Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Bülent Gedikli, hükümetin yeni dönemde ekonomi politikalarının 'sıfır reel faiz' hedefi üzerine inşa edileceğini söyledi.

Canlı yayında Bloomberg HT Ekonomi Direktörü Kerem Alkin'in sorularını yanıtlayan Bülent Gedikli, cari açık riskinin abartıldığını ifade ederek, "Birileri 'faiz çatlasın, kur patlasın' oyununu Türkiye'de yeniden oynamak istiyor. 'Kur yükselsin, parayı getirip yüksek kurdan bozduralım, faiz
yükselince de daha çok kazanalım' düşüncesindeler. Ama Türkiye artık bu oyunun oynanabileceği bir ülke değil" dedi.

Cari açık sorununun yüksek faiz değil düşük faizle çözülebileceğini kaydeden Gedikli, "Türkiye'nin ekonomik hedefi 0 reel faiz hedefidir. Yeni dönemin ekonomi politikaları sıfır reel faiz üzerine inşa ediliyor. Bu dönemde reel sektörün, yatırımların giderek ön plana çıktığını göreceksiniz" diye konuştu.

Bülent Gedikli, ekonomik risklerin yanlış ele alındığını vurgularken, siyasi ve ekonomik istikrara sahip Türkiye'de hükümetin gereken önlemleri gerektiği zaman gereken dozajda alma gücüne sahip olduğunu kaydetti.

Avrupa ve ABD'deki ekonomik sorunlara değinen Gedikli, "Uluslar arası şartlar böyleyken, üstelik bu şartlar giderek kötüleşirken, Türkiye nasıl riski artan bir ülke olabilir? Siyasi ve ekonomik istikrara sahip az sayıda ülkeden biri olarak Türkiye, bu dönemde uluslararası sermayenin odağındadır. Zaten sürekli para akışını görüyoruz" diye konuştu.

Yunanistan'daki krizin sermaye akışı ve turizm açısından Türkiye için 'fırsat' anlamına geldiğini ifade eden Bülent Gedikli, yeni dönemde hükümetin mikro reformlara ağırlık vereceğini de belirtti.

-Sıfır faiz hedefi

Kerem Alkin: Cari açık meselesi herkesin gündeminde. Cari açığı çok
konuşarak, bu meseleye verilmesi gereken önemin önüne mi geçtik? Bir algı
problemimi var?

Bülent Gedikli: Kriz sonrası oluşan hızlı büyümeyle birlikte, cari açık
Türkiye'nin gündemine yeniden girmiş oldu. Cari açık üzerinden siyaset
yapanlar var. Sanki cari açık çok büyük bir risk teşkil ediyormuş,
Türkiye'nin ekonomik riski artıyormuş, köklü tedbirler alınması
gerekiyormuş gibi yaklaşımlar var. AK Parti olarak gereken önlemleri
gerektiği zaman gereken dozajda aldık. 8 yıl böyle geçti. Neden? Çünkü
Türkiye'de siyasi ve ekonomik istikrar var. Bu istikrarın devam edeceği de
aşikar. Hükümetin gereken önlemleri yeri geldiğinde almaya gücü vardır.
Kimsenin ekonomiden yana endişesi olmasın.
Ayrıca küresel ekonomik şartlarda gelişmeler yaşanıyor. Türkiye artık
çıkışta olan bir ülke. Eskisi gibi istikrarsız değil. Bütün riskleri
yönetebilecek güçlü bir hükümet var, siyasi istikrar var. Türkiye'de
geçmişten farklı olan, cari açığı da sorun olmaktan çıkaran bu.
Elbette piyasanın algısına bakmak lazım. Ancak bu dönemde bu algı biraz
abartılı olabilir. Eskiden cari açık daha çok kamunun sebep olduğu bir
olaydı. Şimdi özel sektörün dışarıdan kullanmış olduğu krediler
dolayısıyla cari açık ortay açıkıyor. Yani açık kamu borcundan
kaynaklanmıyor, yatırıma yöneliyor, üretime yöneliyor. Cari açığı eski
ekonomik şartlardaki gibi görmemek lazım. Üstelik Türkiye'nin büyüme
performansı cari açığın sigortasıdır.
Cari açıkta risk nerede? Özel sektörde. Özel sektörün dışarıdan alacağı
borçları çevirip çeviremeyeceği düşünülüyordu. Ama 2009'da kriz döneminde
bile özel sektörün bu borçları çevirebilir olduğu görüldü. Artık büyüme
ortamında özel sektörün borç çevirme sorunu yaşayacağı düşünülebilir mi?
Elbette hayır.


