanlığının Tüketici Yasası'na dayalı cezai yaptırımları gerek BDDK'nın yaptırımları, murakıplarımızın denetimleri sürmekte gereken kanun çerçevesinde yasal yaptırımlar uygulanmakta. Bunun haricinde olayı speküle edip de bu şekle getirmenin bir anlamı yok. Ben bu kurumun başkanı olarak, bu sektörün başkanı olarak her iki tarafın da hak hukuk çerçevesinde bunu düşünmemiz lazım, herkesin de buna göre hareket etmesi lazım. Tüketicilerimize de onlara da buradan sesleniyorum, bir sistem kurulmuş, şube kirası veriliyor, insanlar çalıştırılıyor, elbetteki bazı şeyler bedava yapılmayacak, bunların bir bedeli olacak. Olması gerek de makul bir bedel olması. Olmayacak şeylerden ücret alınmaması, bunlar üzerinde daha önce çalışmalarımız oldu. Bu çalışmalarımız devam edecek. Gelişmelere binaen düzenlemeler, yapılması gereken şeyler yapılmaya devam edecek."
- "Türkiye daha iyi durumda"-
Bankacılık sektörünün performansına ilişkin bir soru üzerine, sektörün aktif toplamının 2 trilyon 200 milyar lira seviyelerine ulaştığına dikkati çeken Akben, bunun içerisinde en büyük rakamları oluşturan kredilerin 1 trilyon 400 milyar lira düzeyinde olduğunu bildirdi.
Akben, mevduatın da 1 trilyon 200 milyar lira seviyelerine ulaştığının altını çizerek, 2014'ün 6. ayında mevduatın 975 milyar lira, kredilerin 1 trilyon 123 milyar lira seviyelerinde bulunduğunu vurguladı.
Bu değişimlere bakıldığında kredilerde yüzde 24, mevduat tarafında da yüzde 8'e yakın bir büyümeden bahsedileceğini ifade eden Akben, Türkiye'nin önümüzdeki dönem büyüme beklentisinin yüzde 3 olduğunu, Avrupa gibi diğer ülkelerde bu büyüme rakamlarının görülmediğinin altını çizdi.
Akben, sektörün Türkiye'nin büyümesi için çok önemli olduğunun altını çizerek, alınan sendikasyon ve diğer şekilde borçlanmalardan alınan kredilerde bugüne kadar sorun yaşanmadığını, bunların zamanında ödendiğini bildirdi.
Yurtdışında Türkiye'ye rakip olacak ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye'nin daha iyi durumda olduğunu belirten Akben, şöyle konuştu:
"Şu anki görüldüğü şekliyle, gerek rasyolarda gerek hacimde büyüme çok kötü değil. Bu halde böyleysek, bir defa ekside değiliz, kötü durumda değiliz, bankalarımız çok güçlü, kredilerde ve geri dönüşlerinde çok büyük sorunumuz yok. Kurlar arttığında, beklentilerde zayıflamalar olduğunda birtakım gelişmeler elbette ki olacaktır ama bunların şu anda bankaları olumsuz etkileyecek bir durumu yok. Şu andaki gidişatımız da bu bağlamda ilk seviyelerde. İnşallah önümüzdeki dönemlerde bu kırılganlığın, bu aşırı hareketliliğin normal hale gelmesi durumunda, insanların, şirketlerin, bankaların kendi önlerini görmeleri açısından çok daha iyi bir seviyeye geleceğine inanıyoruz."
Akben, sektörde bir olumsuzluk görünmediğinin altını çizerek, kredi riskinde de olumsuz bir durum olmadığını, tüketicileri de alınan tedbirlerle olumsuz etkileyen şeylerin bulunmadığını ifade etti. Türk lirası borçlanmanın da maliyet avantajı olduğuna dikkati çeken Akben, şunları kaydetti:
"Kurlardaki aşırı değerlenme ve aşırı hareketlilik elbetteki bir olumsuzluk yaratıyor ama çabuk bunlardan kurtulabilirsek... Tabii hükümetin ve Merkez Bankasının buna yönelik tedbirleri var. Buradaki önemli hususlardan birisi ihracatımız içerisindeki ithal girdi oranı konusunda çalışmalar var. Neler yapabiliriz, buradaki yerli sanayi sektörünü nasıl destekleyebiliriz, burada çalışmalar var. Türkiye'de tarım konusunda önemli gelişmeler var. Baktığımızda iyi durumda olduğumuzu düşünüyoruz ama yeterli mi, tabii ki yeterli görmek doğru değil. Çok rüzgar estiğinde şapkayı, paltoyu muhafaza edebiliyorsanız, kendinizi koruyabiliyorsanız bu bir kazançtır. Rüzgar geçtikten sonra daha iyi bir ortamda kendinizi bulabilirsiniz."
