Şimşek, Hazine Müsteşarlığının bütçesine ilişkin sunum yaptı
Başbakan Yardımcısı Şimşek, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Hazine Müsteşarlığının 2017 bütçesine ilişkin sunum yaptı.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, "Tüm şokların bir arada gerçekleştiği oldukça kötümser bir senaryoda dahi AB tanımlı genel yönetim borç stokunun milli gelire oranı program dönemi sonunda yüzde 38’in altında kalmaktadır. Bu analiz kamu maliyemizin ve kamu borç yapımızın ne derece sağlam olduğuna işaret etmektedir." dedi.
Şimşek, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Hazine Müsteşarlığının 2017 bütçesine ilişkin sunum yaptı.
Hükümetin öncelikli hedeflerinden birinin makro-finansal istikrarın korunması olduğunu vurgulayan Şimşek, bu çerçevede mali disiplininin korunmasının büyük önem taşıdığını bildirdi.
Türkiye ekonomisinin iç ve dış şoklara karşı direncinin artmasını sağlayan mali duruşun, içeride ve dışarıda takdirle karşılandığına işaret eden Şimşek, 2000'li yılların başında GSYH'ya oranla yüzde 10'ların üzerine çıkan genel devlet bütçe açığının, geçen sene neredeyse sıfır düzeyine gerilediğini söyledi.
Genel devlet bütçe açığının 2016'da GSYH’ye oran olarak yüzde 1,9 seviyesi olmasını öngördüklerini belirten Şimşek, bu açığın gelişmekte olan ülkelerde yüzde 4,5 olduğu dikkate alındığında, iyi ve güçlü bir performansın ortaya konulduğu ifade etti. Kamu maliyesindeki bu güçlü duruşun Türkiye'ye çok şey kazandırdığına dikkati çeken Şimşek, şöyle devam etti:
"2000'li yılların başında GSYH'nin yüzde 15 civarı bir faiz harcaması söz konusuyken, bu sene yaklaşık yüzde 2,4’e gerilemesi beklenmektedir. Buradan tasarruf edilen imkanlarla başta eğitim, sağlık, altyapı ve diğer alanlara ciddi destekler sağlanmıştır. Ülkemizin geleceği daha iyi bir şekilde inşa edilmiştir. Mali disiplinin diğer önemli bir sonucu da kamu borç sürdürülebilirliğine ilişkin endişelerin ortadan kalkmış olmasıdır. Bu dönemde gerek iç borçlanmanın vadesi neredeyse 70 ay civarına yükseltilmiş, borçlanma maliyetleri de yüzde 60'lardan yüzde 10'lara kadar çekilmiştir. Küresel kriz sonrası döneme bakıldığında 2010-2015 döneminde reel faiz ortalaması yüzde 1'in altında gerçekleşmiştir, bu da Türkiye için tarihi düşük seviyelerdir, küresel olarak da faizler son derece düşük bir dönemi geçiriyor."
Bu yıl AB tanımlı borç stokunun gayri safi yurtiçi hasılaya oranının yüzde 32,8’e olarak tahmin edildiğini belirten Şimşek, program dönemi sonunda bu oranın yüzde 30'un altına düşmesini beklediklerini ifade etti.
Şimşek, bunun gelişmekte olan ülkeler, avro bölgesi ve OECD ortalamasıyla karşılaştırıldığında oldukça iyi bir oran olduğunu söyledi.
"Borç yükünü azalttık, borcun yapısını iyileştirdik"
AK Parti hükümetleri döneminde sadece borç yükünü azaltmakla kalmadıklarını aynı zamanda borcun yapısını da önemli ölçüde iyileştirdiklerini vurgulayan Şimşek, borçlanmaları ağırlıklı olarak TL cinsinden ve sabit faizli enstrümanlarla gerçekleştirirken, piyasa koşullarının elverdiği ölçüde vadeleri uzattıklarına işaret etti.
Şimşek, 2002 yılında merkezi yönetim borç stokunun yaklaşık yüzde 58'i döviz cinsinden iken, bu oranın bu yılın eylül ayı itibarıyla yüzde 35'e düştüğünü belirterek, "Benzer şekilde borç stokumuzun yüzde 55'i değişken faizli senetlerden oluşurken, bu oran bugün yüzde 31 düzeyine gerilemiştir." dedi.
