Advertisement

Avrupa Birliği (AB) “borç krizi” yaşayan ülkelerde siyasi değişimi de zorluyor. Geçen ay sonunda mutabakata varılan Yunanistan’ı kurtarma paketinin şartlarından biri paketin Yunanistan parlamentosundan en az 180 oyla geçmesiydi. İktidardaki koalisyonun 150’den 2-3 fazla oyu olduğu göz önüne alınırsa, Yunanistan’dan istenen aslında paketin arakasında milli mutabakatın oluşturulmasıydı. Parlamentoda bu düzeyde bir oy çıkaramayacağını bildiğinden, Yunanistan Başbakanı parlamento yerine önce halka gitmeyi tercih etti. Çünkü, referandum “Euro’da kalıp kalmama” olarak algılanacağından, paketi referandumdan geçirmek parlamentodan geçirmekten daha kolaydı. AB bu yaklaşımı benimsemedi. Doğal olarak, çözüm, parlamentoda kurtarma paketine 180 oyu verecek üyelerin partilerinden oluşan bir koalisyonun kurulmasıydı. Şimdi o yolda ilerliyorlar.

BONO PİYASASI İKNA OLUR MU?
İtalya’da da bir hükümet değişikliği söz konusu. Bu değişiklik de AB kaynaklı. İtalya’da da parlamentoda oylanacak bir paket var. İtalyan Başbakanı şimdilik paketi parlamentodan geçirip uygulamayı bir başka hükümete bırakmayı tasarlıyor. Bütün bu değişikliklerin arkasında yatan düşünce “borç krizi” içindeki ülkelerde politika yapıcılarına güvenin olmadığı. Güven duyulmayan hükümetlerin idaresinde AB’nin verdiği paralar boşa gidiyor diye düşünülüyor. Hükümet değişiklikleriyle güvenin sağlanacağı umuluyor. Bu yaklaşımla AB borç krizinde yeni bir perde açmış oluyor. Avrupa’da hükümetlere güven duyulmadığını herkes biliyor. Ama, güven duyulmayan yalnızca borç krizi yaşayan ülkelerdeki hükümetler değil, borç krizindeki ülkeleri kurtarma durumundaki ülkelerin hükümetlerine de güven duyulmuyor. Borç krizinin bu aşamaya gelmesinin en büyük nedenlerinden biri, kurtarılmaya çalışılanlar kadar kurtarmaya çalışanların da piyasalara güven vermemesi. Yunanistan ile başlayan krizin başından bu yana AB liderleri 18 kez bir araya gelmişler. He toplantıda “bu kez kalıcı bir çözüm çıkmazsa, iş biter” dendi. Her defasında topu taca atan çözümler üretildi. Her toplantıdan sonra hisse senedi piyasaları olumlu tepki verdi, ama bono piyasaları o denli umutlanmadı. Halbuki, önlemler bono piyasalarını rahatlatmaya yönelik olmak zorunda. Çünkü, sorun, borç sorunu. AB liderleri bono piyasalarını bir türlü ikna edemedi. Şimdi bazı ülkelerde bir anlamda zorla kurdurulan hükümetler bono piyasalarını ikna edebilecekler mi? Olasılığı düşük bir proje!

SONUN BAŞLANGICI
İtalya’nın da “beni de kurtarın” demesine ramak kaldı. İtalya’nın 10 yıl vadeli bono faizi bu yazının yazıldığı saatlerde ikinci piyasada yüzde 7.4’e geldi (Almanya’nın faizi yüzde 1.7). Faizi yüzde 7’nin üzerine gelmiş tüm ülkeler şimdiye kadar teslim olmuşlar. İtalya’nın teslim olması çok farklı. İtalya’nın borcu şimdiye kadar kurtarılmaya çalışılan ülkelerin toplam borçlarından daha fazla. AB İtalya’yı kurtaramaz deniyor. İtalya batırılmayacak kadar büyük olduğu kadar, kurtarılamayacak kadar da büyük. O halde, İtalya’yı kim kurtaracak? İtalya’yı kurtarmaya en büyük aday Avrupa Merkez Bankası (ECB). İtalya’nın yaklaşık 2 trilyon Euro borcunu çevrilebilir hale getirmek için AB’nin gücü yetmeyeceğine göre, para basarak ECB İtalya’nın bonolarını yoğun bir biçimde piyasadan satın alabilir. Piyasalar buna oynuyor. ECB’nin devreye girmesini zorluyor. Borç krizindeki yeni perdede sanki bir dönüm noktasına yaklaşılıyor: ya para politikası borç krizinin çözümü için feda edilecek ya da para politikasının bütünlüğünü korumak için borç krizindeki bazı ülkeler feda edilecek. İki seçenek de sonun başlangıcı anlamına geliyor. Ölümünün 73. yıldönümünde Atatürk’ü saygıyla anıyorum.