Advertisement
SEKTÖR HABERLERİ ABONE OL

İSTANBUL (A.A) - 24.02.2011 - Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) Yönetim Kurulu Başkanı Piraye Antika, yakın bir gelecekte Türkiye'nin değerleme notunun artacağını ve yatırım yapılabilir ülkeler arasında derecelenmesini beklediklerini, ancak cari açık üreten büyüme trendinin bu avantajlı pozisyonun uzun vadede sürdürülebilirliği konusunda bazı soru işaretleri doğurduğunu kaydetti.

Antika, YASED'in 30. Olağan Genel Kurul Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, bugün seçimli bir genel kurul yaptıklarını, mevcut Yönetim Kurulu olarak iki yıldır görevde olduklarını ve görevi yeni bir yönetime devredeceklerini söyledi.

Antika, Yönetimde devinim sağlamak, derneğe yeni bakış açıları getirebilmek ve değişik sektörlerin de yönetimde yer alabilmesini sağlamak için kendisinin de aralarında bulunduğu 6 üyenin yeni dönemde yönetime talip olmadığını ifade etti. Antika, son 2 yılda YASED olarak gerçekleştirdikleri değişikliklerin özellikle Derneğin kurumsal yönetişim ilkelerinin pekişmesi doğrultusunda önemli birer yapı taşı olduğunu vurguladı.

YASED'in faaliyetlerine ve Türkiye'de kaydedilen ekonomik gelişmelere değinen Antika, büyümeye yönelik riskler açısından dış talebin seyrinin en önemli belirsizlik faktörü olduğunu, iç talebe bağlı olarak hızlı büyüyen Türkiye'nin yurt içi tasarrufları büyütemediği için hızlı açıldığını, gerek sermaye gerekse dış borç olarak dış tasarruflara bağımlığın arttığına dikkati çekti.



-''SADECE KREDİ ARZINA DÖNÜK ADIMLARIN BAŞARI ŞANSI NEDİR?''-



Kısa vadede yakalanan politik ve mali istikrarın Türkiye'yi özellikle gelişmekte olan ülkeler arasında yükselen bir cazibe merkezi konumuna getirdiğini dile getiren Antika, şöyle devam etti:

''Çok değerli bir fırsat penceresi yakalamış durumdayız. Yakın bir gelecekte Türkiye'nin değerleme notunun artacağını ve yatırım yapılabilir ülkeler arasında derecelenmesini bekliyoruz. Ancak cari açık üreten büyüme trendimiz, bu avantajlı pozisyonun uzun vadede sürdürülebilirliği konusunda bazı soru işaretleri doğuruyor. Türkiye'nin rekabet avantajlarını kalıcı kılacak uzun vadeli bir master planı var mı? Merkez Bankasının yeni para politikasının doğurduğu yeni riskler var mı? Maliye politikası Merkez Bankasının mücadele ettiği yüksek cari açık ve olası yüksek enflasyon riski ile mücadele etmek için nasıl bir yol izleyecek?

Bu mücadelenin bir parçası olarak bankacılık sektörünün büyüme hızının düşürülmesi hedefleniyor. Para politikası, bankalar için miktarsal likidite sıkılaştırmasına gidiyor. Bu politikaların piyasayı istenenden çok daraltma riski var mıdır? Sadece kredi arzına dönük adımların başarı şansı nedir? Bu süreç bankaların karlılığını azaltıp sektörde konsolidasyona yol açar mı? Bu durum hükümetin zaten oligopolistik olarak gördüğü bankacılık sektörü yapısı endişeleri ile çelişen bir durum olabilir mi? Dünya iş çevreleri bugünlerde bir gıda enflasyonu şokundan endişe etmekte. Türkiye'de gıda enflasyonunun ne kadar hızlı yükseldiğine defalarca şahit olduk. Bu risk karşısında Türkiye tarım alanında ne tür yapısal reformları hayata geçirecek?''



-''GERİ GİDİŞLERE MÜSAADE ETMEMEK BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR''-



Piraye Antika, orta vadeli programın başarısı ve sürdürülebilirliğin, Türkiye'nin önümüzdeki dönemde geçmesi gereken en önemli testi oluşturduğuna dikkati çekerek, yatırım ortamında hukuk ve vergi güvenliği alanlarında geri gidişlere müsaade etmemenin büyük önem taşıdığının altını çizdi.

Körfez ve Arap ülkelerindeki son gelişmelerin Türkiye için yeni riskler kadar fırsatlar da doğurduğunu vurgulayan Antika, ''Gerilimin nereye nasıl sıçrayacağı belirsizken, sağlıklı bir analiz yapmak için vakit çok erken. Ekonomik zorlukları olan bir Avrupa ve kaynayan bir Ortadoğu'nun arasına sıkışmış Türkiye'nin işi çok daha zor olacaktır. Diğer yandan siyasi ve iktisadi istikrarımızı devam ettirdiğimiz ölçüde, gerek net doğrudan yatırımlar gerekse borç finansmanı kaynakları açısından ciddi bir artış kaydetme fırsatı da vardır'' şeklinde konuştu.



-''BİZİ GERİYE GÖTÜREN DÜZENLEMELERLE KARŞILAŞMAKTAYIZ''-



YASED'in 30. yılında yerli ve yabancı sermayeli şirketler arasındaki farklı muamelelerle ile ilgili mevzuat sorunlarının birçoğunun geride bırakılmasının memnuniyet verici olduğunu vurgulayan Antika, şunları söyledi:

''Ancak, bazı konularda bizi geriye götüren düzenleme ve uygulamalarla halen karşılaşmaktayız. 2008 yılında dış sermayeli şirketlerin taşınmaz ve sınırlı ayni hak edinimlerine ilişkin olarak yapılan değişikliklerle getirilen izin sistemi buna bir örnektir. Geçtiğimiz 2 yıldır en önemli gündem maddelerimizden biri olan bu konu, tatmin edici bir çözüme ulaşılamamış olması dolayısıyla bu yıl da gündemimizde olacak. Bu tür uygulamalar, dış yatırımcılar nezdinde yerli ve yabancı sermayeli şirketler arasında farklı muamele yapılabileceğine dair kaygıları arttırmakta ve bize de bu noktada önemli görev düşmektedir. Üstelik, gayrimenkul, gerek perakende sektörü gerekse de diğer gelişme alanları ile son yıllarda dış sermaye çeken en önemli yatırım alanlarından biri olmuştur.

Doğrudan dış yatırımcının ilgisinin en canlı olduğu bir başka alanın da enerji sektörü olduğunu söyleyen Antika, enerji alanında çok büyük yatırım ihtiyacı bulunduğunu, bu alanda da geçmişte yabancı yatırımcıları uzak tutan bazı belirsizlik ve gri alanların önümüzdeki dönemde giderileceğini umduklarını ifade etti.