-"Bankacılık sektörü kime döviz kredisi vereceğini öğrendi"-
Akben, kredilerde Türk lirası oranının yüzde 70'lerde olduğunu vurgulayarak, daha önce tüketici tarafında dövize endeksli kredi kullanılmasını yasakladıklarını hatırlattı.
Tüketici tarafında bireysel kredilerin 374 milyar lira civarında olduğunun altını çizen Akben, yüzde 30 oranındaki dövizle kredi alan firmaların da ihracat bedelleri ve yurtdışı müteahhitlik hizmetleri gibi döviz girdileri olduğuna işaret etti.
Bankacılık sektörünün kime döviz kredisi vereceğini öğrendiğini dile getiren Akben, şirketlerin de risklerini yönetebildiklerini ifade etti.
Akben, Türkiye'nin şu anda bankalarına kaynak aktarmayan nadir ülkelerden birisi olduğunu belirterek, "Şu anda bankalara kaynak aktarma gibi bir sorunumuz da yok, böyle bir beklentimiz de yok" dedi.
Özel sektörün gücüne inandığının altını çizen Akben, "Yılbaşından bu yana dövizdeki kur artışı çok yıkıcı, şirketleri çok zor durumda bırakan seviyelere henüz gelmedi" ifadesini kullandı.
Akben, büyük riskleri olan şirketlerin risk yönetimiyle dikkat ettikleri için orada da çok büyük bir kırılganlık beklemediklerinin altını çizdi.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben, küçük kalmış bankaların içeride satın almalarla daha büyük hale gelmek istediklerini belirterek, "Bunun yanında daha önce pazarımıza çok girmemiş ülkelerden çok büyük bankalar şu anda çalışmalarını sürdürüyorlar. Ciddi manada da bu alana girmek isteyen bankalar var. Şartları yerine getirdiklerinde Türkiye onlara önemli şekilde pazarı açmaya hazır" dedi.
Akben, Anadolu Ajansı'nın (AA) 100. Yıl Vizyonu çerçevesinde geliştirdiği AA Finans Haberleri Terminali'nden canlı olarak yayınlanan AA Finans Masası'nın konuğu oldu.
Yabancı bankaların Türkiye'deki faaliyetlerine ilişkin bir soruyu yanıtlayan Akben, "Bize resmen 'sattım, çıkıyorum' diye başvuran banka yok şu anda. Sizin gibi basından biliyoruz. HSBC basında da yer aldı. Bunu talep eden başka bankalar da var" diye konuştu.
Akben, HSBC ile görüştüğünü dile getirerek, bankaların farklı stratejileri olduğunu, bir bankanın bireysel alanda, bir bankanın kredi kartlarında, bir diğerinin de KOBİ alanında büyümek istediğine dikkati çekti. İyi bir strateji belirlenirse, her ülkenin kendi konumuna göre bir strateji geliştirilirse piyasadan çekilmeyi, bankayı satmayı gerektirecek bir durum ortaya çıkmayacağını vurgulayan Akben, Türkiye pazarından çıkmak isteyen bankacılara "Tabloya iyi bakmak lazım" tavsiyesinde bulunduğunu söyledi.
Bir alanda büyümek isteniyorsa, rakiplerin iyi takip edilmesi gerektiğini dile getiren Akben, "Eğer onlar kadar güçlü olarak bu sektörde yer alamazsanız tabii ki kar edemezsiniz. Eğer her şeyi de kara endeksliyorsanız farklı düşünebilirsiniz. Ama büyük yapılarda strateji değişiklikleri çok olmuyor" değerlendirmesinde bulundu.
