Ocak enflasyon rakamları beklenildiği üzere yüksek gelirken önümüzdeki aylarda ÜFE’den TÜFE’ye geçişkenliğin ne derece olacağı merak uyandırıyor.
Sabah saatlerinde Çin imalat sanayi, öğleden sonra ise ABD imalat sanayi endeksleri, küresel mali piyasaların dünkü işlemlerde satıcılı bir eğilim kaydetmesine sebep oldu. Her iki endeks de beklentilerin altında kalırken Çin ve ABD’de imalat sanayi gidişatının oldukça zayıf olduklarına işaret etti. Büyümeye ilişkin endişelerin baş göstermesi ise piyasaları güvenli liman arayışına itip riskten kaçınma davranışını beraberinde getirdi. Bu gelişmelerin gölgesinde küresel hisse senedi endekslerinde sert kayıplar yaşandı. Sabah Japon Nikkei endeksi %2 civarında düşüş kaydettikten sonra Avrupa Borsalarında kayıplar %1’in biraz üzerinde oluştu. Amerikan imalat sanayi verisi ardından ivme kazanan satış baskısı sonucunda Amerikan endeksleri %2’nin üzerinde düşüş sergiledi. Gelişmiş ülke borsalarına sert satışlar hâkim İken gelişmekte olan ülke borsaları göreceli olarak sakin bir seyir izledi. BİST-100 endeksindeki kayıp oranı %0.3 civarında kaldı.
Ancak, bunun nedeni gelişmekte olan ekonomilerin güvenli addedilmesinden ziyade küresel satış baskısının ivmelendiği saatlerde kapalı olmalarıydı.
Bu nedenle de gelişmekte olan ülke borsalarının bugünkü işlemlere hatırı sayılır oranlarda kayıplarla başlaması kaçınılmaz olabilir.
Küresel mali piyasalar 2014 yılına girerken ana tema gelişmiş ülkelerin olumlu, gelişmekte olan ülkelerin ise zayıf bir yıl geçireceği varsayımı idi. Ancak, açıklanan makroekonomik veriler gelişmiş ülkelerin de tıpkı gelişmekte olanlar gibi zayıf kaldıklarını gösteriyor. Mesela, ABD’de Ocak ayı başında açıklanan istihdam raporu olumsuz gelmiş ancak kış koşulları nedeniyle pek dikkate alınmamıştı. Ancak, geçen süre zarfında gelen konut istatistikleri ve dünkü imalat sanayi rakamlarının da zayıf tarafta kalması ciddi anlamda kafa karışıklığına yol açtı. Euro Bölgesi’nde enflasyon düşmeye devam ederek ekonomik faaliyetlerin düzeyine ilişkin kaygıları artırırken Almanya’dan gelen zayıf perakende ve imalat verileri de bu havayı pekiştirdi. Asya tarafı da benzer sinyaller verirken gelişmiş ekonomilere yönelik beklentilerin gözden geçirilmesinin zaruri olduğu fikri uyandı. Bu da piyasalarda yeni bir fiyatlama eğilimi ile kendisini gösterdi. Bu ortamda, hâlihazırda zayıf olarak algılanan gelişmekte olan ekonomiler daha büyük bir baskıya maruz kalabilirler. Bununla birlikte, bu tablonun pek kalıcı olacağı kanaatinde değiliz zira ABD’de makroekonomik verilerin zayıf kalmayı sürdürmesi durumunda FED’in parasal desteği söz konusu olacaktır. Ancak, kısa vadede bu kilidin çözülme ihtimalini zayıf görüyor, bu nedenle de piyasalardaki riskten kaçınma eğiliminin bir süre daha etkili olacağını düşünüyoruz.
Türkiye açısından dünün en önemli gündem maddesi Ocak ayı enflasyon rakamlarıydı. Açıklanan verilere göre TÜFE aylık bazda %1.72, ÜFE ise %3.32 oranlarında artış kaydetti (ÜFE yeni metodoloji ile yurtiçinin satış fiyatları baz alınıp tarımsal ürünler dışarıda bırakıldı). TÜFE’deki artış piyasa beklentileri düzeyinde kalırken ÜFE’deki ciddi yükseliş oranı, beklentilerin ötesinde oluştu. Bu noktada artışa neden olan detay unsurlara odaklanmaktan ziyade ÜFE’deki artışın ilerleyen aylarda TÜFE’yi nasıl etkileyeceğini irdelemek daha anlamlı olacaktır. İlk olarak, ÜFE’deki artış tanım itibariyle imalat sanayiinde gerçekleşmiş olup döviz kurlarındaki yükselişten dolayı maliyet artışını yansıtıyor. Bu maliyet artışının tüketici fiyatlarına yansıması biraz da talep koşulları ile alakalı olacaktır. Yükselen faizler nedeniyle önümüzdeki dönemde iç talebin zayıf kalacağını tahmin ediyor, bu nedenle de maliyet artışının bütünüyle tüketici fiyatlarına yansımayacağını öngörüyoruz. Yine de, kar marjının düşük olduğu bazı sektörlerde bu yönde bir etkileşim olacaktır. Sonuç itibariyle, enflasyonun kısa vadede yükselmeye devam edeceği ve yılın ikinci çeyreğinde yıllık bazda çift haneye ulaşabileceğini düşünüyor ancak sonrasında yönünü yeniden aşağı çevirip yılı %8’li rakamlarda bitireceğini tahmin ediyoruz. Bu noktada önemli husus TCMB’nin yeni bir faiz artırımına gitme durumunda kalıp kalmayacağıdır. Türk Lirası’ndaki değer kaybının sürmesi durumunda bu risk artabilir.