Stratejik ölçütlere dayalı borçlanma politikası sayesinde borç stokunun faiz, kur ve likidite risklerine karşı olan duyarlılığını da önemli ölçüde azalttıklarını anlatan Şimşek, şu bilgileri paylaştı:
"2003 yılından bu yana ağırlıklı olarak sabit faizli borçlanma yaparak borç stokunun faize duyarlılığında önemli iyileşmeler sağladık. Duyarlılık analizi çalışmalarına göre TL faizlerdeki 500 baz puanlık bir artış, 2001 yılı stok yapısı çerçevesinde borç stokunu 1,7 puan artırırken, 2015 yılı itibarıyla yalnızca 1,0 puan artırmaktadır. GSYH büyümesindeki 2 puanlık azalış yine borç stok oranını önceden 1,2 puan artırırken, 2015 yılı itibarıyla yalnızca 0,6 puan artırmaktadır. Diğer taraftan TL cinsi borçlanmaya ağırlık vererek, borç stokunun yapısını döviz kuru şoklarına karşı da daha dayanıklı hale getirdik. 2001 yılındaki stok yapısı sürdürülüyor olsaydı, liranın yüzde 10 değer kaybı, borç stokunun milli gelir oranının 4,4 puan artmasına sebep olacakken, 2015 yılında bu etki sadece 1,2 puandır. Faiz dışı fazladaki değişimin etkisi değişmemiştir."
Tüm şokların bir arada gerçekleştiği oldukça kötümser bir senaryoda dahi AB tanımlı genel yönetim borç stokunun milli gelire oranının program dönemi sonunda yüzde 38’in altında kaldığını belirten Şimşek, bu analizin, Türkiye'nin kamu maliyesinin ve kamu borç yapısının ne derece sağlam olduğuna işaret ettiğini bildirdi.
2017'de 133,1 milyar liralık borç servisi öngörülüyor
Şimşek, Hazine finansman programına da değinerek, 2017 yılında, 80,5 milyar lira ana para ve 52,7 milyar lira faiz olmak üzere toplam 133,1 milyar lira tutarında borç servisinin programlandığını, borç servisinin 98,1 milyar lirasının iç borç, 35,0 milyar lirasının ise dış borç servisi olduğuna işaret etti.
Trafik sigortası primlerindeki düşüş
Şimşek, bu yılın eylül ayı itibarıyla 400 yatırımcı melek yatırımcının lisans aldığını ve 14 Melek Yatırım Ağının da akredite edildiğini, 2013 yılında 14,7 milyon avro olan melek yatırım tutarının 2015 yılında 31 milyon avroya ulaştığını ifade etti.
Türkiye sigortacılık sektöründe, 59 sigorta şirketi, 2 reasürans şirketi, 130 broker, 15 bin 804 acente, 36 bin 480 bireysel emeklilik aracısı, 3 bin 616 sigorta eksperi ve 128 sicile kayıtlı aktüerin faaliyet gösterdiğini belirten Şimşek, sektörün 2016 yılı sonundaki prim üretiminin 42,1 milyar liraya ulaşmasının tahmin edildiğini bildirdi.
Şimşek, trafik sigortası primlerine de değinerek, yapılan kanuni düzenlemelerin ardından bu yılın mayıs ayından ekim ayı sonuna kadar trafik sigortası primlerinde tüm araç grupları için ortalama yaklaşık yüzde 7'lik ve otomobil araç grubu için ise yaklaşık yüzde 9'luk düşüş gerçekleştiğini belirtti.
"BES fonunda 10 yılda 100 milyar lira birikecek"
Şimşek, bireysel emekliliğe getirilen yeni sistemin tasarrufların artırılması noktasında büyük önem taşıdığına değinerek, şunları kaydetti:
"BES'te katılımcı sayısı 2013 yılı başında 3 milyon seviyesinden, 28 Ekim 2016 itibarıyla 6,5 milyon kişiye, fon büyüklüğü ise yaklaşık 20 milyar liradan devlet katkısı dahil 58,6 milyar liraya yükseldi. Sistemin daha da iyileştirilmesi ve ekonomimize sağlanan uzun vadeli kaynağın çok daha yüksek düzeylere taşınabilmesini teminen temel olarak birkaç çalışmamız bulunuyor.
Bunlardan biri olan otomatik katılım uygulamasına ilişkin kanuni düzenleme 1 Ocak 2017 itibarıyla yürürlüğe girecek. Otomatik katılım ile ilgili alt düzenleme çalışmalarımızda da son aşamaya geldik. Bu çerçevede, önümüzdeki 10 yıllık süreç sonunda yaklaşık 100 milyar liralık bir fonun burada birikmesini öngörüyoruz. Diğer bir çalışmamız ise fiil ehliyetine sahip olmayan kişilerin de bankacılıkta olduğu gibi veli ve vasileri aracılığı ile BES'e katılabilmesini sağlayacak düzenlemelerin hayata geçirilmesidir."
AA