Akben, ülke gerçeklerini görmeden bir yönetsel yapıya gidiliyorsa, gerek profesyoneller bazında gerek yönetim kurulu bazında bunlara gereken önem verilmiyorsa bir takım sorunlar oluştuğunun altını çizerek, "Piyasayı, pazarı tanımak çok önemli. Eğer pazarı tanıyan bir ekibiniz varsa sizin bu sektör içerisinde geride kalmanız, o zaman sizin kendi stratejinizi ortaya koyup düşünmeniz lazım. Sorunun daha çok strateji ve yönetsel alanlarda olduğunu düşünüyoruz. Denetimlerimiz sırasında bunları da ifade ediyoruz. Ama çok büyük yapılarda bu sorunları aşmak çok kolay olmuyor. Karar alma süreçleri yönetsel manada zorluklar ortaya çıkıyor" ifadesini kullandı.
-"Sektöre girmek isteyen bankalar var"-
Şu anda sektöre girmek isteyen, müracaat etmiş, dosya almış bir çok ülkeden önemli oyuncular bulunduğunu dile getiren Akben, şunları kaydetti:
"Son zamanlarda bilhassa küçük kalmış bankalarımız içeride satın almalarla daha büyük hale gelmek istiyor. Ölçek büyüklüğü bu anlamda önem arz ediyor. Bunu sağlamak için satın almalarla bunu yapmak isteyenler de var. Bunun yanında daha önce pazarımıza çok girmemiş ülkelerden çok büyük bankalar şu anda çalışmalarını sürdürüyorlar. Ciddi manada da bu alana girmek isteyen bankalar var. Şartları yerine getirdiklerinde Türkiye onlara önemli bir şekilde pazarı açmaya hazır. Girmek isteyen insanlar varsa, herhalde bu insanlar boşuna buraya gelmek istemiyorlar."
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben, Bank Asya sürecine ilişkin, "TMSF ile banka sahipleri, ortakları arasında görüşmeler sürdürülüyor. Bankanın satılması dahil, bankanın ortaklık yapısının değiştirilmesi dahil bir süreç var. Hukuki süreç orada işliyor" dedi.
Akben, Bank Asya konusunda şu an hangi aşamada olunduğuna yönelik soru üzerine, bunun uzun zamandır üzerinde durulan bir süreç olduğunu ifade etti. Bankanın gerek likidite gerek ortaklık yapısı gerekse de pazar içindeki durumuna ilişkin hukuki süreçlerden geçildiğini hatırlatan Akben, hukuk ve kanunlar çerçevesinde gerekli tedbirlerin alındığını söyledi.
Son olarak da Bankacılık Kanunu'nun 71. maddesine ilişkin kuralların ortayı çıkmasıyla, söz konusu bankanın TMSF kontrolünde faaliyetlerine devam ettiğini aktaran Akben, "TMSF ile banka sahipleri, ortakları arasında görüşmeler sürdürülüyor. Bu görüşmelerden bankanın satılması dahil, bankanın ortaklık yapısının değiştirilmesi dahil bir süreç var. Hukuki süreç orada işliyor" diye konuştu.
Akben, bu konuda bazı basın yayın kuruluşlarında, gerek BDDK gerekse de diğer kurumlar hakkında hiç doğru olmayan hatta iftira niteliğinde haberlerin yer aldığına işaret ederek, yapılanların hukuk çerçevesindeki işlemler olduğunu kaydetti.
Geçen hafta bir basın kuruluşunda, BDDK ve diğer kurumların görev ve yetkilerini kötüye kullandıklarını ve bunun sonucunda Bank Asya'ya el konulduğuna yönelik haberin yayınlandığını hatırlatan Akben, "Görevi ve yetkiyi kötüye kullanmak, hukuken suç. Buna ilişkin, görev ve yetkinin kötüye kullanıldığına dair mahkemeden karar alınması lazım, böyle bir karar yok. Hatta hatta bu şekilde açılmış davaların büyük bölümü takipsizlikle, retle sonuçlanmış durumda. Böyle bir karar olmadığı halde bir gazetemiz bunu haber yapıyor. Benzer gazeteler aynı, oradan alarak bunu haberleştiriyor. Hatta geçenlerde çok ilginç, bu gazetelerde çıkan haberler sanki delilmiş gibi mahkemeye tevdi edilmiş. İşte, 'Bunlar yalanlanmadığı için herhalde doğrudur' diyor. Böyle bir mantık yok" ifadelerini kullandı.