Dünkü zayıf makroekonomik verilerin ardından küresel mali piyasaların bugüne zayıf bir eğilimle başlama ihtimali oldukça kuvvetli. Haftanın ilerleyen günlerinde açıklanacak olan Avrupa Merkez Bankası’nın faiz kararı ve Amerikan istihdam raporu öncesinde bu olumsuz havanın sürme ihtimali kuvvetli olabilir. ABD Doları’nın güçlü kalacağı ve Amerikan tahvil faizlerinin güvenli liman arayışı ile gerileyeceği bu eğilimde hisse senetleri, emtialar ve gelişmekte olan ülke paralarının satış baskısına maruz kalma ihtimali kuvvetli görünüyor. Küresel satış baskısının devam etmesi durumunda Türk Lirası kaçınılmaz olarak değer kaybına maruz kalabilir. Bu etkinin hafifletilmesi adına TCMB likiditeyi azaltarak ortalama fonlama maliyetini %10 seviyesinin üzerine taşıyabilir. Bugün dışarıda önemli bir gündem maddesi yok. Türkiye’de TCMB’nin Ocak ayı enflasyon değerlendirme raporu takip edilebilir. Yatırımcılara tavsiyemiz kısa vadede risklerden uzak durmaları olacak.
Uyarı Notu:
----------------------------------------------------------------------------------
Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, yetkili kuruluşlar tarafından kişilerin risk ve getiri tercihleri dikkate alınarak kişiye özel sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler ise genel niteliktedir.
Bu tavsiyeler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. HSBC bu dokümanda yer alan menkul kıymetler, finansal enstrümanlar veya benzeri bir yatırım enstrümanının kendi adına ve hesabına ticari amaçla alım/satımını yapabilir; son 36 ay içerisinde bu enstrümanları satın almayı taahhüt etmiş olabilir; veya yöneticiler ile çalışanlarla birlikte alış ya da satış yönünde bir pozisyon almış bulunabilir. Bu dokümanda yer alan menkul kıymetler veya finansal enstrümanların tamamı veya bir kısmının alış/satışından doğan komisyon veya masraflar HSBC tarafından veya onun adına görevli şahıslar tarafından alınabilir.
HSBC bu dokümanı, güvenilir olduğunu düşündüğü fakat bağımsız olarak doğrulanmamış kaynaklardan alınan bilgilere dayandırmaktadır. İfade edilen fikirler ve tahminler istendiği anda bildirim yapılmaksızın değiştirilebilir. Sunulan göstergesel alım/satım bilgilerini, gerçekte HSBC'nin alım/satım yaptığı/yapabileceği alım/satım bilgileri olarak yorumlanmamalıdır. Sunulan tüm tablo ve grafikler halka açık kaynaklardan ya da kurumumuzca hazırlanmış tablolardan alınmıştır. Bu dokümanda yer alan rakamlar geçmiş performansla ya da modellenmiş geçmiş performansla ilişkili olabilir. Geçmiş performans gelecek performansın güvenilir bir göstergesi değildir.
Bu dokümanın tamamen veya kısmen çoğaltılması ya da içeriğinin HSBC'nin önceden izni olmaksızın ifşa edilmesi kesinlikle yasaktır.
Bu doküman, dağıtımının hukuka ve ilgili mevzuata aykırı olan herhangi bir ülkedeki herhangi bir kişi veya kuruma dağıtılmak ya da bunlar tarafından kullanılmak amacıyla oluşturulmamıştır.Bu dokümanda atıfta bulunulan ürünler, yatırımlar ve işlemlerle ilgili bağımsız bir değerlendirmede bulunmak ya da araştırma yapmak tamamen kullanıcının sorumluluğunda olup, bu dokümandaki herhangi bir bilginin yatırım tavsiyesi teşkil ettiği düşünülmemelidir. HSBC size yasal, vergiyle ilgili ya da diğer uzman tavsiyeler sağlamaktan sorumlu değildir. HSBC ya da herhangi bir HSBC görevlisi, yöneticisi, çalışanı ya da acentesi işbu dokümanın tamamen ya da kısmen kullanılmasından doğan herhangi bir kayıp ya da zararla ilgili yükümlülük kabul etmez.