Advertisement

S&P Türkiye'nin kredi notunun görünümünü pozitiften durağana düşürdü. Görünümdeki değişim, çok yakın zamanda Türkiye'nin kredi notunun S&P tarafından artırılmayacağı anlamına geliyor. Yüksek ekonomik büyüme ve düşük enflasyonla birlikte yaklaşık bir yıldır Türkiye'nin notunun yükseltilebileceği yönünde bir beklenti yaratılıyordu. Beklentiler şimdilik boşa çıktı.
Beklentileri boşa çıkaran en önemli etken, mal ve hizmet ticareti ile finansal akımlarda çok büyük payı olan Avrupa ekonomilerinin giderek bozulan ekonomik görünümü. Üç yıl önce tüm Euro Bölgesi ülkelerinin kredi notu A ya da üzerindeydi. Yunanistan ile başlayarak birçok ülke A notunun gerisine düştü. İspanya da dahil olmak üzere bugün Euro kullanan dört ülke A'nın altında nota sahip. İkisinin notları bizim de altımızda. Göreli olarak bizim notumuz birçok Avrupa ülkesine göre artmış durumda.

AVRUPA, RİSKİN KAYNAĞI
İhracattaki payı giderek azalsa da, ihracatımızın yüzde 40'ından fazlası Avrupa ülkelerine yapılıyor. Avrupa ülkelerinin ekonomik durumu giderek bozuluyor. Durumu bozuk olanlar daha da bozulurken, iyi diye düşünülen ekonomiler de bozulmaya başladı. 2012 yılında Euro Bölgesi ekonomilerinin yüzde 1 civarında küçüleceği tahmin ediliyor.
Bu şartlarda Türkiye'nin ihracatı zorlanabilecek. Dolayısıyla, iç talep büyümesi dizginlenirken, dış talep yoluyla Türkiye ekonomisinde makul bir büyümenin sağlanabilirle olanağı giderek zorlaşıyor. Yüksek büyüme performansının önümüzdeki dönemde dış talep yoluyla yakalanabilmesi zor görünüyor. İç talep büyümesiyle sağlanan yüksek ekonomik büyüme ise yükselen cari işlemler açığı yoluyla finansman riski yaratıyor.
Avrupa, Türkiye'ye farklı kanallardan gelen uluslararası sermayenin en önemli kaynağı. Güney ülkelerindeki yüksek faizler bu ülkelerden gelebilecek doğrudan sermaye akımlarını olumsuz etkiliyor. Avrupa'nın büyük bankaları hangi ülkede olurlarsa olsunlar rahat değil. Avrupa Merkez Bankası (ECB) kayıtlarına göre, başta İspanya ve İtalya bankaları olmak üzere, Avrupa'daki bankalar ECB'ye giderek daha fazla yaslanıyorlar. Kendi aralarındaki para alışverişi hacmi düşerken, borçlanma ihtiyacı içindeki bankaların tek kaynağı ECB haline geliyor.
Konut piyasasındaki gelişmelere göre, yalnızca İspanya bankalarının mali yardım ihtiyacının 50-250 milyar Euro civarında olabileceği konuşuluyor. Böyle bir ortamda, Türkiye'nin yurtdışından taze para borçlanabilme kapasitesi oldukça sınırlanıyor.

RİSKLERİ PİYASALAR DA BİLİYOR
Bir yıl öncesiyle karşılaştırılacak olursa, önümüzdeki dönemde Türkiye ekonomisinin temel göstergeleri daha kötü olacak: Düşük büyüme ya da hiç büyümediği halde 60 milyar dolar civarında bir cari işlemler açığı, yüksek enflasyon ve bir kereye mahsus gelirle finanse edilmeye çalışılan, ama devamlılık gösteren harcama artışları. Bu şartlarda not artırımını beklemek zaten pek gerçekçi değil.
Notumuzun görünümü durağan oldu diye Türkiye ekonomisi ek bir risk altında değil. Nasıl ki, Türkiye riskine yönelik piyasa fiyatlamaları Türkiye'nin BB olan kredi notundan daha yüksek bir notu ima ediyorsa, riskler gerçekleşmediği takdirde, Türkiye riskinin uluslararası fiyatlamasında bir olumsuzluk beklenmemeli. Riskleri piyasalar da biliyor.
Kredi derecelendirme kuruluşları kötü riske iyi deyip risk kötü çıkınca itibar kaybederler. Yatırımcı para kaybeder. İyi riske kötü deyip risk iyi çıktığında ise yatırımcı havadan para kazanır. Kredi derecelendirme kuruluşuna kimse karşı çıkmaz. Türkiye kredi derecelendirme kuruluşlarında bu açmazı yaşıyor. Ama dış piyasalar bunu da biliyor.