- Avrupa Birliği üyeliği öncesi Doğu Avrupa'da cari açığın milli gelire
oranının yüzde 8-9'a çıktığı dönemler görülmüştür. AB buna karşı
çıkmamıştır. Ama Türkiye söz konusu olunca, cari açık sorunundan
bahsediliyor. Yaklaşım neden farklı?

- Cari açık üzerinden siyaset üretenler var derken, tam da bunu kast
ediyorum. Türkiye riski yüksek bir ülke dersek, bu yanlış bir tespit olur.
Dünyadaki gelişmelere bakın. Avrupa'da Yunanistan, Portekiz, İspanya
batmış, ekonomi bir türlü ayağa kalkamıyor. AB'nin bu sorunları para
basmadan çözmesi mümkün mü? Değil. ABD'de ekonomiye para pompalandığı
halde büyüme sorunu bir türlü çözülemiyor. ABD de para basmaya devam etmek zorunda. Ekonomik sorunlarını çözemedi, para basmaya devam etmek zorunda.
Kalan bölgelerde siyasi istikrarsızlıklar var. Dolayısıyla yatırımlar
Türkiye'ye akmaya devam ediyor, devam da edecek. Uluslararası şartlar
böyleyken, üstelik bu şartlar giderek kötüleşirken, Türkiye nasıl riski
artan bir ülke olabilir? Siyasi ve ekonomik istikrara sahip az sayıda
ülkeden biri olarak Türkiye, bu dönemde uluslararası sermayenin
odağındadır. Zaten sürekli para akışını görüyoruz.
Ayrıca hükümet para akışının rahatlığına da kapılmıyor. Ekonomi sürekli
gelişiyor, sürekli ileri adımlar atılıyor. Önümüzdeki dönem mikro
reformlar açısından çok önemli, konuşulan reform adımlarının tek tek
atılacağını göreceksiniz.
Yani birileri 'faiz çatlasın, kur patlasın' oyununu Türkiye'de yeniden
oynamak istiyor. 'Kur yükselsin, parayı getirip yüksek kurdan bozduralım,
faiz yükselince de daha çok kazanalım' düşüncesindeler. Ama Türkiye artık
bu oyunun oynanabileceği bir ülke değil. Risklere bakarken, gerçeklere
göre hareket etmek lazım. spekülasyonlar üzerinden, spekülatif haberler
üzerinden bu değerlendirmeler yapılırsa herkes çok yanılır.


- Ekonomide 'yumuşak iniş'e dönük şu ana kadar alınan tedbirler yeterli
mi? Yoksa yeni önlemler beklemek gerekir mi?

- Merkez Bankası, Kasım'dan bu yana bazı tedbirleri devreye soktu. Bu
tedbirlerin sonuçlarını yavaş yavaş göreceğiz. Türkiye'nin bütçe disiplini
konusunda bir sorunu yok. Döviz rezervlerimizde sorun yok. Yeni
kaynaklarımız da var. Torba Kanun'dan 35 milyar lira civarında bir paranın
gelmesi söz konusu. Yani elimiz çok rahat. Türkiye maliye politikası
açısından hiç bu kadar rahat olmamıştı. Elimiz rahat, gereken tedbirleri
gereken ölçülerde rahatlıkla uygulamaya koyabiliriz.

- Yabancıların huzursuzluğunun gerekçesi nedir?

- Son 15 günde 3 milyar dolar çıkış oldu diye bir haber yapıldı. Değil 3,
13 milyar, 23 milyar dolar çıksa Türkiye ekonomisini artık etkilemez.
Çıkandan çok daha fazlası da içeri gelir zaten. Küresel şartlar zaten
Türkiye'yi ön plana çıkarmış durumda. Türkiye'ye gelen para niye geliyor?
Faize mi geliyor? Hayır. İstikrara geliyor. Çünkü başka ülkelerde artık
büyük riskler oluşmaya başlamış.

- Yüksek faiz lobi oluştuğunu söyleyebilir miyiz?

