Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı, açık pozisyonlar olması durumunda kurlardaki dalgalanmaya karşı toleransın daha az olduğunu bildirerek, ''Açık pozisyon yoksa daha rahat dalgalı kur rejimini uygulayabiliyorsunuz. Açık pozisyonunuzu sınırlamanız iyi bir şey'' dedi.

Başçı, Pamukkale Üniversitesi tarafından düzenlenen ''10. Ekonomi Yaz Seminerleri 2011'' kapsamında ''Para Politikaları'' konulu konferans verdi. Konferansta kurlardaki dalgalanma ve açık pozisyon konusuna değinen Başçı, açık pozisyon olması durumunda kurlardaki dalgalanmaya karşı toleransın daha az olduğunu kaydetti.

Erdem Başçı, ''Açık pozisyon yoksa daha rahat dalgalı kur rejimini uygulayabiliyorsunuz. Açık pozisyonunuzu sınırlamanız iyi bir şey'' dedi.

Döviz pozisyonlarında kamu ve özel sektörün, dövizde net açık pozisyonda değil, daha dengeli bir pozisyonda olmasında fayda olduğunu bildiren Başçı, ''hatta bazıları der ki belki biraz uzun pozisyonda yani fazla döviz pozisyonda bile olsa daha iyi olabilir diye algılayanlarda da var'' dedi.

Başçı, konferansın sorular bölümünde ise net ihracatın önceki çeyreğe göre büyümeye artı katkı yapmasını beklediklerini, enflasyon hedeflemesinin de kesinlikle devam edeceğini söyledi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı, Avro Bölgesi Liderler Zirvesinde alınan karara ilişkin olarak, ''Avrupa'nın finansal mimarisinde önemli bir eksiklik, yavaş yavaş, ihtiyaca binaen dolduruluyor. Bu açıdan çok önemli'' dedi.

Merkez Bankası Başkanı Başçı, Avrupa'da dün Liderler Zirvesinde çok önemli bir karar, sonuç bildirgesinin yayımlandığını hatırlatırken, Avrupa'nın finansal mimarisinde önemli bir eksikliğin, yavaş yavaş, ihtiyaca binaen doldurulduğunu, bu açıdan önemli olduğunu söyledi

Daha önce bu ihtiyaç fark edilip kurulmuş mekanizmalar olmadığını anlatan Başçı, bunun iş başa geldikten sonra ihtiyaca binaen alınan kararlar olduğunu ifade etti.

Türkiye'nin sabit kur rejiminin çok değişik versiyonlarını çeşitli dönemlerde denendiğini ve hepsinin de hüsranla sonuçlandığını anlatan Başçı, dünyada sabit kur rejimini deneyen ülkelerden başarılı olanların çok nadir olduğunu söyledi,

Sabit kur rejiminin aslında ''sabit mi değil mi'' sendromundan muzdarip olduğunu ifade eden Başçı, sabit getirili borç senedinde de benzer bir durumun söz konusu olduğunu, bunda da ''getirinin sabit mi değil mi'' konusunun ön planda olduğunu ve konuşulduğunu kaydetti.

Başçı, ''sonuçta bir ülkenin tahvilini alıyorsunuz ve onun belli bir sabit getirisi var. Anaparanızı, faizini geri alabilecek misiniz? Gerçekten sabit getirili bir yatırım aracı mı sorusunu sorduruyor bu günlerde'' diye konuştu.

Esnek kur rejimlerinin daha avantajlı, daha dayanıklı olduğuna işaret eden Başçı, serbest kur rejimi uygulayan ülkelerin krizden daha hafif etkilendiğini ve daha erken büyümeye başladığını, sabit kur uygulayanların ise daha fazla etkilendi, halen büyümelerinin krizden çıkmadığını kaydetti.

''Esnek kur rejimi zor zamanda yardım eden bir rejim'' diyen Başçı, kötü zamanlarda paranın değer kaybettiğini ve ekonomiye destek verdiğini bu anlamda serbest kur rejiminin avantajlı olduğunu belirtti.