- "Bankanın hangi noktaya geldiği zaten belli"-
Bankanın zaten hangi noktaya geldiğinin belli olduğuna dikkati çeken Akben, ekonomik göstergelerin çok geri gittiğini söyledi. Çok ortaya konan sermaye yeterlilik rasyosunun tek başına bir gösterge olmadığını vurgulayan Akben, şunları kaydetti:
"Ortaklık yapısıyla alakalı birtakım şeylerde sadece BDDK'nın görüşleri dışında da görüşler var. Bunun yanında devletin diğer birimlerinin de görüşleri var. Bankanın sahibini arıyoruz biz, bankanın bir sahibi olsun isteniyor, güçlü bir sahiplik önemli. Çünkü insanlar güvenip, parasını size emanet ediyor. BDDK'nın görevi, getirilen bu mevduatın emin bir şekilde yürütülmesi. Her türlü dedikodudan her türlü şaibeden arındırılmış, yasalar çerçevesinde bankacılık yapılması. Biz bunlara önem veriyoruz, ortaklık yapılarına önem veriyoruz, elbette rasyolara da önem veriyoruz. Bu bağlamda, bunları başka bir şeye bağlamanın anlamı yok. Bunlar hukuki çerçevede sürdürülen işlemler. Bu bankanın şu olmasının, bu olmasının önemi yok. Kim olsa, hangi banka olsa bu şartlar olduğu takdirde aynı uygulamalar yapılacaktır. Burada bir farklılaştırma, şuna, buna farklı davranma gibi bir şey söz konusu değildir."
- "Belgeler hala tamamlanmadı"-
Bankanın yönetimine el koymaya neden olarak gösterilen, ortaklık yapısına ilişkin bazı belgelerin tamamlanıp tamamlanmadığına ilişkin soruyu da yanıtlayan Akben, bu konuda da birçok spekülasyon yapıldığını söyledi. Akben, şöyle devam etti:
"Biz diyoruz ki belgeler tamamlanmadı. Evet tamamlanmadı, hala tamamlanmadı. Yok işte, 'yüzde 90'ı, 89'u tamamlandı.' Biz zaten bir oran demedik ki. Belgelerin tamamlanmadığını söylüyoruz. Bankalar Kanunu açısından da altın hisse hakkı veren, yönetim hakkı verilen grup, bir grup olarak düşünülüyor. Burada yüzde 3'ünün, 5'inin dahi tamamlanmamış olması, bir grup olarak düşünüldüğü için tamamlanmamış sayılıyor. Olaylar tabi başka boyutlara çekilerek, bu hale getiriliyor. Ben kimsenin bu tür spekülasyonlara prim vermemesini diliyorum. Biz hukuken, yasal olarak ne yapmamız gerekiyorsa onları yapmaya çalışıyoruz. Bu konularda gerek TMSF yönetiminin gerekse de bizim yaptığımız açıklamaların önemli olduğunu düşünüyoruz. Bizler tarafından bir açıklama yapılmadan, bu tür konularda basındaki haberlerin de doğru kabul edilmemesini herkese duyuruyoruz."
- "Katılım bankacılığının payının yüzde 20'ye çıkarılması hedefleniyor"-
Katılım bankacılığının geliştirilmesi konusundaki çalışmaları da değerlendiren Akben, ürün sayısının, sektördeki oyuncuların artmasının çok önemli olduğunu vurguladı. Mehmet Ali Akben, katılım bankacılığının sektördeki payının hala yüzde 5-6'larda olduğunu, bunun da Türkiye için yeterli bir oran olmadığını dile getirdi.
Akben, katılım bankacılığının, sektördeki payının ilk olarak yüzde 20'ye çıkarılmasının hedeflendiğini, onun üzerine de daha gidilecek yolun bulunduğunu söyledi.