- Cari açığa karşı tedbir alacaksak bunun ilacı yüksek faiz değil, düşük
faiz. Yüksek faiz ne anlama gelir? Dışarıdan cayır cayır para gelmesi
anlamına gelir. Döviz bolluğu oluşur, bu ithalatı, dolayısıyla cari açığı
daha da arttırır.
İkincisi, durumu açık ekonomi şartlarında düşünmek lazım. Eskisi gibi
kapalı ekonomi şartlarında değiliz. O şartlarda 'Faiz artınca büyüme
düşer, ithalat geriler, cari açık düşer' denilebilirdi. Ama bu şartlar
değişti. Dolayısıyla bu işte biraz mantık hatası yapılıyor.
Bizim reel faizleri sıfır olarak hedeflememizin bir amacı var. Bu hedef,
ekonomide artık üretime, yatırıma dayalı bir yaklaşımın söz konusu
olduğunu gösteriyor. Paradan para kazanma döneminin bittiğini gösteriyor.
Şunu da söyleyelim, ille de reel faiz sıfıra kadar inecek demek değil bu;
ama faizi düştükçe düşürecek bir politika kararlılığının göstergesi.
Türkiye'nin ekonomik hedefi 0 reel faiz hedefidir, yeni dönemin ekonomi
politikaları sıfır reel faiz üzerine inşa ediliyor. Bu dönemde reel
sektörün, yatırımların giderek ön plana çıktığını göreceksiniz. Dünyada
yeni bir çağ başlıyor, finansal sektörün geri plana düştüğü, reel sektörün
yeniden ön plana çıktığı bir çağ. Türkiye de bu döneme hazırlanıyor.

- Suriye'deki gelişmelerin Türkiye'ye yansıması için ne dersiniz?

- Suriye'de olanlar Saddam dönemi Irak'ında olanlara benziyor. O dönemde
Irak'tan 500 bine yakın peşmerge gelmişti Türkiye'ye. Türkiye gibi bir
ülkenin başka türlü bir tavır göstermesi de beklenemez. Eskiden bu tür
olaylar Türkiye ekonomisini sarsardı, allak bullak ederdi. Ama şimdi böyle
olmaz, olmuyor. Bunu bir dışsal şok olarak değerlendirirsek, bu şoklar
Türkiye'yi etkilemiyor. Şokların yarattığı dalgalanmalar belirli bir
düzeyde kalıyor. Ama Suriye'yi, Suriye'ye bağlı gelişmeleri yakından
izliyoruz.

- Yunanistan borç ödeyemez hale gelirse, Türkiye'de doların 1.70'li
seviyelere çıkacağı düşünülüyor. Yunanistan'ın nasıl bir etki yaratmasını
bekliyorsunuz?

- Yunanistan krizi Türkiye için dezavantaj değil avantaj oluşturuyor,
fırsat oluşturuyor. Yunanistanda kriz nedeniyle turizmde kan kaybı
yaşanıyor. Bu turist Türkiye'ye geliyor. Avrupa'dan kaçan yatırımcı
Türkiye'ye geliyor. Bunlar Türkiye için risk değil fırsatlar.

- Yüksek Seçim Kurulu'nun kararlarının siyasi risk yaratma olasılığı nedir?

- Süreç devam ediyor. YSK'nın verdiği kararlar var. YSK daha önce de
kamuoyunu, siyaset dünyasını tatmin etmeyen kararlar verdi. Sorunlar
yaşandı, bu sorunlar bir şekilde çözüldü. Sonuçta Türkiye bir hukuk
devleti. Ama şunu da söyleyelim, karardan daha önemlisi, karara ilişkin
tavır ve davranışlar. Hem barıştan yana olacaksınız, hem barışı tehdit
eder biçimde açıklamalar yapacaksınız. Bu tutarsızlıktır. Siyasette
tutarlılık çok önemlidir. Hatırlarsanız, 3 kasım 2002 öncesi Sayın
Başbakan aday olamamıştı. Biz ne yaptık? Meclis'e girdik, siyasetimizi
yaptık, uzlaşı aradık, sorunu çözdük. AK Parti'ye kapatma davası açıldı?
Ne yaptık? Hukuki savunmamızı yaptık, gerekçelerimizi ürettik. Onlara
düşen de budur, siyaset sahnesinde çözüm aramalılar. Ama YSK kararlarıyla
ortaya çıkan sorun elbette eninde sonunda çözümlenecektir, siyasi
istikrarı bozar bir noktaya varmaz.