-''BANKALARIN NE KADAR SERMAYE VE BORÇLA ÇALIŞACAKLARI DÜZENLENMELİ''-

Sabit getirili enstrümanların genellikle bir kaldıraç olarak bilindiğini anlatan Başçı, şöyle devam etti:

''Finansal istikrar açısından öz kaynağın biraz fazla olması, borcun biraz az olması iyi. Özkaynak az borç fazla ise finansal istikrar açısından kötü. Yalnızca firmalar veya bankalar açısından değil, ekonominin tamamı açısından kötü. Burada negatif bir dışsallık var o anlamda. Dolayısıyla bunun bir şekilde piyasaya bırakılmaması gerekiyor. Bunun bir şekilde başı boş bırakılmaması gerekiyor.

Özellikle bankalar için bankaların ne kadar sermaye ne kadar borçla çalışacaklarının mutlaka düzenlenmesi gerekiyor. Bu daha net bir şekilde yakın zamanda anlaşıldı. G20 toplantılarında, Finansal İstikrar Kurulu toplantılarında, BASEL Komitesi kararlarında hep bankalarda daha fazla özkaynak daha fazla sermaye isteniyor. Bunun doğru olduğu anlaşıldı ama biraz geç anlaşıldı, kriz vurduktan sonra anlaşıldı. O yüzden bundan sonra toparlanma başlayıp da, ileride işler iyiye gittikten sonra 2019 yılında bankaların daha fazla sermaye tutması sonuçta istenecek. Bunlar BASEL-3 kararlarında var.

Türkiye'de finansal istikrar hedeflerini sonbaharda kamuoyuyla paylaştıklarını hatırlatan Başçı, burada daha çok özkaynak kullanımı, daha basiretli borçlanmanın öneminin vurgulandığını belirtti.

Bunu bankalar için çok rahat sürekli ölçüp, raporladıklarını, BDDK'nın (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu) da ölçtüğünü anlatan Başçı, firmalar için de anketler yoluyla bunu ölçtüklerini, daha küçük şirketler için de sektör bilançoları çalışmalarının olduğunu, bunları izleyebildiklerini kaydetti.

Eğer borçlanmada aşırıya gidiş varsa, burada belki bir tedbir gereğinin ortaya çıkabildiğini ifade eden Başçı, ikinci göstergenin de borçlanma vadeleri olduğunu ifade etti.

Başçı, ''illa borçlanacağım diyorsanız, uzun vadeli borçlanmanızda fayda var. Benzer şey bankalar için de söz konusu. Dolayısıyla mevduatın vadesinin uzaması Bankaların sağlığı için iyi bir şey. Benzer şey sendikasyon kredileri, tahviller.. Bunların hepsi için daha uzun vadeli borçlanma finansal istikrar için iyi'' diye konuştu.

-DÖVİZ POZİSYONLARI-

Üçüncü konunun da döviz pozisyonları olduğuna işaret eden Merkez Bankası Başkanı Başçı, ''Kamu ve özel sektörün dövizde net açık pozisyonda değil daha dengeli bir pozisyonda olmasında fayda var. Hatta bazıları derki (belki biraz uzun pozisyonda, yani fazla döviz pozisyonda bile olsa daha iyi olabilir) diye algılayanlar da var'' dedi.

Borçlanmanın seviyesiyle ilgili özkaynağın öneminin en son hükümet programında da yer aldığına dikkati çeken Başçı, programda, ''Bankalarımızın ve özel sektörümüzün güçlü bir sermaye yapısıyla çalışması sağlanacaktır. Özel sektörün ve hane halkımızın borçlanmalarında ise daha makul miktarları daha uzun vadeli ve para birimi olarak TL'yi tercih etmeleri teşvik edilecektir'' şeklinde ifade olduğunu, bunun da kendi yaklaşımlarıyla paralel olduğunu söyledi.