Advertisement

Merkez bankacıların kendi aralarında sıkça tartıştıkları konulardan biri para politikasının siyasi iradeye zaman kazandırmak için kullanılmasının doğru olup olmadığıdır.

Dışarıdan bakıldığında, merkez bankalarının siyasi iradeye zaman kazandırmaması gerekir. Çünkü, gerçekten gerekli kararları alabilecek bir siyasi iradenin zamana ihtiyacı yoktur. Gerekli kararları alamayan siyasi iradeye ne kadar zaman verilirse verilsin, sonuç değişmez. Gecikme, sorunları daha da ağırlaştırır. Bir başka ifadeyle, yaraya neşter ne kadar önce vurulursa, o denli daha az sancılı çözümler üretilebilir. Kısacası, hariçten gazel okuyanlar açısından para politikası siyasi iradenin oyuncağı durumuna düşme riskini almamalıdır.

İçerden bakıldığında, merkez bankası koltuğunda oturulduğunda ise durum farklı görünür. Merkez bankaları ellerinden geldiğince siyasi iradeye zaman kazandırmalıdır. Bu süre içinde riskler ve doğru çözümler siyasi iradeye anlatılabilir. Siyasi irade ikna edilebilir. O nedenle, hiçbir merkez bankası, elinde siyasi iradeye zaman kazandırabilecek olanaklar olduğu sürece, bu olanakları kullanmaktan çekinemez.

Bir zamanların efsanevi merkez bankacısı, sonradan küresel krizin tetikçisi olarak görülen Alan Greenspan‘in “merkez bankaları varlık balonlarını söndürmezler, balon patladığında, pislikleri temizlerler“ cümlesi merkez bankası koltuğunda oturanların doğal görüşünü yansıtır. Halbuki, 2003 yılından başlayarak Greenspan şişen balonu söndürmeye çalışsaydı, 2008 yılından sonra patlayıp etrafı darmaduman eden pisliklerle uğraşılmaz durumunda kalınmayabilirdi. Koltuktan ayrıldıktan sonra, Greenspan de bunu kabul etti.

Geriye doğru bakıldığında, merkez bankası koltuğunda oturanların doğru yapıp yapmadığı her zaman tartışmaya açıktır. Siyasi iradeye zaman kazandırıp da zamanın israf edildiği durumda ortaya çıkan olumsuzluklar yine merkez bankalarının sırtına yüklenir.

Amerikan Merkez Bankası (FED) 2007 yılının ortasından bu yana çeşitli programlarla bilançosunu büyütüyor. Uygulamaya geçen hiçbir program sorunu çözmüyor, sorunun çözümü için siyasi iradeye zaman kazandırıyor. Siyasi irade bu zamanı şimdiye kadar iyi kullanabilmiş değil. İleride başka sorunlar çıktığında, sorun yine FED’in olacak.

Avrupa Merkez Bankası (ECB) borç krizi içindeki ülkelerin bonolarını alıyor. Hem o ülkelerin borçlanma faizlerindeki oynaklığı törpülemek istiyor hem de faizlerin dayanılmaz düzeylere gelmesini önlemeye çalışıyor. İkisini de pek beceremiyor, ama bu süreçte siyasi iradeye zaman kazandırıyor. Siyasi iradenin bu zamanı iyi kullandığı söylenemez. İleride enflasyon olduğunda ya da Euro dağıldığında, sorun yine ECB’nin olacak.

Türkiye yıllarca çok yüksek enflasyon içinde yaşadı. Yüksek borçlanma gereksinimi içindeki kamu sektörünün borçlanabilmesi için Merkez Bankası para basıp durdu. Piyasalardan borçlanabilen bir kamu sektörünün borçlanma ihtiyacını azaltmasına yönelik olarak siyasi iradeye zaman kazandırdı. Ama, siyasi irade bu zamanı kullanmadı. Sonuçta, ortaya çıkan enflasyon Merkez Bankası’nın ayıbı oldu.

HİÇBİR ŞEY OLMADI
Hafta ortasında dünya çapındaki altı merkez bankası eşgüdüm içinde piyasalara daha ucuza dolar vermeye başladılar. Piyasalar coştu. Piyasada dolar yok muydu? Fazlasıyla vardı, ama bankalar birbirine borç vermek istemiyorlardı. FED’in liderliğinde, çoğunlukla ECB’nin aracılığı ile Avrupa’daki bankaların dolar ihtiyaçları karşılanmış oldu. Borç krizi hafifledi izlenimi doğdu. Halbuki, borç krizi olduğu gibi, hatta daha ağırlaşmış bir biçimde ortada duruyor.

Merkez bankalarının yaptığı siyasi iradeye zaman kazandırmak. Eşgüdüm içinde küresel piyasalara dolar pompalama 2008 yılından bu yana ne ilkti ne de bu gidişle son olacak. Siyasi irade kazandığı zamanı harcamakla oyalanıyor, zaman da kaybediyor. Sona gelindiğinde, kabahatli yine merkez bankaları olacak.

Son olarak ECB’nin IMF’ye borç vererek “borç krizi“ içindeki Avrupa ülkelerinin IMF yoluyla kurtarılması gündemde. Uygulamaya geçerse, bu yaklaşım da zaman kazandırmanın bir başka çeşidi olacak. Sorun bambaşka yerlerde. Yarın devam edeceğim.