Türkiye'de 2001 bankacılık krizinden bir katılım bankasının da etkilendiğini hatırlatan Akben, o dönemde katılım bankacılığı sektörünün, o zamanki adıyla özel finans kurumlarının Bankacılık Kanunu kapsamında olmadığını, Hazine'nin, Başbakanlığın, Merkez Bankasının, diğer ilgili kurumların tebliğleriyle yönetilmeye çalışıldığını kaydetti. Akben, "Bu 2005'ten sonra Bankacılık Kanunu kapsamına alınıp, adının katılım bankası şeklinde bir banka hüviyetine kavuşmuş olması, aslında 1983'lerde ülkemizde kurulan bu sektör, aslında kanunun tam manasıyla baktığımızda 2005'ten sonra kurulmaya başladı diyebiliriz. Burada bir 10 yıllık tam bir bankacılık kapsamı içerisinde bütün bankalarla rekabet eder şekle gelme aslında çok uzun bir süreç değil" dedi.
- "Sektöre büyük güç katacak"-
Bu alanda şu anda kamu bankalarının katılım bankası konusunda faaliyet gösteriyor olmasının aslında sektöre büyük güç katacağını ifade eden Akben, şöyle devam etti:
"Zaten Türkiye'de hep böyle olmuş, baktığınızda devletin bir öncülüğü gerekiyor. Sanayide öncülük yapılmış, bankacılıkta öncülük yapılmış ve ondan sonra bu sektör gelişmeye başlamış. Şimdi katılım bankacılığında da bunu görüyoruz, şayet yakında Vakıf Katılım devreye girecek, ondan sonra beklemede olan Halk Bank'ın bir katılım bankası açma projesi var. Doğrusu ben de BDDK Başkanı olmadan önceki süreçte bu konuda raporlar düzenlemiştim, devletin katılım bankası alanında da faaliyet göstermesi gerekliliği konusunda raporlar yazmıştım. Bizim de bu süreçte bir katkımızın olduğunu düşünüyorum. Tabii ki hükümetimizin de bu konuda attığı adımlar, bankalarımızın bu konularda attığı adımlar önemli. Bu sektörün büyümesi açısından da büyük faydası olacaktır. Bu sektörün halk nezdinde de güvenilirliği açısından bir büyük katkısı olacaktır."
Bankaların güven müesseseleri olduğunu, itibarın önemli olduğunu anlatan Akben, "Kamunun buraya katacağı güven ve itibar, bu sektörün çok daha büyümesini sağlayacak. Yurtdışından büyük ihtimal, kamunun da bu alanda olmasından dolayı hala süren arayışlar, Türkiye'ye gelmek isteyen bir çok bilhassa Körfez ağırlıklı sermayeler var" şeklinde konuştu.
Son Basel 3 kriterlerinde de daha çok riski kontrol etmek, riski yönetmek ağırlıklı bir yapılanmadan söz edildiğine işaret eden Akben, sermayenin güçlülüğü ve riskin yönetilebilirliğinin önem arz ettiğini vurguladı. Akben, "Bu da inşallah bu sektör içerisindeki gerek kalkınma, yatırım bankacılığı tarafının gerek katılım bankacılığı tarafının gerek diğer konvansiyonel ticari bankacılık tarafımızın da aynı zamanda güçlenmesine, hem rekabet açısından da öne çıkmasında fayda olacaktır. İnşallah katılım bankacılığı sektörü de bu sektör içerisinde bir paya ulaşır aynı zamanda ürün çeşitliliği olmuş olur, riskin dağılımı söz konusu olmuş olur. Bundan dolayı da bu alandan çok şeyler bekliyoruz. Ülkemize de çok büyük katkı sağlayacağını düşünüyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
Kamunun katkısının hangi vadede yansıyacağına ilişkin bir soru üzerine Akben, "Şimdi tabii şu anda daha Ziraat Katılım orada devrede, Vakıf Katılım, Halk Katılım daha devreye girmedi. Halk Bankasında halka açıklık oranı var, orada bir problem var. Bunların tam haliyle devreye girmesinden sonra bunun daha da hızlanacağını düşünebiliriz" ifadelerini kullandı.
BDDK Başkanı Akben, kur artışıyla ilgili olarak şu anda bankaları olumsuz etkileyecek durumun olmadığını söyledi.
AA Finans